Büyük Yara

48 13 0
                                    

(Önceki bölümün devamıdır)

Aşağı kattan gelen müzik sesiyle zar zor uyanıp yorganı üzerimden hızla atıp yere düşürdüm. Uyurken dağılmış olan saçlarımı düzeltip uykulu bir şekilde merdivenlerden inmeye başladım. Tahminimce saat iki ya da üç civarlarıydı çünkü genellikle her gece bu saatlerde uyanır ve su falan içerdim.

Uykulu bir şekilde merdivenlerden inerken salonda kendinden geçmiş bir topluluk beklemiyordum tabi.

"Up al night! Up all night! Up allll niiiggghhhtt!"

Kendilerinden geçmiş gibi delicesine bağırıp dans ediyorlardı. Abim hariç tabiki. O köşede kulaklığını takmış kendi kendine takılıyordu. Salona dikkatlice göz gezdirip de baktığımda gördüklerim pek de mantıklı ve sağlıklı şeyler gibi gelmiyordu.

Bir Yağmur gördüm orada sehpanın üzerine çıkıp abisiyle çılgınca dans eden. Vatan abiyle Çiçek ise el ele tutuşmuş deliler gibi dönüyorlardı. Yaman ortada kendi aleminde Apaçi gibi dans ederken Güneş dans yeteneğini ortaya koymuş gayet düzgün hareketlerle dans ediyordu. Çağrı abi de yanında gülerek ona eşlik ediyordu.

"Oğlum ne içtiniz siz ya?" diye kendi kendime söylenip salondaki koltuklar dan birine yerleştim. Gözüme fazla gelen ışık gözlerimi ovuşturmama sebep olmuştu. Ha bu arada herkesin üzerinde de pijama olması dikkatimi çekmişti.

Kızlar ayıcıklı, meyveli veya pastalı türden pijamalar giyiyorken Çağrı abiye baktım. Onun pijamasının deseni arabalıydı. Ötekilerde de erkekler için çizilmiş desenler vardı. Abimin pijamasına baktığımdaysa... Pijamasında küçük küçük uzay mekiğileri vardı.

Ben buna bana göre küçük, insanlık için büyük bir kahkaha attığımda buraya geldiğimi daha yeni farkeden arkadaşlar topluluğu bana doğru baktı. Yağmur yanıma uzarak geldi ve ellerimden tuttuğu gibi beni direkt kaldırıp salonun ortasına getirdi.

"Kankam gelmiş! Bu parça Neşe'ye gelsin!" diye bütün Türkiye'nin duyabileceği bir şekilde bağırdı. Benim merak ettiğim bu apartmanda yada bizim mahallede yaşayan insanlara ne olduğu.

Bu parça Neşe'ye gelsinmişmiş. Üç saattir aynı şarkıyla dans edip kendilerinden geçiyorlar. Zamandan mekandan haberleri yok. Ama ben biliyorum bunun nedenini. Hep uykusuzluktan bunlar. Yani bizim mahalledeki bir insanın uykusuz olması, kadehleri kafaya dikerek sarhoş olan bir adamla aynı. Neden bu neden? Size soruyorum işte neden diye. Ben nereden bileceğim cevabını? Gidin İsviçreli bilim adamlarına falan sorun.

Biten şarkıyı bir daha açıp tekrar aynı şekillerde dans etmeye başladılar. Ya sizin için uykumu bırakıp gelmişim şuan burada uyurgezer olmam ve onların da beni yaptığım saçma şeylerden kurtarmaları gerekiyor ama nerde? Elalem kendi sorunuyla (!) uğraşsın.

Koşarak hoparlörlerin yanına gittim ve müziği kapatarak büyük bir faciaya da engel oldum.

"Ya siz ne içtiniz arkadaş? Bu ne gürültü? Bütün mahalleli ve komşularınız nasıl evi basması merak ediyorum. Yağmur evi polis bassa elebaşı diye önce seni sonra abini götürür. Ben mağdurum arkadaş ya. Valla mağdurum."

Herkes bana şaşkınlıkla bakarken Yaman alkışlamaya başladı. Diğerleri de ona eşlik ederken ben şaşkınca onlara baktım sadece.

Bulut ve Çağrı abiyi kollarından çekip yan yana oturttum.

"Abilerim siz iyi misiniz? Asıl sizin örnek olmanız gerek, siz çıkıp sehpalarda dans edin. Bu garibim ne yapsın?" deyip Yaman'ı gösterdim.

"El kol hareketleri tamam, saçlarını da dikse kime benzeyecek Allah bilir."

Uykuluyken benim de çok normal olduğum söylenemezdi. Durum ortada malum.

Sonsuz NefretHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin