stan 2.bölüm

460 21 0
                                    

2.BÖLÜM

ELIZABETH'İN AĞZINDAN

Maggy ve diğerlerinin yanında 'Beni mi seçti acaba?' konuşmasını yapmak yerine dışarda, zar zor 5 köpeği gezdiren 13 yaşlarında ki erkek çocuğunu izliyordum.Parkın bir o tarafından diğer tarafına gidiyor.Bazen köpeklere gücü yetmiyor.Tam bu sırada onları yem ile kandırıyordu.

Açıkca söylenmesi gerekiyorsa bence bu 'Justin beni seçti çünkü ben daha seksiyim.' konuşmasından zevklidir.

"Elizabeth buraya gel!" Müdürenin yardımcısı daha doğrusu yiğeni Alex'in bana seslenmesi ile oturduğum canım önünden kalkıp yanına gittim.Benim geldiğimi görünce arkasını dönüp ilerledi.Onun peşinden gitmemi istiyordu biliyorum ve öylede yaptım.En son köşeyi döndüğümüzde müdüre hanımın odasına gittiğimizi anladım ve tabiki seçilen kızın da ben olduğumu.

Alex kapıyı tıkılatıp açtı ve benim girmem için geri çekildi.İçeri sessizce girdim ve önce bayan Simpsona, ardından Justin'in annesi olduğunu öğrendiğim kadına ve ardından Justin'e.İşte o zaman birşeyler olmuştu.Kalbim hızlanmış, avuclarım terlemiş ve garip bir şekilde karnım ağrımaya başlamıştı.Ve ardından Justin kafasını kaldırdı ve bingo gözleri gözlerimle buluştu.Gözleri, bal rengine benziyordu.O kadar mükemmeldiler ki saatlere ona bakıp hayaller kurabilirdim.Ve tabiki durduğumuz durumda mükemmeldi.Sanki bütün her yer karanlık ve tepemizde spot ışıkları yanıyor.Bu tıpkı amcamgilde, 7 yaşımdayken izlediğim bir film'e benziyor.Kız ve oğlan birbirlerine delicesine aşıktı, fakat kız zorla evlendiriliyordu.En sonunda kız kendini öldürmüş ve buna dayanamayan oğlanda kendini asmıştı.

"Evet, Bayan Simpson.Kararımızı verdik.Elizabeth'i evlatlık alıyoruz.Değil mi Justin? Justin?" 

Justin bir an olsun gözlerini benden ayırdı ve yutkundu.

"E-e" Boğazını temizledi ve devam etti "Evet annecim" kafasını telefonuna gömdü.Ondan kafamı çevirip yere bakmaya başladım.Yere serilen ufak halının desenlerini çözmeye çalışıyordum.

"Pekala Elizabeth hazırlan, 2 saat sonra buradan ayrılıyorsun.." bu sözü ile kafamı kaldırıp direk müdüre hanıma ardından Justin'e baktım.Justin hala telefonuyla oynuyordu.Aslında bakarsanız oynuyo gibi yapıyordu.Çünkü parmağını dokunmatikten bir aşağı bir yukarı indiriyordu.

Derin nefes aldım ve ardından 'Tamam' dercesine kafamı salladım.Kapıdan çıktığımda, Martha ve kendisine çektiği 2 kız ile karşımda hesap sorarcasına bakıyorlardı.Onlara aldırış etmeden yanlarından gittim.Benden sonra müdüre hanımın odasına girdiler.Onlara aldırmadan odama girdiğimde, yatağımda oturmuş ağlayan Kelly ile karşılaştım.Ne olduğunu anlamadan koşarak Kelly'nin yanına gittim ve yanına oturdum.Elimi yüzüne götürdüm ve göz yaşlarını sildim.

"Şimdi sen gidiyorsun Lizy, ben ne yapacağım? Ben-beni götür.Lüt-fen" iç çekmelerden sonra bana sarıldı.Bende ona sarılıp başına öpücük kondurdum.

Benden ayrıldı, göz yaşlarını silip burnunu çekti.9 yaşında olmasına karşın oldukça akıllı ve olgundu.Kafamı salladım ve gözümden akan yaşı ona göstermeden silmeye çabaladım.

***

Eve gelmiştik.Saat 11:30 civarındaydı.Pattie ile birçok yeri gezmiş ve yiyecek almıştık.Hatta bana en sevdiği parkı bile göstermişti.Bu beni çok mutlu emişti çünkü daha önce hiç Los Angeles'ı gezme şansım olmamıştı.

Ev'e gelince, devasa büyüklüğündeydi.Yeni bir semt gibiydi.Küçük semtler mesela.Tamam saçmaladım.Kısacası başkan Obama'nın bile bu kadar büyük evi yoktur.Yani sanırım.

Pattie çantasını bir tarafa fırlatıp odasına çıkacağını söyledi.Bana dönüp içeride oturup rahatıma bakabileceğimi, Justin'in birazdan zaten eve geleceğini ve bla bla.Hizmetçilerin çoktan gittiğini bu yüzden odamın Justin'in odasının tam karşısı olduğunu söyledi. 

Kafamı onaylarcasına salladım ve Pattie yukarı çıktı.Yarım saat boyunca koltukta oturup pençereyi izledim.Ardından bunun çok fazla sıkıcı olduğunu düşünüp ayaklandım.Etrafı gezinmeye başladım.Tablolara, cd'lere, resimlere vs. şeylere bakıyordum.

Justin'in küçüklük resmini gördüm.Sanırım annesi ve babası ayrıydı ya da babası ölmüştü çünkü çoğunlukta hatta bir tane resmi hariç hepsi annesiyleydi.Şimdi bana babasının olduğunu nerden hatırladın demeyin bende bilmiyorum, tahmin ettim.

Elimdeki çerçeveyi bırakıp köşede duran bir ödüle gözüm takıldı.Ödülü elime alıp zar zor üzerinde ki yazıyı okudum.

'Justin Bieber-American music awards-2010'

"Üç yıl önce aldığım ödül.." gelen ses ile sıçrayıp, ödülü yerine koydum.Ardından arkamı dönüp sesin geldiği yöne baktım.Bu Justin'di.

"Hey, korkmana gerek yok.Ben Justin.O ödülün sahibi.Tabi senin gibi evlatlıklar bunun nasıl duygu olduğunu bilmez.." sırıttı.2 merdivenden inip bana yavaşça yaklaşmaya başladı.

"Hadi ama Liz konuşmayacakmısın?" ona bakmamak için kafamı eğip yutkundum.

"Tanrım, çok garipsin." Ona aldırış etmeden koltuğa oturup dışarıyı seyretmeye başladım.

"Pekala, arkadaş olmak istemiyorsan kendi seçimin ben odama çıkıyorum." yine ona bakmadım.Bir iki kez uflayıp merdivenlerden çıktı.

Bir kaç dakika dışarıyı izlediğimin farkına vardığımda, bir kaç dakikadan fazla dışarıyı seyrettiğimide anladım.Toparlanıp tepede devasa duran saat'e baktım.Saat 1'di.Ayağa kalkıp beyaz elbisemi düzenledim.Merdivenlere yaklaşıp çıkmaya başladım.Merdivenlere çıktıkça dahada karanlıklaşıyordu.Son adımı ve son adımıda attıktan sonra sıra odamı bulmaya gelmişti.Dua ederek bana en yakın olan odanın kapısını açtım.Yatak düzgündü ve ortalık ay ışığı ile aydınlanıyordu demekki burası benim odamdı.

Yavaşça odaya girip kapıyı kapattım.Ardından yatağıma yaklaştım.Yatağa yaklaşırken, bavulumu bulmam gerektiğini hatırladım.Yatağımın etrafında bulamayınca, kimsenin yukarı çıkartmadığını anlamıştım.Arkamı döndüm.Tam ilerliyordum ki bir engel ile karşılaştım.Yüzüm sıcak ve oldukça güzel kokan, çıplak bir göğüse çarpmıştı.

"Sen, evlatlık, odamda ne arıyorsun?" İşte şimdi hapı yutmuştum.."

stanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin