4. Bölüm: "Ruhtan Tene Akan Yanık İzi"

973K 38.2K 224K
                                    

Bölüm Şarkıları: Last Light – ShelterLast Light - 86

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Şarkıları: Last Light – Shelter
Last Light - 86

4. Bölüm: "Ruhtan Tene Akan Yanık İzi"

Hissettiklerimi sandıklarım, hissetmediğimi sandığım hissettiklerimi idam ederken, o kadar cesurdu ki kötürüm bırakılmış duygularım, ruhumun gazabına karlı şerbet dökercesine itmiştim ayağımın altındaki idam sehpasını. Bozuk bir saatin bile günde iki kez doğruya gebe kalışı gibi, bir çanak dolusu yalanı içerken, bir yudum doğruya rastlamayı ummuştum. Bir çanak dolusu yalanda, bir fıçı dolusu kan rengi şarap bulmuştum. Doğru, şarabın içindeki kaybolmuş; ruhumsa, hissizlik müptezeli bir ayyaş olmuştu.

Tül perdeyi biraz daha geriye çekip, avucumun içine kıstırdım ve omzumu pencerenin pervazına yasladım. Şafak söküyordu. Ağaran tanın renkleri, içimde bir bilinmezliğin tomurcuğuna parmak uçlarını değdirip geri çekiyordu sanki. Kızılın, mavinin ve biraz da tatlı mor ile koyu morun arasında kalmış lilanın üst üste binişini izlerken, camın aynasına düşen yansımam yorgundu. Bal rengi gözlerimin altlarında oluşmaya başlayan koyu halkaların keskin rengini loş ışığın egemenliği altında bile çözebilmek mümkündü.

Kartal'ın henüz uyumadığını, istikrarla alkol tüketimini sürdürdüğünü biliyordum. Hatta öyle ki, alkolün keskin kokusunu buradan bile alabilmek mümkündü. Başımı hafifçe köşedeki sivri duvara yasladım ve kısık gözlerle gecenin, gündüz ile o kısa tensel temasına şahitlik etmeyi sürdürdüm.

Şafak, ikisi için gökyüzünü söküyordu.

Kollarımı göğsümün üzerinde toplamıştım, tırnaklarım ben farkında olmadan avuçlarıma saplanmıştı ve gökyüzünde hâlâ silik bir şekilde durmayı sürdüren ayın hilal şeklini avuçlarıma kazımıştım.

Kartal'ın bir planı vardı, bu zaten belliydi, sabırlı olsaydım o beni zaten bulacaktı ama ben de bir söz vermiştim. Boşluğuma tekme yemiş gibi hissettiren bu şeyin sebebini sorguluyordum. Bana planlarını anlatmıyordu. Bana güvenmiyordu. Güvenmemesi normaldi, çünkü ben de ona güvenmiyordum ve birbirimize muhtaç iki yabancıdan fazlası değildik.

Aynı kolda, iki farklı yöne giden damardık.

İçimizde taşıdığımız kan, bana göre Kardelen'i temsil ediyordu. Kartal ile tek ortak noktamız buydu. İkimiz de içimizde Kardelen'i taşıyorduk.

Birkaç saat sonra ilk hamle için harekete geçeceğimizi biliyordum. En azından, kıyıya bir parçasını taşımamı isteyen bu adamın davranışlarından bunu sezinleyebilmiştim. Bana bir şey anlatmıyordu, anlatmayacağını da biliyordum ama bu demek olmuyordu ki, ben de öylece susup onun beni sürükleyeceği yerlere sorgusuz gidecektim. Benim bir tasmam yoktu, bu işin içinde bana da ihtiyacı olduğunu ve davranışlarına bir çekidüzen vermesi gerektiğini ona öğretecektim.

Bekleyişim, zihnimin dalgalandırarak köpük köpüğe kıyıya vurduğu sessiz serzenişlere dönüştüğünde, gün çoktan doğmuştu. Gram uyku uyumadan, konforlu tekli koltuğun üzerine tünemiş, kollarımı bacaklarımın etrafından dolamış, çenemi dizime yaslamış öylece beklemiştim.

VAVEYLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin