-Furkan-
Her zaman salakça hareket ettiğim için kafayı yemek üzereydim. Annem için alışveriş yaparken Melek'i birden görmüş ve istemsizce onu takip etmek istemiştim. Okullar kapanmıştı ve kapanana kadar benimle konuşmaya çalışmıştı ama bir süre sonra bundan vazgeçmiş ve artık benimle iletişim kurmak için hiçbir çaba harcamıyordu. Ve bunu yaptığı için de birden kendimi boşluğun içinde bulmuştum. Sanki uzun süredir benimle birlikte olan arkadaşım bir anda ortadan yok olmuş gibiydi.
Dağılmış insanı bir başka dağılmış insan kurtarır.
Bu dediğine kendisi de inanmıyordu değil mi? Bir dağılmış insanı diğeri kurtarmaz aksine ikisi de batmaz mıydı? Dağılmışlar çünkü. Hem ikisi nasıl kurtarsın birini? O yanındaki adamı neden sadece sevgilisi olarak görmüştüm? Halbuki ikisi de gerçekten benziyorlardı...
Abisi miydi?
"Ne salaksın oğlum ya bırak gitsin şu kızı."
Ayrıca sen de kimsin? Benim bildiğim Furkan olduğuna emin miyiz?
Gerçekten de ben kime dönüştüm o anda? İyice kafayı yemek üzere olduğumu hissedip başımı hızla salladım. Neden onun için vaktimi düşünerek harcıyordum ki? Bana neydi ondan. Annemlerin olduğu kata yöneldiğimde Burçin'in saçma bir elbiselere ilgiyle baktığını gördüm. Tamamen kısa ve geniş etekli bir elbise. Bir bara giderken de giyilmez halbuki.
"Furkan nasıl oldu?"
"Güzel." Bakmadan yanından hızlıca geçtim.
"Neden bu kadar ruhsuzsun?"
"Esas sen neden bu kadar heyecanlısın? Baban yine evleniyor ve sen buna mutlu musun?"
"Babam mutluysa neden olmayayım Furkan?"
Ona anlam veremeyerek annemin yanına gitmekten vazgeçtim. Burçin yeterince havamı kaçırmıştı. İlkokul arkadaşım olarak kalsaydı daha iyiydi ama neden kardeş olmak zorundaydık?
"A bu arada bir daha bana yersiz yerde sarılma. Hatta hiç sarılma. En nefret ettiğim şey."
Burçin umursamayarak omuzlarını silkti.
Annemin yeni baba adayına takım elbise baktığını görünce bıkkınlıkla tüm nefesimi verdim. Şu düğüne katılmasam olmuyor muydu? Olabildiğince oyalanmaya çalışırsam buradan hızla ayrılamazdım ve baba adayının nutkunu çekemezdim. Olabildiğince bir takım elbisesi seçip evime gitmek istiyordum. Bir tane elbise seçip kabine girdiğimde annem arkamdan gelmiş ve üç tane daha takım elbisesini uzatmıştı. Sabırla hepsini denemiş en sonunda anneme sonuncusunu gösterdim.
"Bu daha iyi oldu."
"Hepsi aynı anne."
"Hayır bu daha iyi oldu. Kesimi güzel olduğu için vücudun iyi duruyor. En sevdiğin renkten kravatı da seçtim. Gri de güzel durdu üzerinde." Kravatı gömleğin boyunluğuna geçirip bağlamaya başladı. "Ah senin şu arkadaşının adı neydi? Melek? Onu da çağır o da gelsin."
"Gerek yok."
"Ne demek yok? Ben istiyorsam gerekli demek ki!"
"Neden çağırayım ki? Onu tanımıyorsun bile!"
"Tanımak için çağırmanı istiyorum yoksa sen tanıştırmayacaksın!" ellerini kravattan çekti. "Sadece arkadaşını görmek istiyorum."
Kavga çıkmaması için tartışmayı bitirmek adına sustum.
"Tamam."
Ve mutlulukla bana sarıldı, kasaya gidip bu takım elbisesini alacağımızı söyledi.
Halbuki ben bundan nefret etmiştim.
Tabiî ki onun için düşüncelerimin asla önemi yoktu.
p'��1�G

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORTAK NOKTA
Romanzi rosa / ChickLit***Kanserli Kızın Aşkı adlı kitabın ikinci serisidir. "Annesi doğum sırada öldü Dilara. Ona her zaman babadan çok anne gibi yaklaştım ve benimle her zaman konuşurdu. Şimdi sorunu ne bilmiyorum. Benimle artık konuşmuyor bile ve delirmek üzereyim!" "B...