Kulaklığımdan gelen müziği dikkatlice dinleyerek boş duvara anlamsız şekilde bakarak sözlere isteksizce eşlik ediyordum. Aynı şarkıyı defalarca kez dinlemiş ve sözlerini artık fazlasıyla ezberlemiştim. Sıkıldığımı hissederek kulaklıklarımı çıkarıp mp3 çalarımı kenara attım. Babam odama geldiğinde elinde tuttuğu havluya özenle ellerini siliyordu.
"Yemek hazır hadi gel."
"Ne var yemekte?"
"Kereviz ile pilav. Çorba da yaptım."Sesimi çıkarmadan odamdan çıktım. Mutfağa yaklaştığım an kerevizin keskin kokusu her yeri doldurduğunu fark ettim. Her zaman oturduğum duvar köşesine yerleştim. Babam yemekleri tabaklara koyarken boş düşüncelerle yemekleri izliyordum.
Neden böyleyim? Şuan da gerçekten burada olmam şart mı? Gitmeli miyim? Çok, çok uzaklara gitmeli miyim?
"Yemeği beğenmediysen pizza yada istediğin bir şey sipariş edebilirsin. Zorla yemek zorunda değilsin."
"Sorun değil."Güzel yemek yapıyordu. Son zamanlarda gerçekten güzel yapıyordu. Ama en çok merak ettiğim birinin yemeklerini yemek isterdim. Bunu babama ne zaman söylesem ya konuyu kapatıyordu ya da sorduğum soruları geçiştiriyordu. Bazen gerçekten annem doğum sırasında mı öldü yoksa babamla bazı konulardan dolayı anlaşamadığı için ikiz kardeşimi de alıp evi mi terk etti diye düşünüyordum. Ama soruyu sorduğum an ya da soracağımı hissettiği an gözlerine özlem düştüğünü görünce öldüğüne inanmama neden oluyordu...
Bazen keşke onu hatırlayabilecek kadar yaşasaydı.... hayır şimdi şu masada 2 kişi değil de 4 kişi otursaydı diyorum. Böylece gerçek bir aile olmaz mıydık?
"Benimle konuşmak isteyip konuşamadığın bir konu var mı Melek?"
Babama baktığımda gerçekten ilgili görünüyordu. Daha önce olmadığı kadar ilgili hemde...
"Avukatlık işleri yüzünden sana vakit ayıramadığımı biliyorum--"
"Hayır yok."
"Vakit ayıramadığımı biliyorum..." bu dediğini yeniden vurguladı. "... ama benimle her zaman konuşabileceğini biliyorsun. Ben senin baban olduğun kadar da yakın arkadaşınım."
"Evet bunu biliyorum. Sadece kimseyle konuşmak istemiyorum. Yalnız kalmama izin veremez misin?"
"Hayır veremem. Zaten yeterince yalnızsın daha ne kadar yalnız kalmak istiyorsun?"Dediği şeyi düşünmeye başladım. Zaten yeterince yalnızsın... bunu derken annemden bahsettiğini biliyorum. Ama kendi başıma kalmak istiyordum. Biraz kendi başıma hareket etmek, mutluluğu aramak, elde ettiğim şeyleri kendi başıma yetinmeyi öğrenmek istiyordum.
"Sadece bir süreliğine. Esas kendimi bulmak istiyorum. Neyi sevdiğimi veya neyi sevmediğimi bulmak istiyorum. Yeteneklerimi bulmak istiyorum." babamın elini tuttum. "Kendi başıma yetinmeyi öğrenmek ve mutluluğu bulmak istiyorum. Buna izin verir misin baba?"
Alnıma öpücüğünü yerleştirdiğinde izin verdiğini anlamıştım.
"Az önce annen gibi konuştun. O'nun da böyle bir şey yapmanı isteyeceğinden eminim."
Bunu söylediğinde içimde oluşan o minik heyecan ve benzetilmenin verdiği gururla gülümseyip yemeği nihayet yemeğe başlamıştım. Demek ki anneme benzediğim bir yanım varmış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTAK NOKTA
ChickLit***Kanserli Kızın Aşkı adlı kitabın ikinci serisidir. "Annesi doğum sırada öldü Dilara. Ona her zaman babadan çok anne gibi yaklaştım ve benimle her zaman konuşurdu. Şimdi sorunu ne bilmiyorum. Benimle artık konuşmuyor bile ve delirmek üzereyim!" "B...