4. Bölüm: "Etiket"

61 10 14
                                    

Öncelikle gecikme için çok özür dilerim, ne deseniz haklısınız. Fakat diğer yandan beni anlamanızı rica ediyorum, birilerinden destek alamayan yazar ilhamını kaybedebiliyor; insanın içindeki o yazma isteği kayboluyor. İlham perileri konusunda sıkıntı yaşasam da desteğini benden esirgemeyen, yazmaya devam etmem için beni sürekli teşvik eden bir arkadaşım var. Ceydacığım (Simavibl), bu bölüm senin için. Sen harikasın. <3

NOT: Eğer sizlerin desteğinizi benden esirgemediğinizi bilirsem, bölümler artık gecikmeli gelmeyecek. Bu yüzden affınıza sığınarak minicik, miniminnacık, bir gıdımcık yorumlar ve beğeniler istiyorum. Çok mu? :)

*


Uykumu bölmeye çalışan bir şeyler vardı ve ben buna inatla direniyordum. Dudaklarımın arasından çıkan bir itiraz mırıltısıyla birlikte sağ tarafıma döndüm. Fakat beni durmadan dürten şey nedeniyle, uykumun huzur dolu odasını çoktan geride bıraktığımı fark ettim. Homurdanarak yatakta sırt üstü döndüm ve beni rahatsız eden o şeyi açılmaya zorladığım zavallı gözlerimle aradım.

"Sabah sabah..." gibisinden bir şeyler mırıldandım yeniden.

"Baba," dedi Melih, nefes nefeseydi.

"Ne oldu?" dedim hemen onu o halde görünce.

Kocaman mavi gözleri daha fazla büyümüştü, uykusundan yeni uyandığını bana belirten dağınık saçları yine iş başındaydı. "Baba, evde biri var!"

"NE!" diye fırladım yataktan. "Kim var?!"

"Bilmiyorum, çok güzel bir abla. Mutfakta, kahvaltı hazırlıyor galiba."

Kaşlarım şüphe içinde çatılırken neler olduğunu anlamaya çalıştım. Ah, doğru ya! Dün gece eve, ailesinden kaçan Cennet adında oldukça çekingen bir kızı getirmiştim. Rahatlayarak oğlumu kucağıma alırken o da bana sıkı sıkı sarıldı. Saçlarını okşadım oğlumun, bu duruma ne tepki vereceğini henüz bilmesem de bunu şimdi öğrenecektim.

"Oğlum," dedim ilk olarak. "Şimdi sana bir şey anlatacağım."

Sessizce gözlerime baktı.

"Biliyorsun, ben polisim."

"Evet baba," dedi hızlıca. "Görevin insanlara yardım etmek, ama bunun içerideki ablayla ne alakası var?!"

Oğlumun böyle zeki olması hoşuma gidiyordu. Gülümseyerek saçlarını karıştırdım ve ona sıkıca sarıldım. "Dün gece devriyedeyken bu ablayla karşılaştım. Kimsesi yoktu, ailesinden kaçmış. Onu Ayten Teyzenin yanına getirmiştim, ama Ayten Teyze evde yokmuş. Kalacak başka yeri olmadığı için bizde kalıyor." Sonra yeniden ona baktım. "Birkaç gün bizde kalması seni rahatsız eder mi?"

Minik, açık renkli kaşları hafifçe çatılırken kararını bekledim. "Daha onunla konuşmadım. Mutfakta olduğunu görünce korktum, koşarak yanına geldim."

Saçlarını hafifçe okşadım. "Korkma, çünkü eminim o da bizden korkuyor. Gidip ablayla tanışmak ister misin?"

Başını hızlıca sallayınca hemen yataktan kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Demek bize kahvaltı hazırlıyordu, öyle mi? Bu düşünce ister istemez hoşuma gitmişti. Oğlumun elinden tuttum ve mutfağa yürüdük. Mutfakta dört dönen bir Cennet, elbette ki beklediğim bir manzaraydı; fakat bizim mutfağa böyle hakim olmasını beklemiyordum elbette. Bizi fark edince bir anda durup bize baktı. Yaptığı krepleri tavadan tabaklara aktarıyordu o sırada.

Tava elinde kaldı. "Şey, günaydın."

"Günaydın!" dedi Melih hemen. "Kahvaltı mı hazırlıyorsun?"

CennetvariHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin