- Uyan artık! Misafirimiz birazdan burada olur.
Misafirimiz? Oof o da kim şimdi? Geçen akşam bahsetmişti. Kimdi bu gereksiz? Çaresiz, annemin yarım saat nutuk çekmesini göze alarak soracaktım.
- Eee.. Şey.. Anneeğ!?
- Hııh. Kalktın mı?
Bomboş bakışlarımdan anlamış olacaktı ki;
- Geçen akşam dinlemedin beni yine değil mi kızım?
- Yoo. Aslında dinledim. Ben sadece...
- Konumuz işte tam da bu. Artık o dönemlerin geçtiğini sanıyordum, Sammy. Yardıma ihtiyacın var.
Artık anımsıyordum. Alaric Gilbert annemin söylediğine göre uzun yıllar İsviçre'de psikiyatri eğitimi almış bir uzmandı. Babamın dolayısıyla annemin eski, yakın bir arkadaşıydı. Benim için yine psikoloğa başvurulması beni rahatsız etmemişti ama annemin boşuna endişelenmesini sevmiyordum. İyiydim ben bir hayatım vardı. Bir ailem vardı. Mutluydum. Sanırım.
- Nasıl istiyorsan öyle olsun.
Yaklaşık yarım saat sonra hazırlanmış, kahvaltı etmiş. Annemin istediği bir şekilde Bay Gilbert'ı beklemekteyken kapı çaldı. Kapı açan kişi annemdi.
Meraklı gözlerle kapıya bakarken gelenin Josh olduğunu gördüm. Onu gördüğüme bu kadar sevindiğim başka bir zaman olmamıştı. Doğduğumdan beri görüyordum çünkü. İkiz kardeşim olmasına rağmen fiziksel olarak oldukça farklıydık. Uzun boylu ve iriydi. Amerikalı bir melez olan babamıza benden fazla benziyordu. Bense daha kısa boylu ve zayıftım. Ama çoğu kardeşin aksine biz gerçekten iyi arkadaştık. Basketbol antrenmanından geliyor olmalıydı. Üzerimdeki gerginliği fark edince anneme doğru bir bakış fırlattı. Bir sonuç alamayınca yanıma gelip kanepeye oturdu.
- Samantha Graham. Sizi fazla asık suratlılıktan tutukluyorum.
Beni güldürmeye çalıştığı belliydi ama pek başarılı olamadığı gerçeği de ortadaydı.
- Sabahın köründe zorla kaldırıldım. Tanımadığım biri yine beni görmeye geliyor. Kardeşim saçma sapan şakalar yapıyor. Nasıl mutluyum bilemezsin.
- Yaa, bırak. Gelecek doktora acıyorum. O şiveli konuşan adama yaptıklarını hatırladıkça karnıma ağrılar giriyor.
Şimdi beni neşelendirmeyi başarmıştı.
-Aptalın biriydi. Psikologmuş. Hırbo.
- Hala sinirlisin galiba.
- Gerizekalı beni nörolojiye yönlendirdi. Söylediklerini anlamıyor gibiymişim. Rahatsızlığım zihinsel olabilirmiş. Beyin tomogrofisi gerekirmiş.
-Ahahah. Ben bir duş alacağım.
- Yeni çatlağı görmeden mi?
- Kaçırır mıyım? Geleceğim.
Gülerken banyoya doğru ilerledi. Bense hala bekliyordum. Annem olmasa şurada 5 saniye bile beklemezdim ya neyse. Sonunda kapı çaldı. Bu sefer kapıyı açan bendim. Karşımda siyah balıkçı yaka kazağı ve tüvit ceketiyle kumral saçlı bir adam duruyordu. Annem 46 yaşında olduğunu söylemişti ama kesinlikle 35den fazla göstermiyordu. Ben üzerimdeki şaşkınlığı atamadan ilk konuşan o oldu.
- Sen Sam olmalısın, merhaba!
- Merhaba, içeri girin lütfen.
Annem mutfaktan geliyordu. Adamı görünce gözlerinin dolduğunu farkettim. Afallamıştım. Bu kadar mı samimiydiler? Annem bir kaç adım daha atarak adamı kucakladı. Adam da aynı duyguları besliyor gibiydi. Bu duygu selinin bir an önce bitmesini dileyerek halının desenlerini incelemeye koyuldum. Bana asırlar gibi gelen süre zarfından sonra nihayet birbirlerinden ayrıldılar. Hep beraber salona geçtik. Nasılsın. Tanıştığıma memnun oldumlar geçince annemle koyu bir sohbete daldılar, her zaman ki gibi dinlemeyecektim.Ama pek mümkün değildi adamın konuşmalarında dinlemem gereken bir şey vardı sanki.
-Güzin seni görmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki ama gerçekten hiç değişmemişsin. Patrick bahsediyordu telefonda sık sık sizden. Ama Sam'in bu kadar büyüdüğünü asla tahmin edemezdim. 2 yaşındaydılar sanırım en son gördüğümde. Josh kim bilir nasıl değişmiştir.
Şu anda şok geçiriyor olmalıyım daha önce beni tanıyormuş. Babamla hala görüşüyorlarmış. Peki neden ben bu adamdan hiç bahsetmediler. Babam zaten ailesinden bahsetmezdi. Akrabalarının hiçbirini tanımıyordum. Bu duruma alışmıştım belki de ne zaman soracak olsam geçiştireceğini bildiğimden sormaya tenezzül etmiyordum. Ama bu kadar samimi bir arkadaşından bahsetmediği olmamıştı. İstanbul'a taşındığından itibaren ülkesindeki bütün akrabalarıyla bağlantısını kestiğini annem bir defasında söylemişti.
- Affedersiniz, Bay Gilbert. Beni daha önce tanıyormuydunuz?
- Bana lütfen Alaric de. Ve elbette, Josh'a söyleme ama buraya aslında seni görmeye geliyordum.
Muzipçe gülümsedi. Tabii ben de gülümsedim.
- Bunu gerçekten bilmiyordum. Anne, neden hiç bahsetmediniz?
- Uzun yıllardır görüşmüyoruz kızım. Fırsat olmadı.
Alaric araya girdi:
- Bence artık Sam'le ilgilenme zamanı geldi. Odasında görüşsek daha iyi olur herhalde.
Annem sevecenlikle cevap verdi:
-Tabii. Sen nasıl istersen.
----------
İlk bölüm biraz fazla sıkıcı olmuş olabilir. Olay hikayesi olsun istemiyorum. İkinci bölüm daha eğlenceli olacaktır. Okuma sabrını gösterirseniz, yorum yapmanız beni sevindirir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslında Olmayan Şeyler
Teen FictionFarkında olmadan neler yapabilirsin? Samatha Graham kendisiyle yüzleşiyor. Yeni bir dünyanın kapıları onun için açılıyor.