Bugünkü dersten sonra -mucizevi bir şekilde kağıdı havaya uçurduğumdan sonra- bütün günümüz boştu. Hep beraber bir yerlere gitmeye karar vermiştik. Tabii Oliver önderliğinde... Tüm bunları konuşurken herkes Telekinezi'de olanları unutmuş gibiydi. Hiç bahsi geçmemişti. Ama benim unutmam mümkün değildi. Yani Alaric'in bir şey beklemediğini o kadar tekrarlamasına rağmen... Yani anlamakta zorluk çekiyorum. Matt'in telekinezik yeteneği aklıma geldi. Ve o 7 yaşındayken olanlar... Ben de daha önce istemeden kullanmış olabilirdim. Kullanmış mıydım acaba? Aklıma hiç bir şey gelmiyor. En azından çevremde herhangi birinin bu nedenle zarar görmediğine emindim. Önemli kısmı da zaten oydu. Belki de Alaric'le konuşmalıydım. Bir açıklaması olabilirdi. En azından içim rahat ederdi. Onlar gece n'apacağımız hakkında planlar yaparken aralarından ayrılma kararı aldım.
- Ben birazdan geliyorum.
Nereye gittiğimi sormadılar. Ben de bir şey söyleme gereği duymadım. Üst kata çıkıp Alaric'in odasının kapısını tıklattım. Biraz sonra kapı açıldı.
- İçeri gel Sam. Ben de seni bekliyordum.
Ama ben bunu beklemiyordum.
- Beni mi bekliyordunuz?
- Evet. Merak ediyorsun. Geleceğini tahmin ediyordum.
İçeri girdiğimde burayı ilk defa gördüğümü farkettim. Oldukça geniş bir odaydı. Ama sıradandı. Bir yatak, bir gardolap, iki komidin, bir de çalışma masası vardı. İçeri iyice girdiğimde duvara gömülü kocaman bir kütüphanesi olduğunu gördüm. Bir evde olabilecek en büyük kütüphaneydi. Çeşit çeşit ansiklopediler alfabetik olarak, daha alt raflardaki roman türü kitaplar yazarlarına göre sıralanmıştı. Fazla düzenliydi. Alaric için bile. Kitaplardan gözlerimi ayıramamış olmamı farketmişti.
- İstediğin zaman, istediğin kitabı alabilirsin.
Gülümsemiştim. Çünkü kitapları fazla severdim.
- Teşekkür ederim.
Sonra buraya geliş sebebim aklıma geldi.
- Alaric, aşağıda olanlar... Yeni bir psişiğin yapmasının zor olduğunu-
Sözümü yarı da kesmişti.
- Senden bunu yapmanı bekliyordum ama emin değildim. Artık eminim.
- Ama aşağı da demiştiniz ki-
Yine beni konuşturmamıştı.
-Yeni bir psişik olabilirsin Sam. Ama sıradan bir psişik değilsin.
- Değil miyim?
- Scalyla psişiklerinin pek sıradan olduğu söylenemez.
- Sca ne?!
Gülümsüyordu.
- Scalyla psişiği... Sen bir Scalyla psişiğisin. Scalyla'nın soyundan geliyorsun.
- Scalyla da kim?
- Büyük büyük büyük annen. Bu "büyük"ler daha çok sayıda tabii.
Ben daha büyük annemi tanımıyordum. Scalyla'yla ne ilgim olabilirdi.
- Ben Scalyla adındaki bir psişiğin soyundan geliyorum bu da beni farklı kılıyor. Doğru anlamış mıyım?
- Aynen öyle.
- Pekiii. Alaric. Söyler misin? Farklı derken ne demek istiyorsun?
- Kökenlerinden gelen bir güç var bu da seni daha yetenekli kılıyor. Her konuda. Ama Telekinezi biraz daha ağır basıyor. Büyük anneni biliyorsun. Aslında bilmiyorsun. Ama büyük babana olanları anlatmıştım. Sen gücü ele geçirmezsen, güç seni zamanla ele geçirir. Büyük annen bu gücün kurbanı olmuştu ve bir Scalyla'san yapabileceklerin karşında kendini çaresiz hissedersin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslında Olmayan Şeyler
Dla nastolatkówFarkında olmadan neler yapabilirsin? Samatha Graham kendisiyle yüzleşiyor. Yeni bir dünyanın kapıları onun için açılıyor.