Parkta biraz daha oturduktan sonra kalkıp eve gittim. Furkan'ın geri geleceğini düşünüp 2 saat boyunca parktan ayrılmamıştım. Buraya gelirken düşündüğüm her şeyi ne kadar da abarttığımı fark ettim. Furkan beni aslında arkadaşı olarak hiç görmemişti. O sadece yardıma muhtaç olan kıza yardım etmişti ve işi bitince ortadan kaybolmuştu. Ama o yanındaki kız kimdi?
Kafamı düşüncelerden kurtulmak için hızla salladım. Neden bunu düşünüyordum ki? O kızı umursamayacak kadar yakın mıydım Furkan'a? Değildim. Evime giden otobüse binmek için durağa ilerlemeye başladım. Kulaklığımı takıp son sesle müzik dinleyip karşıya geçerken bir dejavu yaşamıştım... hayır bu anı yaşamıştım. Hızla gelen arabayı duyamamıştım ve Furkan beni kurtarmıştı. Derin bir nefes aldım. Kulaklıklarımı otobüse binene kadar takmamayı tercih etmiştim. Otobüse bindiğimde boş otobüsün içine olabildiğince sakince göz geçirip arkadaki koltuklardan birini oturmaya karar vermiştim. Kulaklıklarımı yeniden takarak kendimi müziğin ritmine bırakmıştım. Hızla geçen binalara göz gezdirirken biri omzuma dokundu. Bana bakan tanıdık çift mavi gözleri fark ettim.
"Melek?"
"Evet?"
"Hatırlamadın mı? Ben Özgür...? İlkokul da beraberdik."
Batuhan...? Kendimi fazla zorlamadan kim olduğunu hatırlamıştım.
"Nasıl bu kadar değişebildin?"
"Sana da aynısını demek isterdim ama tamamen aynısın. Hala aynı tatlı kız."
"Ah... tatlı olduğumu söyleyemem ama senin hatırına bunu kabul edeceğim."
"Hah ilk aşkım bana her zaman tatlı görünür."
"Ne? Ne diyorsun sen ya?" diyip gülmüştüm.
"Unuttum deme sakın bana? Sana verdiğim kutuyu unuttun mu yoksa?"
"Hah onu nasıl unutabilirim? İçinde onlarca patlayan kolonyalar, stres kalemleri, simli kalemler ve evinizde bulunan sahte çiçek sepetinden koyulmuş bir gül."
"Ve bir aşk notu. Bunu unutma." Diyip güldü.
"Cidden hayatımda aldığım ilk ve son aşk temalı bir hediyeydi."
Birden susup yüzümü incelemeye başladı. Yüzünde hafif gülümseme ile beni incelemeye devam etti. Eli yavaşça yüzüme gitti. Ağzıma girmiş olan bir tanecik saçı yavaşça çıkardı ve yüzümü örten bir kısım saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Karizmatik şekilde gülümseyerek telefonunu bana uzattı.
"Seninle irtibatı kaybetmek istemiyorum. Bu yüzden ikimizin ilk aşkı hatırına numaranı vermelisin bana."
"Ah ben sana aşık değildim. Neyden bahsediyorsun ya?" diyip güldüm.
"Benim yanıma oturan kızları zorla kovup yanımda oturmaya çalıştığını ve okul çıkışı bize gelip benimle yan yana uyumak için harcadığın çabaları da mı unuttun?"
Nadiren yanağımda hissettiğim yangın hissini yeniden hissederek telefon numaramı yazdım.
"Seni arayacağım." Dedikten sonra kendi durağında inmişti.
Aramızda bir durak olduğunu fark etmiştim. Yine aynı mahalledeydik. Acaba eskisi gibi yakın bir arkadaşlığımız olacak mıydı? Eve girdikten sonra babam aramıştı ve onunla biraz konuştuktan sonra telefonu kapattık. Salonda sessizce otururken yapabileceğim hiçbir şeyin olmadığını fark etmiştim. Tumblr hep aynıydı, okunacak kitaplarım kalmamıştı, okullar kapanmak üzere olduğu için çalışılacak ders yoktu. Resim yapmak istemiştim ama ilham gelmiyordu bir türlü. Dilara teyzemle biraz konuştuktan sonra onunla konuşmak istemediğimi fark etmiş ve uzatmadan kapatmıştım telefonu. Ve aynı şey Ceyda teyzemle de olmuştu.
Canımı ne sıktığını biliyordum ama aklımda tutmamaya çalışıyordum. Neden sürekli onu düşünüyordum? Ve o kızı...? Odama doğru giderken kapımın çaldığını fark ettim. Gelen kişiyi görünce şaşırmıştım. Onun burada ne işi vardı? Kapıyı açtığımda hiçbir şey demeden içeri girdi ve mutfağa yöneldi. Elindeki torbaları o zaman fark etmiştim.
"Ne yapıyorsun?"
"Annem seni bir kere bile adam akıllı görmedi ama gereksiz yere senin için endişeleniyor. Sana yaptığı yemekler. Yedikten sonra kabı getirme, at gitsin çöpe. Elimde kalabalık bir şeyler olsun istemiyorum." Dedikten sonra kapıya yöneldi.
"Bu seni bu kadar rahatsız ediyorsa getirme. Burçin'e ver."
"Burçin ne alaka ya şimdi?" bana ters bakış attı. "Bana onu kıskandığını söyleme lütfen."
"Püüff onu mu kıskanacağım ben? Neden kıskanayım ki?"
"Orasını bilemeyeceğim."
Çıkış kapısına yöneldi. Evden çıkarken durdu, bana yeniden baktı.
"Dağılmış bir insanı başka dağılmış bir insan nasıl toparlar bilmiyorum ama bir diğerinin daha da çok dağılacağını biliyorum. O yüzden benden destek bekleme. Çünkü ben senden beklemiyorum."
Dediğimi duymuştu...
"Neden?" diye sordum yıkılmaya yakın sesimle. "Neden beklemiyorsun?"
"Sence bana gereksiz yere fazla güvenmiyor musun? Yani... fazla?"
"Hayır."
"Senin annen ve benim babam yok diye ortak noktamız olduğunu mu zannediyorsun yoksa?" ne diyeceğimi bilemeden sadece ona baktım. "Öyle olsa bile sen sadece sınıfımda ki bir kızsın. Sana iki kere destek oldum diye fazlasını bekleme benden."
"Neden böyle kabasın?"
"Çünkü öyle olmak zorundayım. Bu zamana kadar yalnız büyüdüm, yalnız yaşadım ve sorunlarımla yalnız başıma mücadele ettim. Ne annem yanımda oldu, ne babam ne de başka birisi. Bu beni güçlü yapan bir özellik. O yüzden sana aynısını tavsiye ederim. Hayatın boyunca yanında biri olmayacak."
"Bu kadar kaba olmana gerek yok..." dedim sessizce. "Bu seni güçlü yapmıyor. Bu seni zayıf biri yapıyor."
Dediklerimi umursamadan kapının dış kolunu tutarak dışarı çıktı. Kapıyı yarıya kadar kapattı ve yeniden durdu.
"Burçin benim üvey kardeşim olacak."
Ve gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTAK NOKTA
ChickLit***Kanserli Kızın Aşkı adlı kitabın ikinci serisidir. "Annesi doğum sırada öldü Dilara. Ona her zaman babadan çok anne gibi yaklaştım ve benimle her zaman konuşurdu. Şimdi sorunu ne bilmiyorum. Benimle artık konuşmuyor bile ve delirmek üzereyim!" "B...