Bölüm Şarkısı: Adele- Rolling In The Deep
4.BÖLÜM-MİSAFİR
''İnsanlar yağmur olsaydı, diye düşündüm, ben serpinti olurdum, o ise kasırga.''
*
Güneş batarken, yerini yavaşça karanlığa bırakmaya başlamıştı. Yağmur, taksi camından aşağıya doğru süzülürken yola bakmaya devam ettim. Partiye gitmeye karar vererek hata yaptığımı geçen her dakikada daha net anlıyordum. Kendimi tanımlamak için bir kelimelik hakkım olsa 'inatçı' kelimesini seçerdim ve yine inatçılığımı konuşturmuş, pişman olacağımı bile bile Bulut'un teklifini kabul etmiştim.
Beni arayarak evden almayı teklif eden Bulut'un teklifini tabii ki de kabul etmedim. Çünkü onları yaşamıma sokmak yerine onların yaşamına girmem gerekiyordu.
''Müsait bir yerde inebilir miyim?'' derken ücreti şoföre uzattım. Seri bir şekilde apartman numaralarında göz gezdirirken diğer yandan da para üstünü çantama koydum. Bulut apartmanın önünde bekleyeceğini söylemişti ama ortalıklarda gözükmüyordu. Ya henüz gelmemişti ya da yanlış yere yürüyordum. Hiçbir zaman adres bilgisi iyi olan birisi olamamıştım zaten.
''Milat.''
Aşina olduğum ses kulaklarımdan beynime ilişirken arkamı döndüm. Adımlarımı, bana gülümseyerek bakan Bulut ve hemen arkasında yaşamaktan nefret edermiş gibi bir hale bürünmüş olan Mirza'ya yönelttim.
''Merhaba. Buranın önünde geçtim ama yoktun.'' Gözlerim Bulut'un arkasına kayarken boğazımı hafifçe temizleyerek cümlemi yeniledim. ''Yani yoktunuz.''
''Yağmur yağdığı için apartmanın içinde bekliyorduk.''
Kafamı anladığımı belirten bir şekilde sallarken sahte gülümsemem ile Mirza'ya döndüm.
''Arkadaşım, sen nasılsın? Sesin çıkmıyor hiç?''
Gözleri etrafta gezinirken ona yönelttiğim cümle ile kısık bakışlarını bana çevirdi.
''Yaklaşık olarak on beş dakikadır bizi bekleten birisi yüzünden sinirlerim bozuk. Üstelik o kişi yüzünden şuan da ıslanıyorum ve biliyor musun Milat, ıslanmaktan nefret ederim.''
Yağmur ben evden çıktığım zamanki gibi olsa bu tepkisini anlayabilirdim ama şiddetli yağmur şuan da dinmiş ve yerini çiselemeye bırakmıştı.
''Şeker değilsin, erimezsin. Yaz yağmuru bu. Üstelik senden beklemeni rica ettiğimi hatırlamıyorum.''
''Rica etsen bile yapacağımı mı zannediyorsun? Bulut'un çenesi sussun diye bekledim.''
''Hey hey.'' diyerek araya giren Bulut atışmamızı da kesmiş oldu. ''Siz bunca sene nasıl arkadaş kaldınız? İkinizde de keçi inadı var resmen.''
''Körler, sağırlar birbirlerini ağırlar Bulut.''
Cümlemin altında yatan tüm imayı sadece Mirza ile ben anlarken, Bulut ise büyük ihtimalle ikimiz de inatçı olduğumuz için bir şekilde anlaştığımızı düşünüyordu.
''Neyse, girelim mi artık?''
''Bu akşam duyduğum en mantıklı cümle.''
Mirza arkasını bize dönerek apartmana doğru ilerlerken birbirine bastırdığım dişlerimin arasından ''Ergenlikten çıkamamış, kibir budalası.'' diye fısıldadım. Sanırım benim lügatımdaki 'fısıldamak' sözcüğü biraz farklıydı. Çünkü Bulut söylediğim cümlesi duymuştu ve eğlendiğini açıkça belirten bir şekilde bana döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİMİN MİLADI
Açãoİkisininde peşinde oldukları şeyler, amaçları, hedefleri vardı. Birinin sorusu, bir diğerinin cevabıydı. Onlar farkında olmadan birbirlerini kovaladılar. Kovalama bittiğinde, kim kimi yakaladı peki? 'Gördükleri ile karar verenler, görmediklerine ye...