iki gün önce

1.9K 264 95
                                    

Değmesin ellerimiz, buluşmasın bu gözler. Yine erir gideriz, unutulur yeminler.

Jongin gelmiş geçmiş en harika partiyi yapacağından bahsetmiş ve bunu müdürle konuşmuştu. Müdür de kabul etmişti ama tek bir şartla. Düzenlemeyi tamamen bize bırakmıştı. Biz de güneş doğduğundan beri koca salonu düzenlemekle uğraşıyorduk. Jongin, Chanyeol ve benim sadece balonları şişirmemizi istemişti, diğerlerini halledebileceğini söylemişti. Biz de bir şey demeden küçük odaya sıkışmış ve balon şişirmeye başlamıştık.

Saatler sonra kollarım felaket derecede ağrıyordu. Chanyeol'e baktığımda onun da benden pek bir farkı olmadığını gördüm. Ona baktığımı anlamış olmalı ki bana bakıp gülümsedi. Sürekli böyle yapması kalbimi tekletiyordu.

"Sanırım bir tane daha şişirirsek odadan çıkmayacağız," diyerek kafamıza kadar yükselen balonları işaret ettim.

Elini sallayarak etrafımdaki balonları dağıttı.

"Hadi gidelim o zaman, beyaz tavşan." Ayağa kalktıktan sonra benimde elimi tutarak ayağa kaldırdı ve beraber balon dolu odadan çıktık.

Ellerimi bırakmamışken her biri bir köşede sızmış olan çocukları gördük.

Jongin gözleri yarı açık yarı kapalı bir biçimde mırıldanmaya başladı. "Sanırım biz partiye kadar ayılamayacağız. Çok yorgunum."

Bir kahkaha patlattım onun bu sevimli haline.

"Yanındaki iki bücürü kaldır da, garajda takılalım." Kahkahamın yanına onun kalın sesi eklendiğinde kahkaham bitip yerini gülümsemem almıştı.

Ellerimi çekiştirerek garaj dediği yere ilerliyorduk. Orasının nerede olduğunu bilmiyordum. Chanyeol ise benim aksime her yeri avucunun içi gibi biliyordu.

Garaj dediği yere geldiğimizi durmasından anlamıştım. Ağaçlık alanın biraz ilerisindeydi. Muhtemelen burada kalanlar buraya arabasını park ediyordu. Chanyeol elimi bırakarak büyük demir kapıya asıldı ve büyük grilik ortadan kalktı. Yerimden içeriye baktığımda renkli ışıklandırmaları, ikili koltuğu ve küçük bir TV'yi görmüştüm. Güzel ışıklandırmalara dalmışken Chanyeol'ün uzaklaşan adım seslerini duymamla bende peşinden içeriye girdim.

İkili koltuğa kendini atıp eliyle yanına gelmemi söyledi. Hiç tereddüt etmeden kollarına attım kendimi. O kadar güzel kokuyordu ki, sanki iki gün sonra kokusu gidecek gibi içime çektim. Ciğerlerim onun kokusu ile dolarken çocukların cıvık sesleri doldurdu kulağımı.

"Bizi çağırıyorsun ama yaptığına bak Chanyeol. Seni videoya almamı istiyorsun? Eğer öyleyse bunu daha önce söylemeliydin, Soojung'u korkutuyorsun." Jongin şakayla karışık söylediğinde gülmüştüm. O da güldü. Jongin bize şaşkın bakışlarla bakan Soojung'un gözlerini kapattı.

"Üzgünüm, Soojung. Bu edepsizleri bu halde bende görmek istemezdim. Ama Chanyeol günleri..."

Chanyeol Jongin'in sözünü kesip bağırarak konuşmaya başladı. "Hadi oyun oynayalım!"

Chanyeol'e sardığım ellerimi çekerek kulaklarımı kapattım.

"Az daha sağır oluyordum, geri zekalı!"

Yüzünü yüzüme yaklaştırarak şakaklarıma birkaç buse kondurup geri çekildi.

Eriyordum. Beni her öptüğünde bir parçam sanki eriyor gibi hissediyordum. Beni daha çok öpsün istiyordum. Kolları beni daha sıkı sarsın istiyordum. Ama yok olmak da istemiyordum.

"Bana uyar." Taeyong nereden çıktığını bilmediğim birkaç minderi gelişi güzel beton zeminin üzerine bıraktı ve mor olana oturdu. Soojung da bu fikre sıcak bakmış olmalı ki o da bir tanesine yerleşti ve Jongin'i de hemen yanına çekti. Jongin ise onun bu hoş hareketi karşısında gülümsedi ve daha çok sokuldu Soojung'a. Chanyeol ve bende turuncu mindere oturduğumuzda Soojung konuştu.

Train // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin