1. BÖLÜM: ''İKİ HIRSIZ''

2.7K 153 24
                                    

Evet, ilk bölümü attım sonunda. Okuyan herkesi oy ve yorum yapmasını rica ediyorum.

Bölüm kapağımızı yapan Megakitap kullanıcı adlı arkadaşımız için.

İyi okumalar.

1.BÖLÜM- İKİ HIRSIZ

''Eğer umuttan bahsediyorsak, ben tren istasyonunda vapur bekliyorum.''

*

Elimi pürüzlü duvarda sürterken tedirginlikle bir adım daha attım. Ezbere bildiğim yolların sonunda varacağım yer ürkmeme, hemen aksi yönde adım atma isteğimi uyandırsa da yürümeye devam ettim. Geçtiğim sokakları renklendiren evler, yerlerine yapraklarını, meyvelerini bırakan ağaçlar... Hepsi gözlerimi kapadığım an canlı bir görüntü gibi belirirdi önümde. Gide gele ezberlemiştim yolları, sokakları, içini dolduranları...

Hedefimdeki eve yaklaşınca gerisi siyaha boyanırdı. Evlerin, kimisi çiçek açmış kimisi meyve vermiş ağaçların rengi gider geriye siyah bir bilinmezlik kalırdı. Çünkü bana göre, bilinmezliğin rengi siyahtı. Ve ben, yapacağım şeyin sonunda beni neyin beklediğini bilmiyordum.

Ciğerlerime yetmeyecek ama beni rahatlatacak bir nefes çektim içime. ''Yapabilirim.'' diye fısıldarken yaklaştığımı bilen beynim, ayaklarıma komut göndermiş gibi adımlarımı yavaşlamıştı. Uysal, aksiyondan nefret eden yani ödlek tarafım ''Yapamazsın.'' diye fırladı oradan.

Bir şeyi yapmak istemediğin halde yapmak zorunda olman daha doğrusu buna mecbur bırakılman iğrenç!  Mecbur olmanın kendisi iğrenç! Mecbur bırakılmak hepsinden daha da iğrenç!

''Yapabilirim.'' diye yinelerken bu sefer daha emin bir duruş sergilemiştim. En azından öyle olduğunu umuyordum. Çünkü güce ihtiyacım vardı.

''Yapabilirsin ama yapmayacaksın!'' diyerek beni daha da zor duruma sokan ses vicdanımdı. Vicdanıma sıçayım! Zaten onun yüzünden bu haldeydim. ''Acırsan acınacak duruma düşersin.''sözünü vicdanı yüzünden birebir yaşayan birisi olmak zor bir durumdu.

''Evet, yapamam ama yapmak zorundayım.'' dedim emin bir halde. Diğer yandan da işaret parmağımdaki 'şeytan tırnağı'  olarak nitelendiren çıkıntıyla oynuyordum.

''Hadi Milat.'' dedim kendi kendime. Bu kendime gaz verme metodumdu. Kendime gaz verme konusunda pek başarılı olduğum söylenemezdi ama işe yaramışlığı da vardı. Bu seferde işe yaramasını umuyordum. Korku ve heyecanla harmanlamış aksiyona bağlı olarak hızla atan kalbim, yanımdan geçen insanları fark etmeme engeldi. Gerçi, gecenin köründe, bu zifiri karanlıkta yanımdan insan geçtiği söylenemezdi ama geçse bile umurumda olmazdı.

''Bu kadar ödlek olma kızım. Bunu da başaracaksın yani başarırsın sanırım.'' derken hedefimdeki eve varmış, her bir detayını ezberlediğim dış cephesini inceliyordum.
Güvenlik kameralarını sorun etmememi söylemişlerdi. Bu tarz bir evin güvenlik kamerası olmadığına şaşırdığımdan ne olur olmaz diyerek yanıma aldığım kar maskesini başıma geçirdim. Çantamdaki deri eldivenleri de elime geçirdikten sonra kendi kendime fısıldadım. ''Umarım bu sıcakta bir taraflarım pişmez.'' Esnek bir insan olduğumdan bahçe duvarına tırmanarak içeriye girmek benim için kolay olmuştu.

Bahçe duvarında gayet sessiz ama hızla ve sinsice ilerlerken hedefimdeki fazla yüksek olmayan balkona ulaşmıştım. Alt kattaki camların demirli olması tek şansımdı sanırım.
Ayaklarımı demire sabitlerken, sağ elimle de duvarın çıkıntısına tutundum. Biraz daha yükselmek için sol bacağımı demirin en üst kısmına koydum ama olmuyordu. Diğer bacağımı da kaldırmam gerekiyordu fakat düşebilirdim. Sonra tezim karşısında kendi kendime göz devirdim. Yakalanırsam hapishaneye gidecektim. Eve giriş amacıma ulaşamazsam ölecektim. İki ucu boklu değnekti resmen! O yüzden şu an da düşerek kendimi sakatlamam en iyi ihtimaldi. Bu yüzden üstteki bacağımdan destek alarak sol bacağımı da yukarıya kaldırdım. Kendimi yükselttiğim an boşta olan sol elimle balkonun korkuluklarına tutundum. Vay be! Bunu ben bile beklemiyordum diyemeyeceğim. Eskiden jimnastik yaptığım için ilk denemede iyi bir sıçrayışla balkonun korkuluğuna tutunmam benim için kolay olmuştu.

Havam batsın!

