Bölüm 6

125 19 1
                                    



Açelya'nın Ağzından

Karşımda gördüğüm Mehmet Bey ile topladığım yiyecekler tekrar yerle buluştu. Mehmet Bey gülerek "Dur sakin ol! Afedersin görmedim seni." dedi. Panikle kekeleyerek "Ö-önemli değil! B-ben" derken Çağla ve Can yanıma geldi. Can "Ne oldu burada ben hemen görevliyi çağırıyorum." dedi. Can görevliyi bulmaya gittiğinde Çağla "Bu Beyefendi kim, tanıyor musun?" dedi. Ayağa kalkıp "Evet, hastam Mehmet Bey." dedim. Mehmet bey lafını duyunca suratı değişti. Çağla "Yoksa bu Mehmet o Mehmet mi?" dedi. Koluna bir çimdik atarak susmasını sağladım. Mehmet'te ayağa kalkıp "Açelya biraz konuşabilir miyiz? Cevabını merak ediyorum." dedi. Derin bir nefes alarak "Öncelikle Açelya değil Açelya Hanım. Sorunuza gelince hayır henüz kararımı vermedim. Şimdi annem ve arkadaşlarımla vakit geçirmek istiyorum. Kararımı verdiğimde sizi bilgilendiririm. İyi günler!" dedim. Söylediklerimle yüzü asılan Mehmet üzülmüş bir sesle "Peki ama cevabını bekliyor olacağım. Hoşça kal!" deyip yanımızdan ayrıldı. Çağla yüzünü bana dönüp meraklı bir ses tonuyla "Bu hasta sana çıkma teklifini eden, kurtulma planları kurduğumuz hasta değil mi?" dedi. Onaylar biçimde kafamı salladım. Olayı kapatmak istercesine "Can görevliyi bulamadı herhalde." dedim. Tam o sırada Can yanımıza gelerek "Merak etme şimdi temizlemeye geliyorlar. Bizde yeni siparişleri verelim." dedi. Can sayesinde Çağla'nın soru yağmurundan da kurtulmuş oldum. En azından bir süreliğine.

Yeniden sipariş verdiğimiz yemekleri yedikten sonra artık eve dönme vakti gelmişti. Bütün poşetleri alıp yürüyen merdivenden inerken aklımda Mehmet Bey'e ne cavap vereceğim sorusu vardı. Annem hafifçe boğazını temizleyerek "Açelyacığım iyi olduğuna emin misin? Endişelenmeye başlıyorum." dedi. Hemen düşüncelerimi göndererek sahte bir gülümsemeyle "İyiyim, sadece bugün fazla yoruldum. Uzun süredir böyle gezmemiştim. " dedim. Can araya girerek yorgunluktan iyice bitmiş bir sesle "Mümkünse bir daha uzun süre gezmeyelim. Gezerseniz de beni getirmeyin." dedi. Çağla alaycı bir tavırla "Gelmek zorunda değilsin, seni buraya zorla silah zoruyla getirmiyoruz. Mümkünse benim olduğum yere, görüştüğüm kişilerin yanına da gelme!" dedi. Aralarında olan gerginliği fark eden annem "Çocuklar geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Benim biraz işlerim var, sizi evinize bırakalım, başka bir gün bizim evde akşam yemeğine gelirsiniz." dedi. "Tamam Nazan Teyzeciğim sen işlerini hallet biz eve kendimiz gideriz, merak etme." diyen Çağla'yı onaylar biçimde Can'da "Evet ben kızları bırakırım sen sadece poşetleri elimden olsan çok iyi olur." dedi. Hepimiz gülerek poşetleri arabaya koyduk. Annem bize veda edip işlerini halletmeye gitti. Bizde bir taksiye binip bizim kafeye gitmeye karar verdik.

Taksiciye parayı ödeyip kafeden içeri girdik. Kapıdan içeri yürürken gördüğüm görüntüyle olduğum yerden kıpırdayamadım. O gri gözlerden ateş fışkırıyordu. Ürperdiğimi hissettim. Onlarla gelmediğimi fark eden fark eden Can ve Çağla aynı anda bana bakıp yanıma geldiler. Ne yürüyebiliyor ne konuşabiliyordum. Endişelenmeye başlayan Çağla "Bebeğim iyi misin? Nereye bakıyorsun sen?" deyip benim baktığım yere baktı. Ne olduğunu anlamaz biçimde "Kafenin sahibi değil mi o? Kavga ediyor galiba Can bizimle duracağına ayırmaya gitsene." dedi. Ben sesimi toplayarak biraz da olayın şokuyla kekeleyerek "Sana anlattığım gri gözlü adam bu adam" dedim. "Ne?" deyip bir daha baktığında "Oha taş gibi. Bir dakika yanındaki Anıl mı yoksa?" dedi. Bu kez ben "Ne?" diyerek araya girdim. "Ya hani sana dediğim Can'ın dövdüğü çocuk." dedi. Kendime gelerek "Ee sen Can'ı kavgayı ayırmaya gönderdin koş yakalayalım." dedim. Can'ın arkasından koşarak Can'a yetişmeye çalıştık ama kahretsin ki Can, Anıl'ı görmüş sinirle ona doğru gidiyordu. Çağla bağırarak Can'ı durdurmaya kalktı ama Can bunu duymamış gibi hızla gidiyordu. Arkasından koşup yetiştiğimizde Can sakinliğini koruyarak "Ne oluyor burada? Lütfen sakin olun!" dedi. Söyledikleriyle biraz da olsa içimiz rahatlamıştı. Ama yine de korkumuz devam ediyordu. Can'ın söyledikleriyle oluşan sessizlikte bana bakan gözlere çivilendi gözlerim. Yine aynısı oluyordu. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor, midemde kelebekler uçuşuyordu. Az önceki alev olan gözler yerini anlayamadığım bir duyguyu aldı. Yine gözlerimi ondan alamıyordum. Sessizliği bozan Can'ın, Anıl'a "Senin ne işin var burada" demesi oldu. Çağla araya girip "Senin böyle demeye hakkın yok. Kavgayı ayırdığımıza göre eve gidiyoruz." dedi. Beni de kendime getirmek için hafifçe çimdikledi. Zor da olsa gözlerimi ondan ayırmış, peşlerine takılmıştım.

SONSUZLUĞUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin