Cicero'ya gelişimin üzerinden bir hafta geçmişti. Ve oldukça iyiydi. Kendimi buraya aitmişim gibi hissediyordum. Yıllardır uzak kaldığım evime gelmişim gibi... Her şey fazla iyiydi. Matt'le gerçekten iyi dost olmuştuk. Her akşam birkaç saat onunla bahçede oturuyorduk. Matt'in konserleri dikkatlerini çekmiş olmalı ki bizimkiler de bize katılmaya başladı. Onu müziğini dinlemek başka dünyalara götürüyordu sanki. Diğerlerinin de böyle hissettiğine emindim. Oliver genelde pek ortalarda değildi. Doğru dürüst görmedim diyebiliriz. Onu boş yere suçlamıştım. İçten içe üzülüyordum belki ama artık çok umrumda değildi. Sözünü tuttuğunu sanıyorum ki. Matt'le bir daha sorun yaşamadılar. Matt' bir parçayı daha bitirdi ve konuştu.
- Tamam. Bu gece bu kadar yeter. Angie çalsın artık bu onun yeteneği... Hem nerden aldıysam başıma şu belayı her akşam size çalıyorum.
Sırıtmıştım.
- Ben bu belayı nerden aldığını biliyorum.
O da sırıtıyordu.
- Ben de biliyorum ama çaktırmıyorum.
Göz kırpmıştı. Angie esneyerek konuştu.
- Benim uykum geldi. Gerçekten. Uyumam lazım. Yarın istediğiniz kadar çalarım.
Koşar adımlarla eve doğru yürümeye başladı. Frank arkasından seslendi.
- Brad'e selam söyleee!
Kahkahayı basmıştık. Angie'nin geleneksel gece yarısı konuşmalarını yaptığını hepimiz biliyorduk.
___________
Sabah uyandığım da kızlar odada yoktu. Beni niye uyandırmadılar diye söylenerek yatakta doğruldum. Gerinirken sağ tarafımdaki perdenin önündeki bir kıpırtıyla yerimde sıçradım. Oliver'dı.
- Se-senin ne işin var burda?
Çarpık gülümsemesini göndermişti.
- Seni uyandırmaya geldim.
- Orada, öylece bekleyerek mi?
- Tamam. Sen uyanmadın. Ben de uyanmanı bekliyordum.
- Nasıl uyanmadım?
Sırıtıyordu.,
- Bilmiyorum. Seslendim. Biraz sarstım. Ölü gibiydin. Ben de Peder'i aramak için öldüğünden emin olmalıydım. Ama Tanrı'ya şükür uyandın. Bu bir mucize!
Dalga geçiyordu... Pislik. Arkamdaki yastığı suratına fırlattım. Ne var ki yastık yolun yarısında öylece yere düşmüştü. Ağzım açık kalmıştı.
- Bunu nasıl yaptın?
- Biraz yetenek, biraz çalışma, bir tutam da azim. İşte zafer!
Sırıtmaya devam ediyordu.
- Aşağı hadi. Bugün ne olduğunu öğreneceksin. Ama önce bir kahvaltı gerekli. Biraz daha beklersek aç kalacağız.
- Pekiiii. Sen git. Üzerimi değiştirip geleceğim.
Onaylar bir şekilde kafasını sallayarak odadan çıktı. Üzerime rahat bir şeyler geçirip aşağı indim. Ben hariç herkes masadaydı. Tyler konuştu.
- Nasıl bir insan bu kadar uyuyabilir anlayamıyorum.
Gülümsedim.
- Sana da günaydın Ty!
Sırıtıyordu.
- Günaydın? Biz öğle yemeği yiyoruz da...
İstemsizce mutfaktaki büyük duvar saatine bakmıştım. Saat 1'i çeyrek geçiyordu. Frank konuştu.
- 13 saat, Sammy.
Bu benim uyuma rekorumun altındaydı. Daha fazla da uyuyabilirdim. Masaya yerleştim.
- Neden uyandırmadınız?
Angie bana bakıyordu.
- Yapmadığımız bir şey kalmadı. Frank'e kalsa yüzüne buzlu su dökecekti!
- Tamam. Uykum biraz ağırdır ama buzlu suya gerek yok.
Yemekten sonra her zamanki gibi ders için salona geçmiştik. Alaric de geldikten sonra konuşmaya başladı.
- Bugün bildiğiniz üzere dersimiz telekinezi. Telekinezi DDA'ların en zor türüdür ve yetenek ister. Başara bilmeniz için uzun zaman çalışmanız gerekebilir
Şimdi bana bakarak konuşuyordu.
- Özellikle yeni olanlarınız bu konu da acele etmesinler. Bu iş sabır gerektirebilir. Her zaman olduğu gibi basitten başlayacağız.
Hepimizin eline birer a4 kağıdı vermişti.
- Yapmanızı istediğim şey kağıdınızı havala uçurmanız. Nasıl yapacağızı ise biliyorsunuz. Sadece kağıdı havaya uçurduğunuza odaklanacaksınız.
Kendi elindeki kağıda baktı. Ve kağıt birden havalanmaya başladı. Çok ilginçti. Hepimizden sırayla denememizi istedi. Angie ve Ravi yapamamıştı. Tekrar konuştu.
- Umutsuzluğa kapılmayın çocuklar. Zaten şu anda bunu sizden bekleyemem.
Sıra bana gelmişti. Sol elimi açıp kapıdı üstüne yatay yerleştirmiştim. Kağıda bakıp havaya yükseldiğini düşünmüştüm. Kağıt hızla yükselip tavana yapıştı. Ben hala kağıda bakıyordum. Kağıt hala tavanda asılı duruyordu. Şaşırmıştım. Öylece bakıyordum. Alaric'in sesi geldi.
- Odaklanmayı bırak Sam!
Bırakmıştım. Kağıt süzülerek aşağı inmeye başladı. İnanamıyordum. Yer çekimine meydan okumuştum. Üstelik bunu ilk denemem de yapmıştım. Kendi şaşkınlığımdan sıyrılıp etrafıma bakabilidiğimde onların da benim gibi ağızlarının açık kaldığını farketmiştim
______________
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aslında Olmayan Şeyler
Teen FictionFarkında olmadan neler yapabilirsin? Samatha Graham kendisiyle yüzleşiyor. Yeni bir dünyanın kapıları onun için açılıyor.