8. BÖLÜM - RÜZGARDAN MEDET UMANLAR
Bölüm Şarkımız: Passenger- Let Her Go
Bölüm canımın içi Başak için. Yazdığı Mevsimlerden Sonbahar adlı hikayesinin müptelasıyım. Bir göz atın derim.
''Yollar sadece gitmek için değil, gelmek içinde var.''
*
Midemde biriken safra yukarı çıkmak için debelenirken güçlükle yutkundum. Karşımda gülümseyen gözlerle bana bakan adam titrek nefesler almama neden oluyordu.
''Biz...'' dedim güçlükle. Gülümsemesinin arttığını hissettim.
''Sizle olduğu gibi, Milat'ında ailesiyle sıkı bir dostluğumuz var.'' dedi Altan. Bir yalan daha! Onun rahatlığının aksine bedenim geçen her saniyede geriliyordu. Her şeyden bu kadar emin olması içimi ürpertiyordu.
''Öyle mi? dedi Bulut coşkuyla. ''Aslında birbirimize çok yakınmışız.''
''Yaa, sorma.'' dedim mırıltıyla.
''Bize eşlik etmek istemez misin Altan abi?''
Mirza'ya şaşkınlıkla baktım. Altan'ı fazla önemsiyor havası sergiliyordu ve bu beni daha da rahatsız etti. Altan'ın bakışları benimkilerle kesiştiğinde bunu bilerek yaptığına yemin edebilirdim. Kaşlarımı havaya kaldırarak vermek istediğim mesaj belliydi.
Sakın!
Dudaklarındaki gülümseme daha da yayıldı. ''Neden olmasın, gençlerle sohbet etmek her zaman hoşuma gider.'' dedi ve saniyeler içerisinde masaya yerleşti.
''Kendini çok mu yaşlı hissediyorsun? Alt tarafı 24 yaşındasın.''
''Önemli olan kaç yaşında olduğun değil, kaç yaşında hissettiğindir. Ve ben yirmi dördü yıllar önce gerimde bırakmış gibi hissediyorum.''
Bulut'un sorusu ile bakışları onu bulurken, üzerimdeki esaretten kurtulduğum için hafif bir rahatlama yaşadığımı hissettim ama bu his fazla uzun sürmedi. Çünkü bu seferde radarına yakalandığım bakışlar Mirza'nındı.
Bakışları... Sanki ortamda cirit atan sis dumanının puslu kokusunu hissetmiş gibiydi. Bakışlarımı kaçırmak yerine irislerimizin buluşmasına izin verdim. Ben suçlu değildim! Suçları olan insanlar gözlerini kaçırırlardı ve ben belki de içine düştüğüm puslu olayların en suçsuzuydum.
Çalan müzik yerini Hero şarkısına bırakırken sevdiğim bu müziğin ortama hükmedişini dinlemeye başladım. Oysa unuttuğum bir şey vardı. Huzur limanımı terk edeli çok oluyordu.
''Milat, dans edelim mi?''
Ateş saçtığına yemin edebileceğim gözlerim onun gözlerini bulduğunda hayır demek için dudaklarımı aralamak üzereydim.
''Altan abinin teklifini geri çevirmeyeceğini umuyorum.''
Meydan okuyarak, insana hükmeden bir tavır sergileyen bakışları konuşmadan susmama neden oldu.
''Peki, Altan abi.'' derken cümlenin sonuna doğru kelimelerim hırçın bir şekilde çıktı.
Salonun ortasına, dans pistine, ulaştığımızda dans etmek yerine kısa çaplı bir savaşa başladığımızı ikimizde gayet iyi biliyorduk.
''Sen delirdin mi, nasıl gelirsin buraya?''
''Şişş, sakin ol küçük.''
Rahatlığı, çok büyükmüş gibi sergilediği tavrı, herkese hükmetmeye çalışması... Hepsinden nefret ediyorum, hepsinden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİMİN MİLADI
Actionİkisininde peşinde oldukları şeyler, amaçları, hedefleri vardı. Birinin sorusu, bir diğerinin cevabıydı. Onlar farkında olmadan birbirlerini kovaladılar. Kovalama bittiğinde, kim kimi yakaladı peki? 'Gördükleri ile karar verenler, görmediklerine ye...