Bölüm şarkısı: Sia- Big Girls Cry.
"Big girls cry when their hearts are breaking."
İyi okumalar dilerim. Vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Kadın, gözlerini açtığında, elini başının üzerine koyarak yattığı yataktan doğruldu. Kafasındaki tuhaf sesler, çok fazla yer kaplıyor; hayatında hiç ağırımadığı kadar çok ağırıyordu. Parmakları yardımıyla alnını ovuşturuyor ve bir taraftan da nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gri duvarlarla kaplı, bir bölümü kitapla dolu olan ve siyah mat bir gardırop bulunan bu yabancı odada, o tanıdık kokuyu hissetti. Sonra yanında birinin kıpırdadığını farketti. Kafasını hızla çevirip oraya baktığında, gördüğü Barlas Adal' dan başkası değildi.
Adam gözlerini açtı. Tıpkı kadının az önce yaptığı gibi, ellerini alnına koydu. Ovuşturmaya çalıştı. Sonra kafasındakiler yetmiyormuş gibi, bu odada ne aradıklarını -kadının ne aradığını- gece ne olduğunu ve onları buraya kimin getirdiğini düşündü. Kadına doğru çevirdi kafasını. Meraklı ve soran gözlerle kendisine bakıyordu. Kızgınlık ve hayal kırıklığı da vardı. Ona ne diyeceğini düşündü. Hiçbir şey hatırlamadığını söylese, inanır mıydı? İnanmaz; sarhoş bir kadından faydalandığını söylerdi. Bağırır, çağırır, kızardı ona. Belki de kendisinin de hep yaptığı gibi tepkisiz kalırdı; bu en kötüsüydu. Sanki gece bir şey olmuş gibi düşünür, kendisinden iğrenirdi.
İkisi de birbirlerine endişeli ve korkan gözlerle bakarken, kapı iki kere tıklandı. İkisi de ses çıkarmadı fakat gelen kişi kapıyı açarak içeri girdi. Karşılarında elleriyle gözlerini kapatan, siyah bir eşofman ve siyah dar bir tişörtle karşılarında durarak yarı sırıtan kişi, Emir' di.
"Kardeşim, kahvaltı hazır. Kızı uğurladıktan sonra gelirsin diye dedim. Hadi görüşürüz," diyerek tekrar kapıya yönelen Emir' e karşı adam,
"Emir!" diye kükredi.
"Efendim kardeşim?"
"Sen ne yapıyorsun?" diye sordu, derin nefes alıp vererek. Sakinleşmeye çalışıyordu, aksi takdirde karşısında duran adama ikinci yumruğunu geçirecekti.
"Kahvaltı işte," diye cevaplayan Emir' in gerçekten kaşındığını düşündü.
"Sen getirdin dimi bizi buraya?"
"Evet, kardeşim. Niye?"
"Lan aç şu gözünü!" diye tekrar kükredi, adam.
Emir' in yüzündeki alaycı tavır silinmiş, yüzündeki elleri çekilmişti.
"E burada hiçbir şey olmamış? Sızdın mı gece?" O alaycı tavır tekrar yerini almış, keyfi tekrar yerine gelmişti.
"Lan yeter! Eflin' le sadece içtik gece. Niye bizi aynı yatağa yatırıyorsun? Kim dedi lan sana bizi buraya taşı diye?"
"Ne bileyim olum? Yanında sizi sarılırken görünce, bi an öyle sandım.."
Sarılmışlar mıydı? İkisi de şok olmuştu bir şekilde Emir' e bakarken, gözleri hızla birbirlerine döndü fakat sonra aynı hızla, aynı anda kaçırdılar.
"İyi halt ettin," diyen adam çoktan ayaklanmış, Emir' in karşısında duruyordu.
Kadın, sıkıntılı bir nefes verdi. Tüm suç, hep olduğu gibi, kendindeydi. Buraya gelmesi hataydı. Yazacağı bir karakter uğruna, bunca şey yaşaması.. Pişmanlık duymuyordu; yine olsa, yine yapardı. Fakat bu saçmalıktı!
Söze başladı:
"Eflin değil, Eflin Hanım. Eflin Karaer. Sıkmayın canınızı, hatalı olan siz değil, benim. Size güvenmem hataydı. Bir yabancıyla oturup içmem. Suçlu arıyorsanız bu ben olabilirim bu yüzden fakat üzgünüm bayım, sizin de bu yaptığınız, alçaklıktan başka bir şey değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEPKİSİZ
Teen FictionGururu sevgisinden ağır bir adam ve sevgiden başka verecek hiçbir şeyi olmayan bir kadın.