Bölüm 13

8.5K 273 17
                                    


Günler gecelere döner ve alışmak kaybetmekten daha zordur . Birinin elinden bıraktığı, diğerinin tüm umudu olur... 

*

Dolandırıldık. 

Can'la beraber devasa büyüklükteki çift kişilik yatağa uzandık. Aramızdan uçurumlar geçse de artık benden korkmadan yanıma uzanabiliyordu. İkimizde tavana bakıyor ve hiç konuşmuyorduk. Yaşar Öz'ün böyle bir şey yapacağı aklımızın ucundan geçmezdi ama hata bendeydi işte. Tanımadığım birine aptal gibi inanmıştım. 

Resepsiyondan yiyecek bir şeyler istedik. Buranın falafel yemeği meşhur olduğu için bize önerdikleri ilk yiyecek oldu. Neyse ki damak tadımıza en yakın lezzet buydu. Canım bir şey yemek istemese de kendimi zorladım. Yemekte Can'ın üzerinde sebepsiz bir sessizlik vardı.

"Neden konuşmuyorsun?"

"Konuşuyorum."

"Can hayatta konuşabildiğin tek insan benim ve sen sus pus oturuyorsun."

"Sadece düşünüyorum."

"Ne düşündüğünü bana da anlat o zaman."

"İstanbul'dan kalktık Kudüs'e geldik. Seni kendime bakıcı tutmuş gibiyim. Buna hakkım yok anlıyor musun?" 

"Can ben istediğim için buradayım farkında mısın?"

"Elbette ama yine de paran çalındı ve yanımızda bir tercüman yok. Sanki her şey boşunaymış gibi hissediyorum. Sana ödediğin tüm parayı  vereceğim tamam mı?"

"Can sen ne saçmalıyorsun. Benim yaptığım aptallıktan kendini sorumlu tutamazsın. Lütfen bu düşünceleri at kafandan. Senden para falan almayacağım."

Kendini suçlu hissediyordu ve onca yükün altında ezildiğini görebiliyordum. Oysaki ne düşündüğümü tam olarak anlatabilsem belki içi rahatlardı ama bazı şeyler vardır işte kelimelere hemen dökülemez. Bu nedenle ben de onu yatakta bırakıp çantamla beraber kendimi banyoya attım. 

Ufak bavulumdan pijamalarımı çıkarıp cam lavabonun kenarına özenle koydum. Banyo gerçekten muhteşem gözüküyordu. Burayı kim görse hemen yıkanmak isterdi. Ben de aynı şeyleri düşündüğümden soyunmaya başladım. Mahalleye taşınalı üç dört kilo vermiştim. Aynada çıplak bedenimi izledim. Göğüslerim ne büyük ne de küçüktü, göbek deliğimin çaprazında küçük bir ben vardı. Ellerimi saçlarıma götürüp tokamı çıkarttım. At kuyruğunu çok sıkı bağlamıştım o yüzden canım yandı. Saçlarımı karıştırıp aynaya arkamı göndüm. Belimin kaydırak gibi gelen oyuntusuna bakmayı hep severdim. Hafifçe kalçama da göz attıktan sonra kendimi beğendiğimi düşündüm. 

Suyun altına girdiğimde tüm vücudum rahatlamıştı. Bedenime değen su bütün negatif elektriğimi alıyor gibiydi. Duşta birçok farklı şampuan ve duş jeli vardı. Hepsini tek tek kokladıktan sonra vanilyalı duş jelini seçtim. Suyun altında ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum. Üzerimi giyinip, saçlarımı kuruttum. Banyodan çıktığımda Can'ı pijamalarını giymiş bir şekilde yatakta uyurken buldum. Bende tüm ışıkları kapatıp sessizce yanına uzandım. Saç maşamı yanıma almadığım için kendime küfretsem de düz saçlı halim fena sayılmazdı. Can'la aramızda neredeyse beş metre vardı. Bana dokunmamak için yatağın en ucunda yatıyordu. Sanki onu yiyecektim!

O kadar yorgundum ki anında uykuya daldım...

*

Sabah omzuma dokunan bir el güzel rüyalardan beni uyandırdı. Can gazeteden bir haber gösteriyordu bana. Yatakta dorulup elime tutuşturduğu gazeteye baktım. Haberde ne yazdığını anlayamıyorduk ama fotoğraf tanıdıktı. Fotoğrafın sahibi kesinlikle Yaşar Öz'dü.

FÜME (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin