STAN
17.BÖLÜM
Telefonu kapatıp gülümsedim.Tam cebime sıkıştıracaktım ki tam karşımda kaşları çatık ve oldukça sinirli olan Justin'i gördüm.Bu lanet şey ne zaman gelmişti?
"Niall ile o lanet yemeğe çıkmayacaksın Elizabeth!" dişlerini sıkarak konuşmasından oldukça rahatsız olmuştum.Birşey demeden yanından geçmek istedim ama beni durduran elleri buna engel oldu.
"Herşey senin istediğin gibi olamaz Justin." ona bakmadan verdiğim cevaba aldırış etmeden, beni karşısına geçirdi.
"Ben senin sevgilinim Liz! Ve sen BENİMSİN!" Tiksinircesine ona baktım.
"Senden nefret ediyorum!" Sesimi biraz öncekinden oldukça fazla yükseltmiştim.Yanından geçerek merdivenlere yöneldim.Tam ilk merdiveni çıkacaktım ki buna bileğime dolanan eli engel oldu.Gecekine oldukça sert kavramıştı.Bileğimi o kadar çok sıkıyordu ki parmakları bembeyaz kesilmişti.
"O herifle yemeğe gitmiyorsun! Anladınmı beni Elizabeth?!" sesi oldukça sinirli çıkıyordu ve her an kükreyecek aslanları andırıyordu.
"Ca-canımı yakıyorsun!" bileğimi ondan çekmeye çalışırken, o hala ısrarcı biçimde cevabımı bekliyordu.
"Onunla.yemeğe.gitmeyeceksin.dedim." kelimeleri tane tane ve dişlerinin arasında söylüyordu.Ben ise hala elinin sıktığı bileğimi kurtarmaya çalışıyordum.
"Lanet şey, beni rahat bırak.Bırak şu kolumu!" bileğimi ondan kurtardığımda avucumun içine aldım.
"Senden," gözlerimde ki yaşlara aldırmadan devam ettim. "nefret ediyorum Justin! NEFRET!" Hızla merdivenlerden çıktım.Akan göz yaşlarımdan dolayı merdivenleri zor görüyordum.
Hızla odama girip kapıyı çarptım ve kilitledim.Ardından banyoya koşarak girip sesli ağlamaya başladım.Küvetin içine girip, duş başlığını açtım.Tepemden sular dökülürken hıçkırarak ağlıyordum.Herşey ne kadarda güzel gidiyordu.Şimdi, aptal bir nedenden dolayı onu kaybetmiştim işte..aptal bir telefon yüzünden..Oda benden nefret ediyordu.Selena ile birlikte olacaktı yine, ya da başkasıyla.Keşke Niall'i hiç aramasaydım.Keşke Sam'in çiçeklerini kabul etmeseydim.Belki, şuanda bu durumda olmazdık.Nefes alabilirdim.Gülümserdim ve şu aptal güvende hissi olurdu.Şimdi kim bilir nereye gitmişti.Belkide Selena'ya gitmişti?
Nefes alamadığımı fark ettiğimde daha çok bağırdım.Küvete oturup ellerimi başıma yerleştirdim.Dizlerimi kendime çekip 'O gitmeyecek' gibi şeyler tekrarladım.Tekrarladım ve tekrarladım.
***
"Ben iyiyim Pattie emin olabilirsin." iç çekip, bilmem kaçıncı kez baktığım tülün arkasından yine dışarıya baktım.
"Tatlım sesin iyi gelmiyor, Justin..yoksa se-"
"Hayır Pattie, Justinle aramız gayet..yalnızca biraz yorgunum.Bugün Sam ile.." Sam ilemi? Gerçektenmi Liz?! "yürüyüşe çıkmıştıkta." yüzümü buruşturup gelen cevabı beklemek için yatağa oturdum.
Tamı tamına yarım saattir Pattie'ye iyi olduğumu anlatmaya çalışıyordum.Sabah, ya da öğlen herneyse olan olaydan bu yana Justin'i düşünüyordum.Yaptığımın ne kadar aptalca olduğunun farkındaydım.Bu dengesizliğim genelde Terazi burcu olmamdan kaynaklanıyordu.Sofia hep bunu söyler dururdu.'Terazi burcu dengesiz burcudur.İlk düşündüğünü yapar ve pişman olursun.Sonra yaptığının arkasında durmak yerine, yaptığını telafi etmeye çalışırsın.Tabi ki bu sırada Saçmalarsın bebeğim' gibi aptalca şeyler anlatırdı.Bundan kaynaklanarak yaptığım şeyi telafi etmeye çalışıyordum.Nasılmı? Saat 23:59'ydi ve ben yemeğe gitmemiştim.Niall defalarca aramış hatta evimin önünde bir süre beklemişti.Mesajları durdurmak bilmezken, ben küvette zırlıyordum.Ardından dayanamayarak, ufak bir yalanla baştan savmıştım.Eminim ki beni ahmak veya aptal olduğumu düşünüyordu.Veya sürtük..Justin'in düşündüğü gibi bir SÜRTÜK.Kastettiği gibi bir SÜRTÜK.