Bölüm 2

710 44 7
                                        

Ertesi gün okula gittiğimde her şeyin yine aynı olduğunu fark ettim. İnsanlar aynı konuyu bin kere daha tekrar ediyor ve bin kere daha aynı şekilde hareket edip hüsrana uğruyorlardı. Pazartesi günleri hariç sıraya girmenin mecburiyeti olmadığından sınıfıma çıkıp ön taraflarda olan sırama oturdum. Sınıfta konuşabileceğim kimse yoktu. Herkesin kendi arkadaş grubu vardı ve ben onlardan önce bu sınıfta olduğum halde yeni kişiler bile bir grubun içindeydi. Pek takmıyordum aslında. Çünkü sınıfımdakiler bana yeterince alan bırakmış oluyorlardı ve bazen fazla yalnız hissettirmemek adına konuşuyorlardı.

Bunu onlara umursamadığımı yalnızken de iyi olduğumu söylesem de insanlar yine de acıyorlardı bana. Acımalarını istemiyordum ama alışmıştım bir nevi. Olan olmuştu.

"Hey Melek!"

Tanıdık bir erkek sesi seslenince arkama döndüm. Sınıfta herkesin beğendiği çocuktu bu. Çocuk yakışıklı ya da tatlı değildi. Herkesin beğenme sebebi de çok farklıydı. Sınıfa geldiği ilk gün kendine güvenerek gay olduğunu duyurmuş ve homofobik olan varsa da zevkle onu öpebileceğini söylemişti. Herkes gibi bende ilk başta dalga mı geçiyor yoksa böyle şeyi cidden ilk gününde mi açıkladığını merak ederek ona bakakalmıştık. Herkes tarafından kendine olan güveni sayesinde beğenilip seviliyordu. Bende ona hayran kalmıştım. Acaba bende böyle bir şeyi açıklayabilir miydim?

"Sınıfa yeni biri geliyor. Lütfen ona iyi davran." dedi gülümseyerek.
"Bir an önce gelsin de onu yemek istiyorum. Çünkü çok açım."
"Hıı diyorsun... iyi madem gel yemek alayım sana."
"Param var. Ama bir şey almak istersen kahve alabilirsin."

Anlaştık der gibi baş parmağını havaya kaldırdı. Cüzdanımı ve telefonumu da alıp kantine gittik. Poğaça ile kahvelerimizi aldıktan sonra masaya oturduk.

"Birazdan zil çalacak. Sınıfta mı yesek?"
"Tarihçi yok. Bana sabah mesaj atmıştı sınıftakilere haber vereyim diye. Gruptan haber veririm şimdi."
"Tabii başkansın en güzel haberleri ilk başta sen al! Oh ne ala!" dediğinde sadece güldüm.

Gerçekten eğlenceli biriydi.

"Sınıftakilerle niye arkadaş değilsin? Geçen seneden beri sana yemin ediyorum ciddi ciddi düşünüyorum. İnsanlarla aran iyi. Muhabbetin de var yalan söylemeyelim şimdi. Güzelsin de tarzsın da. Ama niye değilsin? Bir sorun mu oldu?"
"Sorundan daha çok bana acıdıkları için benimle arkadaş olmuyorlar. Anne lafı geçtiği an ağlayacağımı zannediyorlar ama aksine onları dinlemek isterdim."
"Ah deli mi bunlar ya? Ama işte bizim topluluk da bu ne yapacan? İnsanları değiştiremiyoruz işte."

Ona katıldığımı belli edip poğaçamdan ısırık alıp kahvemden bir yudum aldım. Aramızda biraz sessizlik hakimilet sürünce birden yeni jeton düştü.

"Bir dakika ya! Ben sınıf başkanıyım ama yeni gelen olacağını duymadım? Uyduruyor musun Can?"
"Ya yok be kızım! Rehber hocası sabah çekti beni söyledi. Ondan duydum bende."
"Diyorsun... Peki madem hadi sınıfa gidelim yoklama defterini sınıfa getirmişlerdir."

Sınıfa doğru giderken yine bana başına gelen komik hikayelerini anlatıyor ve kendine engel olamıyordu. Bir konudan bir konuya atlıyordu ve ben 3. hikayesinden sonra saymayı bırakmıştım çünkü gerçekten bir hikayeyi başka hikayeye bağlıyor, onu da başka hikayeye bağlayıp ilk hikayeyi anlatmayı bitiyordu. Ve gülmeme engel olamıyordum. Bir an bizim sınıfa gelemeyeceğimizi düşünmüştüm. Sınıfa girdiğimizde müdür yardımcısı sınıftaydı. Gülümseyerek yerimize geçmemizi söyledi.

"Bende şimdi anlatmaya başlıyordum. Yeni arkadaşınız bugün gelecek. Adını yanlış hatırlamıyorsam Furkan'dı. Onunla iyi ilgilenin, tamam mı?"

Herkes tamam dedikten sonra başını sağlayarak sınıftan çıktı. Ve sınıfı sessiz ama gürültülü fısıltı hakim oldu. Kulaklığımı takıp eskiz defterime yine karalama yapmaya başlamıştım.

İlk ders bittiğini teneffüs zili çaldığını herkesin ayaklanması ile fark etmiştim. Hiç rahatlığımı bozmadan karalama yapmaya devam ediyordum. Sonunda biri beni dürttüğünde kafamı kaldırmıştım.

"Az önceki müdür yardımcısı seni  odasına çağırıyor bir baksana."
"Ha tamam sağol."

Müdür yardımcısının odası bizim sınıfın yakınındaydı. Oraya fazla oyalanmadan gitmiştim. Odasının kapısını çalıp içeri girdim.

"Beni çağırmışsınız hocam?"
"Ah gel bu arkadaşının dolap anahtarı ona sınav günü çantası ile telefonunu nereye koyacağını göster." yanımda duran çocuğa baktı.

Ne zaman yanıma geldiğini fark etmemiştim. Yanımda görünce ister istemez şaşırmış ve yeniden müdür yardımcısına odaklandım.

"Sizin sınıfta gördüğüm kadarıyla boş sıralar var. Gelmeyen mi var yoksa hep boş mu?"
"Gelmeyenler var hocam." dedim.
"Senin yanın her zaman boş bir süre senin yanına otursun sonra yeniden tek oturmaya başlarsın olur mu?" itiraz etmeme bile izin vermeden kapıyı işaret etti. "Hadi gidebilirsiniz."

Yanımda oturacağı gerçeğini kabullenemeyerek kapı koluna uzandım. O da aynı hamleyi yaptığı için elimiz çarpmıştı. Elektrik çarptığını hissedip elimi geri çektiğimde kapıyı açtı ve kendisi çıktı. Arkasında açık bıraktığı kapıdan çıkıp kapattım. Durduğu yere yanına gittim.

"11-E şubesindesin. Ben Melek ve sınıf başkanıyım. Yanımda oturduğun süre boyunca derslerden ve öğretmenler hakkında soracağın sorular dışında benimle konuşmamaya özen gösterirsen sevinirim. Sınıfa girdiğimizde numaranı vermek zorundasın. Sınıf grubumuz var ve o grubu sadece acil durumlarda kullanıyoruz. Sınav tarihini, hangi hocanın gelmeyeceğini, ödevler, sınıfa getirilecek malzemeler gibi şeyleri paylaşıyoruz. Sohbet yok. Sınıfa girer girmez bir arkadaş grubun olacak merak etme. Ayrıca sınav dolabımız öğretmen masasının arkasında senin dolap numaran D32 yani ortada ki turuncu dolap." anahtarını ona verdim. "Sormak istediğin bir sorun var mı?"

Cevap vermeden sınıfa doğru ilerledi. Bir an konuştuğum süre boyunca yüz ifadesini hatırladım. Yüzünde memnuniyetsizlik var gibiydi. Ya da sıkılmıştı bilmiyorum... sınıfa girdiğimde kendini tanıttığını gördüm.

"Adım Furkan Batmaz. Cumhuriyet lisesinden geliyorum." benimle göz göze geldi ve yeniden konuşmaya başladı. "Sınıf başkanının sırası hangisi?"

Herkes ok atmış gibi sıramı işaret etti. Ve bana garipseyerek bakıyorlardı. Garipseyecek ne vardı ki?

"Korktuğum başıma geldi." dedi Furkan.
"Ne oldu?" bizim sınıftakiler senkronize olmuş gibi aynı anda sormuşlardı.
"Hayatımda ilk defa ön sıralarda oturacağım."

Ve herkes sanki şaka yapmış gibi gülmeye başladılar. Gülüşmeleri es geçip sırama yerleştim. Boş yanına yığdığım çantamı alıp sıranın kenarına astım. Elinde tuttuğu defteri sıraya bırakıp Can'ın grubuna ilerledi ve onlarla konuşmaya başlamıştı. Fazla geçmeden çalan zil ile içeriye giren Türkçeci hoca sayesinde yanıma oturmuştu.

Kitabımı çantamdan çıkarıp sırama koyduğum an hissettiğim izleniyormuş hissi yüzünden sol tarafımdakilere baktım. Hocanın yoklamasına odaklanmışlardı. Sağıma baktığım an gördüğüm büyük çift gözler garip bir şekilde beni inceliyordu.

"Ne var?"

Kafasını sallayıp önüne döndü. Gerçekten onu gördüğüm andan beri onun garip olduğunu düşünüyordum. Gerçekten çok.... garipti.

ORTAK NOKTAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin