Korkutucu yakınlık

124 16 6
                                    

 Beni gördüğüne hiç de sevinmişe benzemiyordu. Şaşkın gözlerle bana baktı ve “ne var” dercesine boynunu büktü. Konuşmasa bile kabaydı. Takınabildiğim en masum yüz halimle

“Sanırım kayboldum.” Saçlarımı karıştırdım ve dudağımı büzdüm. Önce ifadesizdi sonra bir kahkaha patlattı. Bu kız hep gülse ya çok güzel oluyordu ama güldüğü şeyi düşününce sinirlerim bozulmuştu bir anda ciddi bir tavır takındı

“Banane” kapıyı kapatacaktı ki ayağımı koydum. Ama öyle hızlı çarpmıştı ki ayağım kötü sıkıştı. Ayağımın acısıyla yere yığıldım. Çok acıyordu hem de çok. Melodi panikle yanıma çöktü ayağımı tuttu ve sızlandım.

“İyi misin? Özür dilerim fark etmedim.” Ayağıma baktı ve morluğu görünce çok üzüldü. Bana baktı

“Böyle bir yere gidemezsin gel içeriye ne yapabiliriz bir bakalım” Çok masumdu ve pişmandı içinde yine iyilik belirmişti. Yeşil ışınlar etrafını öyle bir sarmıştı ki daha önce hiç bu kadar olduğunu görmemiştim. Gözlerimi aldığı için kısarak konuşuyordum bu Melodi’nin de dikkatini çekmiş olacak ki

“Benden ışıklar mı çıkıyor yoksa tiksiniyor  musun?” Bütün ışınlar kaybolmuştu. İşte yine sinirlendi.

O anda ne diyeceğimi şaşırmıştım. Bir anda ayağım aklıma geldi.

“Bu kadar bencil olma sesinle bir alakası yok canımı çok yakıyorsun sadece” dedim ve hafifçe inledim

Tekrar panikledi ve söylediğine pişman oldu. Kolumdan tuttu ve odasına kadar taşıdı. Baya ağırdım sanırım ya da gerektiğinden fazla yüklenmiştim ona, ama bunu yapan oydu cezasını çekecekti. Bir lider acı da çekmeli sefa da sürmeli her zorluğa göğüs gerebilmeli. Bunlar hep eğitimin birer parçası.

Kimi kandırıyordum bunlar sadece ona eziyet etmek ve benimde bu sayede mutlu olmam içindi. A

“Ahhh yavaş olsana biraz” Sanki düşüncelerimi okumuştu , öyle bir yatağa atışı vardı ki sanırsın birazdan arkasından bir bıçak çıkaracak ve beni öldürecek

“Özür dilerim ama çok ağırdın taşıyamadım” Yanıma oturdu ve ayağımı bacağına koydu. Biraz baktıktan sonra kalktı ve odadan çıktı. Ben de etrafı incelemeye başladım. Birkaç enstrüman vardı. Sanırım o çalıyordu çünkü nota defterleri vardı. Çok sade ve yeşil rengin hakim olduğu bir odaydı. Sonuçta yeşilin aşkı içinden geliyordu çünkü o zümrüt şehre ait, her ne kadar buralı gibi gözükse de. Kapı açıldı ve elinde buz dolu kapla içeriye girdi. O sırada ailesinin nerede olduğunu merak ettim.

“Ailen yok mu senin?” Gözlerini devirdi ve ayağımı alıp buzlu kaba koydu. Ovv buz gibiydi.

“Var tabi ki ama babam iş için şehir dışında annem de hasta olan bir akrabamızın başında bekliyor.”

Bunlar çok saçmaydı demek ki onları Eftelya çağırmış ve her şeyi anlatıyordu. Güzel! En azından bu kızla baş etme de bana yardımcı olacaklardı.

Melodi yanıma geldi ve oturdu.

“Gerçekten özür dilerim bu duruma gelmeni istemezdim” O kadar üzgündü ki kızgınlığım geçmişti.

Omzuna yavaşça vurdum

“Önemli değil dert etme oraya ayağını koyan bendim” Gülümsedim

“Enstrümanları sen mi çalıyorsun?” Gülümseyerek başını salladı

“Pek değil aslında yani çalıyorum ama hala çok iyi değilim”

“Herhangi birisini getirebilir misin?” Kalktı ve gitarı getirdi. Demek ki en çok gitarı seviyordu. Gitarı elime aldım ve büyüyle öğrendiğim mükemmel parçaları çalmaya başladım bütün ezgiler zümrüt şehre ait di. Çalarken özlediğimi fark ediyordum. Burada ne kadar kalacağım belli değildi. Eğer işler yolunda gitmezse belki de hiç dönemeyecektim bütün anılarım bunlarla sınırlı olacaktı. Her şeyin normale dönmesi için içimden dua ettim. Diliyorum bir gün her şey güzel olacak.

Zümrüt Şehrin KurtarıcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin