STAN
18.BÖLÜM
HATIRLATMA
"Bak Liz, olanları düşündüm ve...haklısın o benim annem.Yani gerçekleri bilmeye herkesten önce onun hakkı var."
"Ju-Justin?" ona hiç olmayan adammış gibi baktım.Öyleydi de.Sanki gittiği yerde birşeyler olmuştu.Başına birşeymi düşmüştü bu aptalın?
"Efendim sevgilim?" sırıtarak cevap vermesine kıkırdadım.
"Gelirken başına saksı düşme ihtimali kaçta kaç?" gözlerimi kısıp, ellerimi göğüsümde birleştirirken düşünmüş gibi yapıyordu.
"Sanırım...Yüzde sıfır.." kıkırdarken eğildim ve yanağına bir öpücük kondurdum.
"Seni sevdiğimi söylemişmiydim bay bieber?" Aslında bakarsanız bunu karnında otururken ve üzerimde yalnızca çamaşır ve tişört varken söylemem büyük hataydı.Veya tehlikeydi.Ama ben tehlikeyi severdim.
"Söyledin ama göstermedin bebeğim." ellerimden tutup beni yatağın yanına yatırırken sırıttı.Ben ise kahkaha atıyordum.Bu durum bir çoğunuz için miğdenizde ki lanet şeyleri dışarı püskürtme isteği uyandırsada, benim için miğdemde ki kelebek benzeri şeylerin uçuşmasına neden oluyordu.
***
Gözlerime hücum eden, güneş ışıkları ile gözlerimi araladım.Bugün havanın mükemmel olmasına mı sevineyim, yoksa havanın beni uyandırmasına mı üzüleyim bilemedim.Aslında bakarsanız, yanımda yatan melek gibi bir varlık uyurken sinirlenmek pekte mümkün değildi.Şunun tatlılığına baksanıza.Biçimli dudakları, fındık kadar burnu ve mükemmel parlayan saçları ile mükemmeldi.Ya da başka bir değişle kusursuz.
Yataktan kalkıp, gece Justin'in çıkarttığı tişörtü elime alıp çıplak üzerime giyindim.Meleği uyandırmadan da hızla odadan çıktım.Bir süre duş almayı planlasamda, bunu yapmadan aşağı mutfağa indim.Esneyip gerildikten sonra kahvaltı için buzdolabından bir kaç birşey çıkarttım.Salam'ı ve domatesi doğramak için tezgaha koydum ve buz dolabını örttüm.Çekmeceden bıçağı ve 2 çatalıda çıkarttıktan sonra çekmeceyid kapattım.Ardından tezgahtakileri doğramadan önce masayı hazırlamak istedim.O yüzden masadakileri bir çırpıda toplayıp, kahvaltılıkları dizdim.Ardından çatalları ve meyve suyu için iki tane, karşılıklı bardak koydum.Buz dolabından meyve sularını çıkartıp bardaklara doldurdum ve ellerimi belime koyup gülümsedim.
"Aman tanrım.." kapıda duran Justin'e bakıp gülümsedim.
"Uyanmışsın." gülümsememe şaşkın ifadeyle karşılık verirken, kıkırdadım."Günaydın şaşkın sevgilim." deyip, tezgaha döndüm.
Domatesleri yıkadıktan sonra doğramaya başladım.Bu sırada belime sarılan iki çift el hissettim.Bununla birlikte kalbim hızlanmaya başladı.Her zaman olduğu gibi yine beni heyecana bağlamıştı.
"Sen mükemmelsin, biliyorsun değil mi?" boynuma bir öpücük kondururken, gülümsedim.
"Sede öylesin Juzzy ve iyi ki benim sevgilimsin." domatesleri ve bıçağı bırakıp ona döndüm.Ellerini belime koymuş, parlayan gözlerle kahverengi gözlerime bakıyordu.
Birşey demeden dudağına ufak bir öpücük kondurup konuşmaya başladım.
"Ödül töreni ne zaman?" gözlerimi kısıp ona bakarken, gülümsedi.
"Yarın gece." fal taşı gibi açılmış gözlerle ona bakıp, "Ne?" diye, dün akşamı aratmayacak derecede cırladım.
"Hey bebeğim sakin ol, bunda a-"