bir gün önce

1.8K 266 137
                                    

Elleri ellerime, gözleri gözlerime, saçları saçlarıma karışan bir sen olsan.

Oturduğum beton kaldırımın üzerine elimdeki tebeşirle papatyalar çiziyordum. Soğuk hava gömleğimin içinden geçip tenimi ısırırken, parmaklarım morun uçuk tonlarına bürünmüştü.

"Evet, anne. Daha sonra geleceğim. Görüşürüz."

Kelimelerimi ardı ardına sıralayıp hemen telefonu kapattım.

Birkaç dakika daha orada durup kaldırımın üzerine papatya çizmeye devam ettim. Sonra Chanyeol yanıma oturdu. Büyük elleri benim küçük ellerimi avucuna alırken şimdiden ısındığımı hissediyordum. Elimdeki tebeşir yere düşmüş ve parçalara ayrılmıştı.

Tıpkı benim gibi.

Biraz daha ellerimi o şekilde ovuşturduktan sonra arkamızdaki kapıya yasladı sırtını. Beni de kendine çekti. Bir kolunu belime sardı. Dağınık kahverengi saçlarım onun yanağını okşarken, ellerim hala avuçlarındaydı. Baş parmağı ile tenimi okşaması, dizlerimin titremesini sağlıyordu. Bu çok soğuk olduğundan da olabilirdi.

"Nasılsın?"

Sesi endişeli geliyordu. Az önce ailemle konuştuğumu duymuş olmalı. Bu yüzdendi endişesi.

"Karmakarışık."

Soğuk havaya karışıyordu nefeslerimiz.

"Ne yapmalıyım?"

"Çöz beni."

Buz gibi yanağıma değdi dudakları. Buna karşılık kollarımı boynuna doladım. Ona bu şekilde teşekkür ediyordum.

"Hadi içeriye geçelim. Üşümüşsün."

Onunla yalnız kalmak istiyordum.

"Seni duyamıyorum."

Geri çekilerek iki elini de biraz önce öptüğü yanaklarıma yerleştirdi.

"Beni duyma."

Gülümsedim. Bu soğukta aptal gülümsememin nasıl göründüğünün bir önemi yoktu. O vardı karşımda. Elleri vardı yanaklarımda. Dudakları vardı dudaklarımda. Sesi vardı içimde.

"Sesini duymazsam ölecek gibi hissediyorum."

Gözlerim acıyordu.

"Böyle söyleme."

Başımı yere eğip, iki yana salladım.

"Biliyor musun, annem daima bir gün aşık olacağımı düşünüyordu. Saçmalık diyerek inanmıyordum." Başımı yerden kaldırarak tam gözlerinin içine bakmaya başladım. Gözleri şu karanlıkta bile parıl parıl parlıyordu. Chanyeol her zaman parlıyordu. "Birine aşık olmadım." Yüzünden gülümsemesi düşerken devam ettim. "Ben aşkın ta kendisini buldum."

Daha fazla dayanamadı, beni kendine çekerek sıkıca sarıldı. Çenesini başıma öyle sıkı bastırıyordu ki, kemikleri tenime öyle batıyordu ki, bir an ikimizin de orada kırılacağını düşündüm.

"Seni seviyorum." Yarı ağlamaklı sesi kulağıma dolduğunda elinden tutarak içeriye sürükledim onu. Elleri... Şimdi buz gibiydi. Beni ısıtan elleri yok olmuştu sanki birkaç saniyede.

Çocuklarında olduğu masaya ulaşana dek elini bırakmadım. Elini bırakırsam düşerim sandım. Kalbim beni taşımaz da yere yığılacağımı düşündüm.

Masaya oturduğumuzda başımı omzuna yasladım. Vanilya ve içki kokuyordu.

"Şimdi beni duyuyor musun?"

Train // chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin