STAN
15.BÖLÜM
HATIRLATMA
"Hayatım da tek gülümsediğim insanı elimden aldığın için mi? Hah, ben gidiyorum.Bir daha sakın ha sakın beni arama!" arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım.Tam bu sırada arkamdan bağırmasını duydum.Hayatımı sarsan o sesi.Hayatımın değişmesini sağlayan o sesi.
"Stefan burada!"
Yavaşça arkamı döndüm.Fal taşı gibi açılmış gözlerimle ona baktım.Ağzımı araladım ama konuşamıyordum.Birşey engel oluyordu.Boğazıma birşeyler düğümlenmişti.Nefes alamıyordum.Kalbim olduğundan fazla hızlı atıyordu ve karnım ağrıyordu.
"O-o.." duraksayıp düzenli nefes almaya çalıştım. "Ne-ner" boğazımı temizledim. "O nerede?" Gözümden akan yaşa aldırış etmeden onu dinlemeye çalıştım.
"Ben bilmiyorum..Üzgünüm..yalnızca beni arayıp, 'Liz'e zarar veremeyeceksin!' dediğini biliyorum.Birde seni izlediğini ve bir gün yanına gelip konuşucağını.." başını eğdi."Elizabeth, ben...ben..üzgünüm..böyle olmasını istemezdim inan bana.." yavaş adımlarla geri geri gittim.Gözlerimden akan yaşın haddi hesabı yoktu.O gelmişti ama ben onu göremiyordum.Hayatımın en değerli insanı gelmişti.Bana her zaman güçlü kalmamı söyleyen insan..işte, işte buradaydı.Ama ben onun nerede olduğunu bilmiyordum..
Arkamı dönüp koşmaya başladım.Arkamdan Martha'nın bağırdığını duyuyordum ama aldırış etmiyordum.Hızla bardan çıkıp, bilmediğim taraftan ilerledim.Bilmediğim yola saptım.Bilmediğim sokaklardan ilerledim...
Bir süre sonra yorulduğumu anlayınca kaldırıma oturdum.Hava hala aydınlıktı ama güneş batmak üzereydi.Eve gitmeliydim biliyorum ama bu halde eve gitmek istemiyordum.Justin, onun beni bu halde görmesini istemiyordum.Beni tek güçlü kılan şey Justin'di.Onuda kaybetmek istemiyordum.
"Elizabeth?" karşımdan gelen sese kafamı kaldırıp baktım.Önce ayakkabılarını, pantolonunu, kaslı vücudunu ve yüzünü gördüm.Bu Sam'di.Peki burada ne arıyordu?
"Burada ne arıyorsun? Sen, tanrım..sen neden ağlıyorsun?" yanıma çömelip elini yüzüme koyup göz yaşlarımı sildi.
"Bu," Yüzümü elinden kurtarım, göz yaşlarımı kendim sildim. "seni ilgilendirmez." ayağa fırlayıp yürümeye başladım.
"Justin, o sana zarar mı verdi?" ona hızla döndüm.
"Bu seni ilgilendirmez dedim Sam!" Hem Selena ile yatıyordu, hemde gelmiş bana Justin'in kalbimi kırıp kırmadığını soruyordu.Adi Piç!
"Bak eğer Selena ile akşam ye-"
"Selena ile ne halt yediysen umurumda değil." Kısık sesle ve sakin konuşmaya ne kadar çabalasamda başarılı olamıyordum.
"Peki ya sorun nedir? Bana neden böyle davranıyorsun Elizabeth?" gülüp kafamı sağ sola salladım.
"Bir daha karşıma çıkma!" arkamı dönüp hızla ilerlemeye başladım.
'İşte,' dedi iç sesim. 'Yine yalnızsın.' diye devam etti.
Ona aldırış etmeden yoluma devam ettim.Bir süre sonra telefonumun melodi sesi ile sıçradım.Hızla telefonumu çıkartıp kulağıma götürdüm.
"Alo?"
"Sevgilim?" bu Justin'di.
"Efendim Justin?" sesim düz çıkmıştı.Benim aksime onun sesi oldukça yumuşaktı.
"İşim bitti.İstersen seni alabilirim.Neredesin?" derin nefes aldım.Neredeydim ben? Lanet olasıca bu cadde, ne caddesiydi?
"Aslında...." etrafa göz attım. "Ben kayboldum." duraksadı.