''Bir katilin ardında bıraktığı notlar gibi...''
Bir oda, bir çift dehşetle bakan göz çukuru, sandalyede elleri yeni çözülmüş gibi duran bir adam... Gözleri neredeydi? Belki de herkesin aklına gelen ilk soruydu bu. Fakat Gökhan'ın aklından geçen başka bir soruydu. Bu kadar kan bir insanın vücudundan nasıl çıkabiliyor? Burada tek bir kişinin mi kanı var? Adamın ağzı itinayla dikilmişti. Buna karşılık gözleri yuvalarından sökülmüştü. İki eli kucağında avuçları bantla kapatılmıştı. Buna karşılık ayakları kapıya doğru açık bir şekilde duruyordu. Zıtlıklarla dolu bir ceset, cinayet... Konuşan kimse yoktu, herkes işini biliyordu. Sessizlik kulak tırmalayacak kadar gürültülüydü. Tek bir cesede karşı onlarca adam. Adil miydi? Gökhan'ın hemen sağında duran adam odanın köşesindeki çekmecesi açık şifonyerin içinde duran ve sarkan pankreası, onun arkasında duran adam avizeden sarkan bağırsakları, bir öteki karaciğeri, diğerleri alması gereken organları alacaklardı. Eylül adamın arkasında çerçeveye çakılmış kalbe yöneldi. Gökhan ise bantlı avuçlarına... Usulca yaklaştı, kurbanına giden bir katil misali. Sessiz ve temkinli adımlar... Adamın ellerini tuttu, gözlerine baktı daha doğrusu göz yuvalarına. Kan ağlamıştı adam. Gökhan ellerini tutmaya devam etti. Daha sonra bantları yavaşça yapıştığı yerden sökmeye başladı. Adamın öne atılan parmağı işaret parmağıydı. Bir hazineyi koruyormuşçasına direniyordu diğer parmakları sanki. Gökhan önce sol avucunu açtı, ne olduğu biliyormuş gibi heyecan yapmadan, sakince. Daha sonra sağ avucuna geçti. İkisini de açtıktan sonra Eylül'e baktı. Eylül işini odaklanmıştı tıpkı diğerleri gibi. Avuç içlerine bakmaya devam etti adamın. Az önce oraya olan bir çift göz şimdi neredeydi? Kafasını doğrulttu. Gözlerine baktı, ona bakan bir çift göz vardı şimdi. Dehşete kapılmadı, dudakları yukarıya doğru kıvrıldı hatta. Sandalyedeki adam hareket etmeye başladı. Daha çok kıvranmaya. ''Kıpırdama'' , dendi adama. Adam itaat etti, zaten canı fazlasıyla yanıyordu. Hara kiri yapmış gibi karnında bir yarık vardı. Karşısındaki adam ona gülümsüyordu. Hem de hayatında kimsenin ona gülümsemediği kadar içten. Sanki az sonra beraber kahve yudumlayıp, dertleşecekler misali. Sanki yıllardır aranan dostluklarını bulmuşçasına. Ama karşısındaki onun eceliydi, Onun katili. Birazdan iç organlarını tamamen çıkaracak ve etraftaki eşyalara yerleştirecekti. Gözlerini eline verecekti gerçek manasıyla ve üstüne daha önceden öldürdüğü kızın kanını boşaltacak, giderken kapıyı çekmeyecek, en önemlisi kendisini ihbar edecekti. Bunun sebebini çok bilmek isterdi. Neden öldürüldüğünü. Ölüm kulağına fısıldıyordu. Duyuyordu. Sonrası sessizlik... Gökhan avuçlarda duran gözlere bakmaya devam ederken Eylül adını kaçıncı kez telaffuz ediyor, bilmiyordu. Ona baktı. Eylül'ün imalı bakışlarını biliyordu. Kafa salladı:
''Bu kan...'' dedi.
''Bu kan daha önce öldürülen kıza ait.'' ''Yani ait olabilir.'' Diye düzeltti.
Hemen örnek alındı. Fakat kızdan alınacak kan örneği yoktu. Yani sadece Gökhan'ın bulduğu kağıt parçasının üstündeki toprağa damlayandan başka.
Herkes merkeze döndü. Ama Gökhan ve Eylül değil. Orada olmaya devam ettiler. Sebebi belliydi. Ortada not yoktu. Gökhan için olmalıydı. Ama yoktu. Eylül:
''Belki de dediğimiz gibi kopya cinayetlerdir?''
''Bilemiyorum'' deyip geçiştirdi. Çünkü düşünüyordu. Düşünürken konuşamazdı. Düşünmeden konuşamazdı. Diğer insanlar gibi olamazdı.
''Belki'' dedi düşünmesini bitirdikten sonra. Binadan çıktılar. Bahçeye. İleride bank vardı. Oturup soluklanmak ikisinin de düşüncesiydi. Eylül'ü öpmek ise sadece Gökhan'ın... Oturdular. Konuşmadılar. İkisi de ne diyeceğini bilmiyordu. Akşam saatleriydi. Eylül karşısındaki ağaca bakarken Gökhan ona bakıyordu. Eylül dalmıştı. Gökhan'ın ona doğru uzanan elini görmedi. Gökhan Eylül'ün çenesinden tuttu nazikçe, kendine çevirdi yüzünü. Eylül afallamıştı. Şaşkın gözleriyle Gökhan'ın gözlerine bakıyordu. Gökhan ise çoktan gözlerini Eylül'ün dudaklarına doğru kaydırmıştı. İki eliyle Eylül'ün suratına tutuyordu ve ağır çekime alınmış videolardaki gibi dudaklarına uzatıyordu dudaklarını. Eylül ise geriden geliyordu. Afallamış hali geçince Gökhan'a karşılık dudaklarıyla. Aklından şu dizeler geçti Eylül'ün:
'' Ve beni öp, gece yarısı işlenmiş bir cinayetin tam ortasında.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Katilin Notları 2
Mystery / ThrillerOyun oynamayı seviyordu. Şimdi geri mi dönmüştü? Ama o ölmüştü. O zaman bıraktığı namın bir varisi mi vardı? Belki de gerçek katil aslında buydu!