Bari adam gibi bir şeyle övünsem... Hırsızlık için geldiğim evin balkonuna kolay tırmandığımdan kendimle gurur duyuyordum resmen. Durumum kötüye gidiyor! Yaklaşık beş dakika önce ''Alt kattaki camların demirli olması en büyük şansım.'' derken yanıldığımı şimdi anlıyordum. Balkonun kapısı açıktı! ''Annem beni kadir gecesi doğurmuş.'' gibi bir düşünce beynimde dolandığı an kendime içten tokat attım. Evet, içimden kendimi tokatlayabiliyorum. Bu yeteneklerimden sadece ikincisi... Birincisi jimnastikte iyi olmamdı, kayıtlara geçelim.

Bu evin sahiplerinin IQ seviyelerinin eskilerde olduğunu düşünürken açık balkon kapısından içeriyi süzüyordum: Temiz! Güvenlik kameralarını o at hırsızı kılıklı heriflerin hallettiğini düşünüyordum. Peki, balkonun kapısını nasıl açık bırakıp yatarlardı? Üstelik bahçede güvenlik olmamasına rağmen... Ya bunu düşünemeyecek kadar bunamışlardı ya da cidden salaklardı.

Salonda sessiz adımlarla yürürken, elimdeki el fenerini de önüme tutuyordum. Şu durumda düşüp, ses çıkarmak benim için intihar gibi bir şey olurdu. Bulmam gereken şeyi salon gibi bir yerde sakladıklarını sanmıyordum. O adamlar duvarlara ve duvardaki tablolara dikkat etmemi söylemişlerdi. Fazla film izliyorlardı sanırım ama madem demişlerdi dikkat edecektim, yalnız bir sorun vardı. Ne salonda, ne de ilerlediğim koridorda tablo görmemiştim! Koridor ikiye ayrılırken sağ tarafa döndüm. Huyum kurusun, hiçbir zaman sol tarafımı dinlememişimdir!

Feneri duvarda gezdirirken gördüğüm tablo ile çölde su bulmuş bedevi, kuraklıkta taze ot görmüş inek, karada Osmanlı gemilerini görmüş Bizans gibi şaşırdım.
Hızla tablonun karşısına geldiğim an fazla ışık gözlerimi kamaştırdı. Bu fener hangi ara bu kadar çok ışık saçar olmuştu? Feneri kaparken hala gördüğüm ışık ile kaşlarımı çattım. Düğmesi mi bozulmuştu bu lanet aletin? Feneri yüzüme tuttuğum an yanmadığını görünce kalbimin ağzımda attığını hissettim. Şu ana kadar hep bir tehlike vardı ama şu an tam anlamıyla bitmiştim.

Yakalanmıştım! Allah aşkına, benden istedikleri şeyi gerçekten getirebileceğime inanıyorlar mıydı, o çam yarması kılıklı herifler?!
Başımı korkuyla kaldırdığım an elindeki feneri bana doğrultan kişi yüzünden kolumu yüzüme siper etmek zorunda kaldım. Feneri yüzümden çektiğini hissettiğimde kolumu yanıma bırakarak karşımdaki kişiye baktım ve o an yaşayabileceğim en büyük şoku yaşadım. Onunda yüzünde kar maskesi vardı.

''Bir eve iki hırsız fazla, defol.'' derken gitmemi beklermiş gibi bir hali vardı. Oysa ben değil gitmek, nereye kaçtığını bilmediğim sesimi arıyordum. Ses tonundan anladığıma göre erkekti. ''Hırsızlar genelde erkek olurlar zaten.'' diyen iç sesime terlik fırlattıktan sonra ağzımı aralayarak korkudan kaçan sesimin yerine gelmiş olmasını diledim.

''Bence de bir eve iki hırsız fazla, şimdi sen defol.'' dedim sesimi kalınlaştırarak. Kız olduğumu anlarsa beni sindirmeye çalışarak evden çıkmama sebep olabilirdi. Oysa hedefe ulaşmadan bu evden çıkamazdım.

''Sesi götünden çıkıyor, bir de hırsızlığa gelmiş.'' dediğini duyduğum an tırnaklarımı koluna geçirmemek için bir sebep aradım. Kız olduğumu anlamaması yeterli bir sebepti sanırım.

''Arkadaşım bu ev ikimize de yeter.'' derken aklımdan ne geçiyordu bende bilmiyorum. ''Sen git diğer odaları kurcala, bende buraları halledeyim.''

''Olmaz.'' derken yere tuttuğu feneri vücudumda hareket ettirmeye başlamıştı. ''Şu kalıbınla hırsızlığa geldiğine göre beynin yetersiz çalışıyor demektir. Seninle ortak iş yapmam, defol.''

Aklıma gelen şey ile yutkunamazken, stresten terlediğimi hissettim. Hırsızlar genelde boş gezmezlerdi ki! Yani ben öyle biliyorum. Eğer, karşımdaki kişide genel standartlara uyan bir hırsızsa bana birazdan ya bıçak çekecekti ya da başka bir şey!

Evden aradığımı bulmadan çıkarsam da ölecektim, bu gerçeği kabullenmiştim artık. Karşımdaki kişi, o çam yarması, at hırsızı heriflere göre daha insancıl duruyordu. Belki de onun tarafından öldürülmem daha az can yakıcı olurdu. Kendi içimde düştüğüm acınası çelişki ile boğuşurken duyduğum ses ile ''Ödüm patladı!'' deyimini birebir yaşadım.

''Kim var orada?''

DEVRİMİN MİLADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin