🎈
Hiçbir şey beni, böyle sarsmıyor
Bir senin gibiMabel Matiz_ Bir Hadise Var
Doruk ile sözde çıkıyor oluşumuzun Özgür'ün üstünde yapacağı etki ile ikimiz de onun elini eteğini çekeceğini sanıyorduk. Ama maalesef umduğumuz gibi olmadı. Etkisini azalttığını kabul etmeliyim, yani en azından her gün benimle uğraşmıyordu. Bizi başta kabul etmemişti aslında. Hatta balodan sonra ikimizi kenara çekip yarım saat kadar bağırmış ve öfkesini kusmuştu. Ben onun bu hali karşısında korksam bile Doruk geri adım atmamış, beni korumuştu. Sonunda Doruk'un ciddi duruşundan etkilenip bir şey demeden öfkeli bakışlar atıp gitmişti. Rahatlamayla bir nefes üfleyip Doruk'a sarılmıştım. Doruk'sa halime gülmüştü.
O günü takip eden haftada Özgür sadece iki kere bana sataşmıştı. Onlar da gayet sıradan şeylerdi. Gerçi konu Özgür olduğunda pek sıradan olmuyordu. Bu beni rahatlatmadığı gibi korkutuyordu. Sürekli beynimde aynı şey yankılanıyordu. Fırtınadan önceki sessizlik...
Ürkütücü derecede sakin geçen haftanın ardından yine bir pazartesi sabahı okulun kapısından girdim. Demir'i geride bırakıp hızla girmiştim okula. Hala birlikte yan yana geliyor ama eski günlerde olduğu gibi konuşmuyorduk. Geldiğimi karşı bankta Özgür'le oturup konuşan Doruk hemen fark etti. Ayağa kalkarken hızla Özgür'e bir şeyler söyleyip bana doğru yürümeye başladı. Yanıma doğru gelince gözlerini sanki rahatsız olmuş gibi kısıp elini yüzüne siper etti.
"Bakması ne zormuş, ah o güzel yüzüne! Toplamış yine bütün güneşi üstüne." dedi melodik bir şekilde. Kendimi tutamayıp bir kahkaha attım. Kafasını eğip şakağıma küçük bir öpücük kondurdu ve sonrasında bana sıkıca sarıldı. Ben de ona sarıldım. Bu döngüye alışmıştım artık.
"Pek şen şakrağız bugün bakıyorum." dedim ayrıldığımızda gülerek.
"Seni görmüşüm, nasıl şen şakrak olmayayım, değil mi Demir?" dedi kafasını arkamdaki Demir'e çevirerek. Demir sessiz kalma hakkını kullandı. Zaten bu günlerde fazlasıyla sessizdi. Sabahları otobüste yine yanıma oturuyordu. Kulaklıklarımdan birini alıp kendi kulağına yerleştiriyor, yol boyunca öylece müzik dinliyor, konuşmuyordu. Niye bir anda içine kapandığını merak ediyordum. Kendisinin de bir sevgilisi vardı, değil mi? O zaman benim özel hayatıma karşı normal kalmalıydı. Doruk,
"Kahve?" diyerek beni kendi iç tartışmamdan kurtardı. Kafamı onaylar şekilde sallayıp gülümsedim. Kantine doğru ilerlerken Doruk Özgür'e bir asker selamı gönderdi. Ardından içeri girdik. Kahvelerimizi alıp oturduğumuzda,
"Özgür'le aranızda nasıl bir arkadaşlık var sizin?" dedim merakla.
"Arkadaş mı? Özgür'ün hiç arkadaşı yoktur ya da dostu. Yaşamak zorunda olduğu hayat gereği buna pek imkanı ya da güveni de yoktu. İkimizin arasındaki şeyse arkadaşlığa en yakın şey." dedi omuz silkerek.
"Onu ne kadar zamandır tanıyorsun?"
"Çocukluğumdan beri tanıyorum. Ailelerimizin çok eskiye dayanan bir dostluğu var."
"Peki, hep böyle miydi?"
"Hep böyle miydi derken herhalde sana davranış biçiminden bahsediyorsun." dedi yüzüme bakarak. Kafamı salladım.
"Aslında bu çok karmaşık ve uzun bir hikaye. Ama özetlemek gerekirse, bir çocuk ailesini taklit eder demem yeterli olacaktır." dedi konuyu kibar bir şekilde kapatarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Muhteşem Hatalarım
Teen Fiction(Beklemede) *Wattys 2018 Long List* Bir lisede yaşanan hayat dersleri... 'Ruhunun acısını nasıl dindirmeyi düşünüyorsun?' 'Bilemiyorum... Belki bir gün cesaretimi toplamayı başarabilirsem, kendimi bir uçurumdan denize bırakabilirim. Huzurlu bir ölü...