Angie Matt'e dönüp ciddi bir bakış attı.
- Bilmek onun hakkı.
Neyi bilmek hakkımdı? Neden söz ediyorlardı? Angie tekrar bana döndü.
- Sam, o adam... O adam Scalyla'yı istiyordu. Seni istiyordu.
- Ne?! Beni neden istesin ki?
Angie başını öne eğdi.
- Sen Scalyla'sın. Bir seçim yapmak gerek.
- Seçim mi?
O sırada Oliver ve Alaric aşağı inmişti. Alaric konuştu.
- Demek birileri öğrenmeye başlamış.
Hışımla ona döndüm.
- Ne öğreneceğim Alaric? Tanrı aşkına. Daha bilmem gereken neler var?
Sevecenlikle yanıma oturdu.
- Scalyla olduğunu biliyorsun Sammy. Bu sandığın kadar basit bir şey değil. Öğrenmen gereken zamandan biraz erken öğrenmiş olabilirsin.
Dönüp Angie'ye bir bakış attı. Angie de umursamazca dudağını büktü. Alaricse konuşmaya devam etti.
- Bir seçim yapmalısın. Gerçek bir psişik olmadan önce.
Hiçbir şey anlayamamıştım.
- Ne seçimi, Alaric?
- İmpiorum ve Fama arasında bir seçim yani Kötüler ve İyiler.
Bu çok ama çok saçmaydı.
- Alaric, bir seçim yapmam gerekiyorsa bu çok açık değil mi?
- Değil. Maalesef. Yüzyıllar önce psişikler ikiye ayrıldı. Cercis Fama taraftarları ve Bonum İmpiorum taraftarları olmak üzere... Yüzyıllar boyu psişikler huzur içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdi. Ama İmpiorum bir gün psişik mahkemesine isyan etti. O ve yoldaşları güçlerini istedikleri gibi kullanma hakkına sahip oldukları yaptıkları şeyler için cezaya çarptırılmamaları gerektiğini öne sürdü. Bu fikir akımına sürüklenen birçok psişik oldu. Dışardan özgür düşünce akımı olarak görülen bu akımın altında İmpiorumların insanların iradelerini özgürce yok etme gayesi yatıyordu. Bunu Fama ortaya çıkana kadar çoğu psişik bunu farkedememişti. Fama mahkemeden taraf oldu. Ve psişikleri uyarmak çabasıyla çeşitli yerlerde toplantılar yapıp bildiriler hazırladı. Bu tabii ki İmpiorum'un hoşuna gitmedi. Ve yüzyıllardır süren savaş başladı. İşte sen Sam. Bu savaşın tam ortasındasın. Senin yöneleceğin taraf büyük güç kazanacak. Scalyla'lar yıllar boyunca hep bir taraf seçmek zorunda kaldı. Sen de seçmek zorundasın. Vereceğin bu karar tüm gezegeni etkileyecek Sam. Canlı ve cansız olan her şeyi...
_______
Alaricle konuşmamızın üstünden saatler geçmişti. O zamandan beri bahçede çimenlerin üzerinde oturuyordum. Vermem gereken karar çok zor değildi. Neyi seçeceğimi zaten biliyordum. Ama... İmpiorumlarla da görüşmem gerekiyordu. Adil seçimin olması için bu bir kuraldı. Çok ikna edici olduklarını biliyordum. Ve... Savunmasızdım. Beynimi onlardan korumaya hazır değilim. Atalarımın bir çoğunun yanlış tarafı seçmesinin nedeni bu olmuştu. Dünyada karanlık güçlerin hüküm sürdüğü zamanlar onların varlığı sayesindeydi. Büyük annem bir taraf seçmek zorunda kalmamıştı. Çünkü o temel eğitimini tamamlamayı geçin psişik olduğunu bile kabul etmiyordu. Bir an... Göz kırpımı kadar kısa bir an onun en doğrusunu yaptığını düşündüm. Ama... Sevdiklerime zarar verecek olursam. Seçim yapmanın değil yaşamanın bile bir anlamı olmayacaktı.
Bizim gibi canavarlar yıllarca kilise tarafından yakılmış, yok edilmişti. Şimdi bunu yapmıyorlardı. Yapmıyorlardı da ne oluyordu. Yine yok muydu kötüler? Yine insanlar zarar görmüyor muydu? Herkes gibi ben de seçim yapacaktım. Ama benim seçimim hepsininkinden önemliydi. Neden? Ben bir tarafta olursam nasıl oluyordu da güçleniyordu o taraf? Bir kağıt parçasını uçurmaktan başka ne yapabilmiştim şimdiye kadar? Ne yapabilirdim bundan sonra? Birkaç hafta önce tek derdi geometriden geçmek olan psikolaglarla da olsa idare eden bir kızdım. 17 yaşında biri için fazla ağırdı sanki bunlar. Belki de ben çok güçsüzdüm. Ama yeteneklerimin altında ezilip kalamazdım. Yapmam gereken şeyler vardı. Herkesten fazla çalışmalıydım. Bu sadece yeteneklerimi kontrol altına alıp sevdiklerimi korumak için değidi. Tüm dünyayı... Evet tüm dünyayı korumak içindi. Eğer beynim onlara yenilirse sadece ben değil, tüm dünya kaybederdi. Yaşla bir alakası yoktu. Bu herkes için çok ağırdı.
-------------
Uyandığımda hala çimlerin üzerindeydim. Uyuyakalmış olmalıydım. Güneş doğmak üzereydi. Üstümde siyah polar bir battaniye vardı kafamın altında da ufak bir yastık. Bunlar uyumadan önce burada değildi. Yanlış hatırlamıyorsam. Bir şey daha vardı. Hemen yanımda...Oliver. Kolunu kırıp kafasına yaslamıştı. Bana doğru dönmüş uyuyordu. İstemsizce gülümsemiştim. Uyurken bile o kadar ciddiydi ki... Kaşının birinin havada olduğunu görmüştüm. O çatıklığına rağmen o kadar güzeldi ki... Upuzun kirpikleri, çok biçimli dudakları... Saatlerce burada durup onu seyredebilirdim. Sırıtır bir halde dururken büyü birden bozuldu. Göz kapaklarını açmadan birden konuştu.
- Yalnız, ben uyumuyorum.
Çok utanmıştım. Dakikalardır onu izlediğimi farketmişti. Havalı kız kimliğimden ödün vermeyerek önüme döndüm ve konuştum.
- Ben de öyle...
Ona bakmama rağmen gözlerini açıp sırt üstü uzandığını görebiliyordum.
-Güzel. Seni izlemekten sıkılmıştım zaten.
Benim itiraf edemediğimi, itiraf edecek kadar da cesurdu.
- Battaniye ve yastık için teşekkürler.
- Önemli değil.
- Söylesene ben, n'apacağım?
Meseleyi biliyordu. Detay vermeye gerek yoktu. Tekrar bana döndü. Elini saçlarıma götürüp kulağıma yaklaştı ve fısıldadı.
- Güçlü bir kız olacaksın.
Alnıma küçük bir öpücük kondurdu. Sonra hızlı bir hareketle doğrulup ayağı kalktı.
- Artık kalkmalısın. Scalyla olabilirsin ama bu üşütüp zaatüre olmayacağın anlamına gelmez.
Aynı hızla ben de doğrulup yastığı ve battaniyeyi kaptığım gibi peşinden gittim.
- Bana güçlü olmayı öğretebilir misin?
- Bu dünyada olmanın bir amacı var... Güç tam burda.
İşaret parmağıyla kafamı gösteriyordu yani beynimi. Evet güç oradaydı. Ama ben onu kullanamıyordum. Belki de henüz...
____
- İreeeeeem! Yine uzatamadım.... - Okuduysanız eğer lütfen yorum yapın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslında Olmayan Şeyler
Teen FictionFarkında olmadan neler yapabilirsin? Samatha Graham kendisiyle yüzleşiyor. Yeni bir dünyanın kapıları onun için açılıyor.