"SY" "Belan"

323 23 3
                                    

Siiyah Yakamoz

13.Bölüm

O mesajın üstünden yaklaşık bir yarım saat geçmesine rağmen ne ikinci bir mesaj gelmişti ne de ben yerimden kalkıp o adrese gidebilmiştim. Üstelik Ali den de bir haber yoktu ve ben git gide korkmaya başlıyordum. Yanıma alabileceğim tek kişi savaş ken onun hasta olması da benim şansım sayılırdı. Nazlı ya geldikten sonra herşeyi anlatmaya karar verip ani bir şekilde sandalye den kalkıp çantamı aldım.

"Selin! "

"Noluyo kızım?"

Aninda üstüme gelen bakışlar ve seslerle kısa bir açıklama girişimi içine girdim. Bu kafayla yapıcağım açıklama ne kadar iyi olurdu bilinmese de denedim işte.

"Benim bi işim vardi. Evet evet iş. Şimdi aklıma geldi. Onu yapmam lazım "

"Ee ders?"

"İkinci derse yetişirim ben "

Daha fazla bişey söylemelerine için vermeden hızlıca kantinden çıkıp bahçe kapısına ilerledim ve önüme gelen ilk taksine binip güzergahı söyledim.

Mesajı atan kim? Ali ile ilgili öğrenmem gereken gerçekler neler? Hiç aklıma merak duygusuna takilmazken bir mesajla merak kutuntusunun en dibine kadar inmiş bulunmaktaydım. Ali nin sabahın köründe beni eve bırakıp, ortalıktan kaybolmasını bile bu kadar delice bir merak duygusu kaplamamıştı içimi. Şu dakikadan sonra düşünmeyi bırakıyorsun Selin! O cafeye gittiğinde bütün sorularının cevabını hakkıyla bulacaksın nasılsa. Düşünerek niye kafanı patlatiyorsun ki?

"Geldik hanfendi."

Düşüncelerim o kadar benliğimi ele geçirmiş durumdaki arabanın durduğunu bile fark etmemişim. Taksicinin söylediği ücreti ödeyerek indim arabadan. İstanbul'un en bilindik, lüks cafelerden biriydi. İçeriye girmek isteyen ve istemeyen tarafım aralarında savaş içersindeydi. İsteyen taraf sağır basarak istemeyen tarafımı ezip geçti. Ne olacaksa olsun! Bu saatten sonra geri dönüş yoktu.

Cafe den içeri korkak adımlarımı atarken kafamı kaldırıp cesur ve korkusuz kızı oynamaya çalıştım. Benim korkmam gereken birşey olamaz dı ki. Hem bu kadar kalabalık bir yerde bana ne yapabilirdi ? Onu geçtim de biz nasıl birbirimizi tanıyacaktık ki?

"Selin Yılmaz ?"

Kapının yanındaki adam elini bana doğru uzatıp tanımaya ya da benim onaylamamı bekleyen bir surat ifadesini takındı.

"Evet?"

"Şu masa"

Parmağıyla cafenin orta masalarından uzakta köşe de diger yerlere göre daha karamsar bir hava barındıran o masaya kısa bir hatta uzun bir bakış atıp adamın yüzüne bakmaya başladım.

"O masa boş?"

"Bize verilen bilgi o kadar hanımefendi sizin oraya yönlendirmemizi istediler."

Adamın suratından yalan söyleyip söylemediğini anlamak ister gibi inceledi bir iki saniye ama bişey bilmediği orta da gibiydi. Kafamı sallayıp masaya doğru ilerlemeye başladım.

Gözlerim kuşku içinde etrafı tararken hala birilerini arıyordum. Lakin burdaki herkes benim için yabancıydı. Onun nasıl biri olduğunu böyle bakarak asla çıkaramazdım. Göz göze gelsek bile tanıyamam ki.

Umutsuzca sandalyeyi çekip oturduğum da bakışlarım beyaz zarfa takıldı. Titreyen elimi uzatırken sanki ellerimle birlikte tüm bedenim titriyor haldeydi. Parmaklarımın arasındaki zarf düştü düşecekti. Gözlerim kapadım, açtım. Kendine gel Selin! Şimdi titremenin sırası değil!

Siyah YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin