Hayat denilen şey yaşanmışlıklardan, yaşarken size eşlik edenlerden ibarettir. Nefret ettikleriniz bile size üzeceğiniz şeyler yaşattığı için hayatınızın bir parçasıdır. Hayatınız unutamadıklarınızdır. Yaşanmışlıklarınız, vazgeçemediklerinizdir.
Öyleyse ne mümkündür, birini hayatınızdan çıkarmak? Ne mümkündür, yaşadıklarınızın aldığı soluğun rüzgarı ardınızda eserken unutmak?
İşte ben yedi yaşında bir nevi ölmüştüm. Çünkü yaşadıklarım acısını bile hissetmeden kopmuştu ruhumdan. Ardında iz dahi bırakmadan silinmişti hafızamdan. Ve ben başka birinin anılarında nefes almış, başka birinin mutluluğunda gözlerimi açmıştım. Ben sevdiklerimi, nefret ettiklerimi, arafımda terk ettiklerimi unutmuş başkasının çizdiği yolun başına konulmuştum.
Ardından beynimin kuytularında kazdığım kuyuya attığım birisiyle karşılaşmam kaçınılmaz olmuştu. Ve benim ölü yanımın kirpikleri kırpışmıştı. Onu ikinci kez tanıdıkça ruhumun eksik parçalarını hissetmiş onun avuçlarıma bıraktığı tohumları ekmiştim. Zamanla bir sürü kardelenler büyütmüştüm, ona aşık.
O sevdiğini anlatmıştı, benim eksik ruhumu anlattığından habersiz. Ben sevdiğimi dinlemiştim, hayatımı dinlediğimden habersiz. O zaman, işte tam o zaman bir aşkın reenkarnasyonu hislerimizde can bulmuştu. İşte ben o zaman, aynı adama ikinci kez aşık olmuştum.
🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚
DENİZ KABUĞU ~ ZEHRA SAĞIR
07.01.2017
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZ KABUĞU
Roman d'amourGeçmişinin boşluklarında süzülen bir kız. Geçmişindeki kızın varlığına ihtiyacı olan bir erkek. Ve geçmişin reenkarnasyonu olan bir aşk. Ne kız hatırlıyor, ne erkek unutabiliyor. Kız görmüyor, erkek kör olmayı diliyor. Ve acı çeken iki beden bir...