Good Girl Gone Bad

Odanın içine giren ışıklarla birlikte gözlerimi açtım ve iPhone'umu (beyaz) elime alıp saate baktım 09:35 gösteriyordu saat. Heyecanla yatağımdan kalktım okuldaki dedikoduları kaçırmak istemem sanırım okulu bu yüzden seviyorum yani Lise'yi. İnsanların kirli çamaşırlarını ortaya dökmek hoşuma gidiyor ve benden bi ahmak gibi korkmaları, neyse ki Lise son sınıftayım benden kurtuluyolar bende o eziklerden ergenlerle uğraşmak eğlenceli ama bi o kadarda sıkıcı hele ki üvey kız kardeşinizle aynı okul hatta aynı sınıftaysanız o bizim okulun sürtüğüdür aslında bakarsanız üstündeki tüm kıyafetler arabası hepsii babamın parasıyla alınmış bana koyanda bu ya o aptal benim babamın parasıyla hava atıyor babam bu aptalın annesiyle nasıl evli anlamiyorum ikiside para için götlerini sata bilir heleki üvey kardeşim 'Anna' havalı çılgın kaltak ama ben o Anna salağı gibi sürtük olmak yerine kötü olmayı seçtim hiç sevgilim olmadı ama hoşlandığım bi çocuk vardı neyse bunları geçelim onlar uzun hikaye sonra anlatırım zamanı gelince yani. Yatağımdan kalktığım gibi aynanın karşısına geçtim kesinlikle fazla ateşliyim kumral sarışın mavi gözlü erkeklerin gözleri falan mı kör aptallar...Üstüme beyaz bi 'V' yaka tişört altına siyah deri pantolon giydim ve ayakkabı olarak kırmızı spiletto topuklu giydim. Aynanın karşısında hafif bir makyaj yaptım tamamlaması içinde kırmızı ruj sürdüm. Coco Channel parfümümü sıktıktan sonra elime Louis Vuitton portföy siyah çantamı aldım içine aynalı komidinimin üzerinde kalan iPhone'umu ve Rujumu koydum. Leopar kol saatimi taktım. Ve Adidas spor çantamı alıp yatağımın üzerine koyduğum eşofmanlarımı ve spor ayakkabılarımı tıkıştırdım. Evden çıktım beyaz Ferrarime atladım ve okula doğru sürmeye başladım Radyodan Rihanna'nın 'Pour it up' şarkısını açtıktan sonra gülümseyerek yola devam ettim...

-Okula girdiğimde herkes buradaydı ama bizim kızlar yoktu 'Cara ve Lili' onlar benim en iyi arkadaşlarımdı herşeyimi bilirlerdi 5-6 yaşlarında falan arkadaş olmuştuk babalarımız ortak işi yapıyolar araba satıyorlar ve amerikadaki en büyük markalardan birileri bu yüzden durumumuz baya bi iyi lüks bi yaşam tarzımız var ve etrafımızda bir sürü sahte insan bizde Cara ve Lili ile bir grup kurduk okuldaki kimseyi aramıza almayız ve herkesin sırlarını ortaya dökeriz tabii damarımıza basılmadıkça.

Etrafı boş görüp bende boşluktan yararlanıp arabamdan aldığım 'LV' ve 'Adidas' çantamı alarak Spor Salonuna gitmeye karar verdim. Kimseye göstermediğim bi sporcu kişilik var içimde ve kimsenin bilmediği normal bi kız vardı. Yani iki yüzlüyüm normal ve kötü ruhu bedenimde barındırıyorum ama genellikle kötüyüm normal olmayı 1999 yılında annem beni terkettiğinde kaybettim. O zamanlar eziğin tekiydim şimdi ise bi kraliçe annemin ölümü beni etkiledi ama görünüşe bakılırsa babam mutlu.

Spor salonunun kapısına geldiğimde etrafa baktım kimse yoktu beni buraya girerken görmesini istemem kimsenin kötü kızlar normal insanların yaptığı şeyleri yapmazlar çünkü hele ki basketbol hiç oynamazlar. Soyunma odasına gidip üzerimi değiştirdim ve soyunma odasından çıktım içeride kimse yoktu hala, yani rahatım umarım kimse gelmez. Basket atmaya başladım potaya yarı sahadan attığım bi basket sonrası alkış sesi yükseldi salonda birden kapıya doğru baktım bide ne göriyim karşımda tüm bilmişliği yapılı sarı saçları, bal rengi gözleri ve yarım ağız gülümsemesiyle okulumuzun Playboy'u, üvey kız kardeşimin sevgilisi ve Basketbol takımının kaptanı aynı zamanda babası 'Pasific Academy Collage''in sahibi bay Bieber.

Bieber bana doğru ilerleyerek geldi ve karşımda durdu ne yapacağımı bilmiyorum ya beni bu halimle gördüğünü birine anlatırsa ona bakarak düşüncelerimi sıralarken beni düşüncelerimden ayırdı ve "Vay canına baskette baya iyi gibi görünüyosun bebeğim ama benim kadar değil' diyip elimdeki basket topunu alıp potaya attı ve baskeett..

Onu sinir etmek ve zorlamak için tüm ukalalığımla 'Görelim o zaman bay Bieber..' dedim. oda gidip topu aldı ve 'Hadi başlayalım bayan Warner' dedi ve başladık...