YÜZLEŞME

27 2 0
                                    

Steven ayağa kalktı. Ofisin içinde bir sağa bir sola hızla yürüyor düşünmeye çalışıyordu. Martine döndü. Sen birşeyler hatırlıyormusun diye sordu.

Martin geçmişe kısa bir yolculuk yaptı. Net birşeyler yok aklımda kardeşim. Bende küçüktüm babamın anlattıklarıyla anımsıyor hayal meyal bir şeyleri yerine koymaya çalışıyorum. Net olarak hatırladığım tek şey bir gece uyanmıştım. Çok yağmur yağıyordu, gök gürlüyordu. Korkmuştum annemin yanına gitmek için yataktan kalktım ve kapıya yöneldim. Kapıyı açmak için elimi uzattım bir el elimi sıkıca tuttu. Tam o sırada gök gürledi. Oda birden aydınlandı. Seninle göz göze geldim. Daha önce yaşadığımız talihsiz olayın etkisiyle senden korktum. Ve hemen odadan çıkıp koşmaya başladım. Sen arkamdan gelmiyordun. Ama ben yine de çok korkmuştum. Annemi aradım evin her yerinde ama ne annem ne de babam vardı. Sonra evin kapısı açıldı. Annem ve babam sırılsıklam olmuş üstleri çamurlu eve girdiler. Koşup anneme sarıldım. Senden çok korkmuştum. Üstlerindeki çamuru sormak aklıma gelmedi. Annem beni odalarına götürdü. Temizlendi. Ve bana sarıldı. Korkma tatlım baban ve ben hayatımızı düzene sokmaya ve Steven'ı iyileştirmeye çalışıyoruz. Hadi şimdi birlikte uyuyalım dedi ve bana sarılıp uyuttu. O gece babam odaya gelmedi. O geceden sonra farkettim annem ve babam bir daha hiç aynı odada uyumadılar.
Hatırlayabildiğim tek şey bu. Oda o gece çok korkmuş olduğum için beynimde yer etmiş olmalı.

Steven bu gün bu iş son bulacak artık böyle muallakta yaşamak istemiyorum. Benden alınan geçmişimi istiyorum. Martin lütfen sende yanımda ol bu gece bu iş bitsin dedi.

Martin peki dedi.

Birlikte ofisden çıktılar. Yolda hiç konuşmadılar. Ama ikisini de kafası sorularla doluydu. Eve girdiler. Annesi ve babasını salonda oturken buldular. Martin ve Steven içeri girince ikiside ayağa kalktı. Matilda sarılmak için Steven'a doğru yürüdü. Ama Steven bu sarılma isteğini karşılıksız bıraktı.

Steven artık yüzleşme zamanı geldi. Gizli hiçbirşey kalmayacak. Bu gece herkes bildiği herşeyi anlatacak deyince Mr. Pitt ve Matilda göz göze geldi.

Mr. Pitt peki Steven bu sır artık beni de yeterince kahrediyor. Artık herşey açığa çıkmalı. Herşeyi anlatacağım şimdi lütfen oturun dedi.

Hep birlikte oturdular.

Mr. Pitt o gece meridit bebeğini kaybetmişti. Sabah olmuş tu. Sen hala ruh gibiydin. Annen ve Martin beni hastane de bekliyordu. Onları almaya gitmem gerekiyordu. Meridit baygın yerde yatıyor. Karnında ölen bebek hala doğmamıştı. Ve meriditi hastaneye götüremiyordum. Annen ve Martin onları almaya gitmeyince hastaneden çıkmış ve eve gelmişlerdi. Annen martin'i odasına yani yanımıza taşımış tı.Açık olan kapıdan bakınca kucağında uyuyan martinle kalakaldı. Sonra hemen kendine geldi. Martini bizim yatak odamıza yatırdı. Geri geldi. Olan biteni anlattım annene. Yaşıyor mu? Diye sordu. Bebeğin çoktan öldüğünü eğer hemen hastaneye götürmezsek Meridit'in de öleceğini söyledim.

Matilda söze girdi. Bende hayır hastaneye götürüremeyiz. Eğer meriditi hastaneye götürürsek herşeyi anlatır ve Steven'ı bizden alırlar. Onu bir hastaneye kapatıp ömrünün sonuna kadar orada kalmasını sağlarlar. Buna izin veremem oğlumu kimseye vermem dedim.

Baban her ne kadar karşı çıksa da onu sen tedavi edeceksin. Kardeşimi de oğlumu da kurtaracaksın diye babanın yakasına yapıştım. Bebek için çok geç ama sen Meriditi kurtarabilirsin. Sen doktorsun yardım et Meridite ve onu kurtar dedim. Baban günlerce uğramıştı. İlk olarak karnındaki bebeği almış tı. Meridit ayılmıyor baygın yatıyordu. Meriditi bizde olduğu sürede kullandığı misafir odasında saklıyor sizin görmemeniz için her türlü tedbiri alıyorduk. Ama bazı geceler seni odanın kapısında teyzeni izlerken buluyorduk. Meriditin bebeğini bahçeye gömecektik. Bebeği kucağıma aldım. Kapıya doğru yöneldim kapıyı tam açacakken kapı çaldı. Kucağımda bebekle gitmelerini bekledim. Ama kapı ısrarla çalıyordu. Bir süre sonra ses kesildi. Gelen kimdi bilmiyorum ama artık gitmiş olmalıydı.Dışarıyı kontrol etmek icin kapıyı açtım . Sağıma soluma bakındım. Etraf sakindi. Bebeği almak için tekrar içeri yöneldim bir adam ve altı veya yedi yaşlarında bir kız çocuğunun eve yöneldiğini gördüm. Hemen içeriye girip kapıyı kapattım. Bu çok zor bir işti. Kucağımda yeğenimin cansız bedeni ve ben onu gömecek yer arıyordum. Tanrının beni lanetlediğini biliyordum. Biraz zaman geçti. Ve tekrar dışarı çıktım. Kimse yoktu. Bahçedeki çam ağacının dibine Meriditin bebeğini gömdüm. Ellerimle yeğenimi gömdüm. Bir daha asla masum bir insan olmayacağımı Tanrının beni affetmeyeceğini biliyordum. Zaten bende kendimi hiç affetmedim. O günü hiç unutmadım. Dedi ve hıçkırarak ağladı Matilda.
Martin ve Steven anne dedikleri kadının ve babalarının yaptıklarını öğrendikçe anne ve babasından nefret ettiler.

Steven beni kurtarmış mı oldunuz yani. Hastaneye götürseydiniz kuzenimiz hayatta olacaktı belkide. Siz ne yaptığınızın farkında değilsiniz.

Steven o gün gelen kız çocuğu melekti. Beni aramaya gelmişti. Dedi.

Matilda ağlıyor du. Göz yaşları kendisine aşık, hayran ve üzülmesine dayanamayan oğullarını hiç etkilemiyor du.

Mr. Pitt ben çok uğraştım. Meriditi iyileştirmek için çok uğraştım. Olmadı. Dayanamadı. Meriditi de kaybettik. Artık gömmemiz gereken bir ceset daha vardı. Martin olan bitenin farkında değildi. Ama sen herşeyi gördün Steven. Biz bunları yaşarken sen her saniyesine şahit oldun.

Steven'ın sürat ifadesi tamamen değişti. Nasıl yani diye sordu.

Evet Steven Meridite de kuzenini de bunu sen yaptın. Biz yanlızca seni korumaya ve suçunu kapatmaya çalıştık. Bu yüzden ne anneni ne seni ne de kendimi asla affetmedim. Neden sana ve annene hep kötü davrandığımı merak ediyordun. İşte sebebi bu. Bizim yaptığımız tek şey seni korumaya çalışmak tı. İçindeki kötü ruh seni esir almıştı. Bizde seni korumaya çalışıyorduk.

Steven afallamıştı. Gözünün önüne belli belirsiz görüntüler gelmeye başlanmıştı.Ama net değildi. Babasına döndü neden ben hiç birşey hatırlamıyorum neden diye bağırdı.

Mr. Pitt o gece teyzeni bebeğinin yanına gömdük. Günlerce evde kimse konuşmadı. Bir süre sonra işe dönmem gerekiyordu. Bir konferansta konuşmacı olacaktım. Yapacağım konuşma konusu üzerinde araştırma yapıyordum. Konu insan hafızasını sıfırlama teknikleriydi. Çalışmamı tamamladım. Tam olarak kesinlik kazanmış bir yöntem değildi. Yanlızca bir bilim insanının çalışmaları olarak kayıtlara geçecekti. Yöntemde beyine elektro şok vererek hafızayı silmek amaçlanıyor du. Yani tıpkı bir trafik kazası sonucunda insanın hafızasını yitirmesi gibi. Konferansta konuşmamı yaparken bunu sana uygulayabileceğimi düşündüm. Başarabilirsem sen herşeyi unutacaktın. Konferans dönüşü seni hastaneye götürdüm. Beynine 1 kez elektro şok verdim. Sabah uyandığında seninle biraz sohbet ettik. Meriditi unutmuştun. Ama Meleği unutmamıştın. Ertesi gün gece beynine bir elekro şok daha verdim. Sonra birkere daha. Sonra birkere daha. Defalarca yaptım bunu. Yasal değildi belki ama bizim yaptığımız hiçbirşeyin yasalarla ilgisi yoktu zaten. İki kişinin katiliydik biz. Tabi o zaman için iki kişi. Ertesi sabah uyandığında beni bile unutmuştun. Sonra seninle yeniden tanıştık. Bizim çocuğumuz oldun. Her şeyi yeniden öğrendin. Hatta yemek yemeyi bile. O kız karşına çıkmasa hafızan tetiklenmeyecek sen hiç birşey hatırlamayacaktın.

Steven duyduklarına inanmıyordu. Bu nasıl olurdu. Bir anne bana bunu çocuğuna nasıl yapardı. Ayağa kalktı önünde duran sehpaya bir tekme attı. Martin de aya kalktı. Steven sakin ol bırak anlatacaklarını bitirsinler dedi.

Mr. Pitt devam etti. Biz lanetlendik. Mutsuzluğa mahkum edildik. Yıllarca bu olayların vicdan azabıyla çocuklarımı karımı bile sevemedim. Tek tesellim seni kurtarmış olmaktı.

Bir gün bir meslektaşım beni ziyarete geldi. Şahsen tanımıyordum ama ismini çok duymuştum. Dr. Wesley DAWSON bana TÜRKİYE den bir hastası geldiğini bu hastasının büyük dedem Will PİTT in karısı olduğunu iddia ettiğini söyledi. Kızın adı Derya ama adının Melek olduğunu söylüyor dedi. Şu an arabada sizce sakıncası yoksa buraya çağırsak siz ona dedenizin vefaat ettiğini ve kendisi gibi başka bir bedende de asla karşımıza çıkmadığını anlatırmısınız. Lütfen çünkü bu küçük kız bunu duymazsa asla Büyük dedenizin öldüğüne inanmayacak. Oturduğum sandalyeden kalkarken yere düştüm. Hayır diyebildim yanlızca. Bu nasıl olurdu. Mr. Dawson'a bunun saçmalık olduğunu ve o kızla asla konuşmayacağımı ve hemen evimi terketmesini söyledim. Sen o kızı görürsen hatırlayabilirdin ve benim bütün çabalarım boşa giderdi. Buna izin veremezdim. Mr. Dawson evden çıkıp gitti. Ama şüpheli bakışları çok açıktı. Birşeyler sakladığımı anlamıştı.

ASIRLAR SONRA YİNE AŞK "SONA ERDİ "Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin