II.

332 30 46
                                    


🎈 

Nasıl iyi olabilirim? 

Bea Miller _ I Can't Breathe 

"Hanımlarla nasıl konuşacağını bilmiyor musun, Özgür Egeli?" dedi Demir arkamdan. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken Demir'e döndüm. Bu çocuk canına mı susamıştı acaba? Ya da ilk günden okuldan atılmak mı istiyordu? 

"Senin burada ne işin var?" dedi Özgür sıkılı dişlerinin arasından. Kafamı bu sefer Özgür'e çevirdiğimde öfkeyle Demir'e bakıyordu. Kaşlarımı çattım. Bu iki baş belası birbirlerini tanıyorlar mıydı? Doruk sanki içimden söylediğim sorumu duymuş gibi, 

"Demir?" dedi şaşkın bir gülümsemeyle. Demir, Doruk'a döndü ve şu standart erkek el sıkışmasını yapıp sarıldılar. Şok kazınmış ifademle onları izliyordum. Demir geri çekilip tekrar Özgür'e döndü. 

"Halis Egeli'nin emri. Bir sorunun varsa git ve onunla hallet." dedi Demir gülümseyerek. Özgür'ün yüzünden öfke silindi. Çok emin olamasam da o gözlerde bir anlığına korku gördüm. 

"Şimdi asıl konuya gelirsek, en başta sorduğum soruya dönelim." dedi Demir, Özgür'ün cevap vermeyeceğini anlayınca. 

"İşlerime burnunu sokma, Demir." dedi ters bir sesle. 

"İnsanlara, özellikle hanımlara, nasıl davranacağını öğrenmelisin." dedi Demir soğuk bir gülümsemeyle. 

"Hanım dedin, değil mi? Sen köleme 'Hanım' mı dedin?" dedi bir kahkaha patlatarak. Ah! Şu an suratına bir yumruk atmak için neler vermezdim ama hala şoktaydım. Vücudum kaskatı kesilmişti. 

"Köle mi? Hangi yüzyıldan kaldın sen? 1800'ler mi? Hülya Sultan'ın bu durumdan haberi var mı?" dedi gülerek. Özgür elini yumruk yaptı. 

"Demir! Son kez uyarıyorum. İşlerime burnunu sokma!" dedi neredeyse bağırarak. Okul kilitlenmiş film izler gibi bizi izliyordu. İlginin bende toplanması kadar nefret ettiğim başka bir şey yoktu. 

"Adam gibi davransan işine karışmam gerekmez. Kızı rahat bırak." dedi hala sakin bir ses tonuyla. 

"Git kendine başka bir sürtük bul, Demir. Ben onu çoktan aldım." dedi alaycı bir sesle. Son sözleriyle birlikte öfke ve nefretin ateşi kanımda dolaşırken vücudum çözüldü ve tüm gücümle Özgür'ün suratına okkalı bir tokat attım. Kafası yana döndü. Ardından gözlerini bana çevirdi. Gözlerindeki şaşkınlık çözülüp yerini öfkeye bıraktı. Onun konuşmasına izin vermeden, 

"Sana ne dedim? Ben senin o lanet olası sürtüklerinden değilim! Bunu üç yılda anlamış olmalıydın! Sana istediğini yapabilirsin dedim! Ne yaparsan yap kabulüm ama asla sürtüğün olmayacağım! Bunu üç yılda kaç kere dedim, hatırlıyor musun? Ben söyleyeyim: HER LANET GÜN!" dedim bağırarak. Yine o gözler şaşkınlıkla doldu. Ona ilk defa bağırıyordum ve ilk defa bu kadar cesaretliydim. Hızımı alamayıp Demir'e döndüm. 

"Ve sen! Sen benim hakkımda konuşma ya da savunma yapma hakkına sahip değilsin!" dedim işaret parmağımla göğsünü dürterek. Yüzündeki o sakin gülümseyen ifade silinirken Özgür'den pek de bir farkı yoktu. İkisi de aynı şaşkınlıkla bakıyordu. Tekrar Özgür'e döndüm. 

"Çıkışta istediğin şerefsizliği yapabilirsin. Ama ben şimdi sınıfıma gidiyorum." dedim ve ikisine ya da bizi izleyen okula bakmadan içeriye girip sınıfıma ilerledim. 

     Ben girdiğimde sınıf henüz boştu. Cam kenarındaki yerime geçtim ama dışarı bakmadım. Hâlâ orada olabilirlerdi. Mümkünse bir müddet ikisini de görmek istemiyordum. Yaklaşık beş dakika sonra sınıfın geri kalanı bana dönük meraklı bakışlarıyla içeri girdiler. Ardından Doruk girdi. Yanımdaki boş yere oturdu. (Evet, sınıfın sırasında tek oturan şanslı talihlisi benim! Ve bu mükemmel bir şey!) Kesin bana beni rezil edecekleri yeri söyleyecekti. 

Benim Muhteşem HatalarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin