Son dersi nasıl geçirdiğim yada nasıl dayandığım hakında hiçbir fikrim yoktu. Merdivenlerden inerken çıkardığım parıltıları ve sırtımda sürekli zıplayıp durarak ses yapan çantamı da umursamadan koşarak merdivenleri iniyordum. Etraftaki insanlar deli yada büyük bir problemim olduğunu düşünebilirlerdi. Öyleydi de zaten.
Arkamda bıraktığım merdivenleri ve Yağmur'u önemsemeden abimin de içinde bulunduğu gurubun yanına gittim dehşetle. Bulut abi bana şaşkın gözlerle bakarken, abimi sertçe kolundan çektim ve bana doğru döndürdüm.
"Bunu nasıl yaparsın?! Onlara nasıl yardım edersin?! Bu kalemliğin benim için ne kadar değerli olduğunu biliyordun!"
Bu yaptığımı pek beklemediği için pek bir tepki vermedi ve sadece bana baktı. Gözleri sonradan elimdeki kalemliğe kaydı ancak mavi gözleri tekrar beni buldu.
"Bak ben kimseye yardım etmedim." dedi sakin bir ses tonuyla. Nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu?
"Bu ne o zaman?!" deyip cebimdeki buruşturulmuş notu ona attım. Kâğıt top şeklinde olduğu için direkt kucağına düşmüştü. Açıp okuduktan sonra kasları çatıldı ve yan gözle bahçede olan ve herkes gibi bizi izleyen Pelin'e baktı. Pelin abimin bakışlarından korkmuş olacak ki gözlerini kaçırdı.
"Bunu ben yaptırtmadım. Bazı kişiler senin zayıf noktalarını sormuşlardı, ben de kalemlik hakkında birazcık bilgi verdim."Hala sakin ses tonuyla konuşuyor olması beni deli ederken, bazı kişiler derken de Pelin'e baktığı dikkatimi çekmişti. Demekki onlar Kantinde bu konu hakkında konuşuyorlardı. En son cümlesini söylediğindeyse rahatça ve umursamazca omuzlarını silkti.
"Bunu yapmamalıydın"diye tıslandığımda anında cevabını verdi. "Sen de o şakayı yapmamalıydın."dedi gözleri kısık ve sinirli olduğu her halinden belli olan bir şekilde.
"O bir kazaydı. Sonuçlarının böyle olacağını düşünmemiştim ve sadece beş yaşındaydım." dedim açıklama yapmaya çalışırken. Beni sürekli zayıf noktamdan vuruyordu. Bu olay yüzünden zaten yıllarca kendimi suçlu hissetmiş ve insanların yüzlerine bakamamıştım.
Bana inanamaz bir şekilde baktı ve gözlerindeki nefret biraz daha büyüdü.
"Neden benden nefret ediyorsun?!" diye bağırdım bir anda. Şuanda bütün okulun bizi izliyor olması da umrumda değildi.
"Senden nefret etmemem için bir neden söyle." dedi bir elini sinirle açık kumral rengindeki saçlarına daldırırken. Kendimi tutamadım ve aniden ağzımdan çıkan kelimelere engel olamadım.
"Çünkü seni seviyorum!" diye bağırdım bir anda. Çevredeki öğrencilerin bazıları 'ooo' tarzı sesler çıkarıyorlardı. Tabi abim ve ikimizin okuldaki ilişkisi çok farklı olduğu için çoğunluk kardeş olduğumuzu bilmiyor ve beni abimin eski sevgilisi falan sanıyordu herhalde. Abim de okulda tanınan bir kişiydi. Hem de fazlasıyla. Başarısından dolayı, öğretmenlere karşı saygısından dolayı. Ve genelde bizi pek beraber görmeyince böyle şeyler düşünüyorlardı işte.
Benim bu ani sözlerin üzerine abimin gözlerindeki nefret iki saniyeliğine geçse de tekrar geri geldi.
"Bu bir neden değil, bunu ona da söylüyordun ve şuan onun katili sayılırsın!" O da benim gibi bağırmaya başladı.
"Ama değilim!" diye boğazım yırtılırcasına bağırdım bu sefer. Gözlerindeki acı büyümüştü. Babamın kaybı en çok onu etkilemişti ve bu onun karakterine ve kişiliğine çok fazla yansımıştı. İnanmadığını belirten bir şekilde başını sağa ve sola salladı hala bana bakarken.
"Bana neden inanmıyorsun?!"Soruma karşılık sorduğu soru canımı yakmıştı.
"Sana neden inanıyım?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Nefret
Teen FictionBir kız ve abisi arasındaki nefret dolu ilişki... Genç kız, abisine çok bağlıdır, onu kimseyle ve hiçbir şeyle değişmez ve hayatında ona güç veren birkaç insandan biridir ancak 1 Nisan günü yaptığı bir şaka ona pahalıya patlar ve abisinin ondan nefr...