4.BÖLÜM: NEFES

1.3K 180 9
                                    

"Gitmek istemiyorum anne. Gerçekten, kendimi iyi hissetmiyorum."

"Bebeğim, ateşin yok. Başka bir şey varmış da bana söylemiyormuşsun gibi hissediyorum."

Yatağımın kenarına oturmuş saçımı okşayan anneme baktım. Parlak kehribar gözleri ve köfte dudakları onu benden daha güzel kılıyordu. Gür saçları omuzlarına dökülüyor, cılız bedeninden adeta güç akıyordu.

Elimi elinin üzerine koyup dudaklarıma götürdüm. Minik bir öpücük kondurduktan sonra "Başka bir şey yok, sadece biraz halsizim. Bu gün okula gitmeyi hiç istemiyorum, inan bana." dedim.

"İnanıyorum birtanem. Sana her şeyden çok inanıyorum." dedi ve yanağımı öpüp çıktı odadan. Ne kadar bana inandığını söylese de hala şüphelendiğini biliyordum. Haklıydı da.

Gözlerimi kapatıp göğsümdeki ağrıyı düşünmemeye çalışarak uyumaya çalıştım. Pek başarabildiğim söylenemezdi ancak bir saatin sonunda bilincim ağır ağır kapanmıştı.
🐚🐚🐚🐚

Öğlene doğru uyandığımda evde yalnızdım. Annem ve babam hastaneye gitmiş olmalıydılar. Mutfağa geçtiğimde dolabın üzerine yapıştırılmış olan mavi not kağıdı bu varsayımımı doğrulamıştı.

Kariyelerin başında büyük bir hastanede çalışan annem ve babam evlendikten sonra kendi hastanelerini açmaya karar vermişti. Çocuk doktoru olan anne ve babam çoğu zaman birlikte olamasakta iyi birer ebeveyndilerdi. Öyle iyilerdi ki bulaşıklarını yıkamayı unutmuşlardı.

Kendime yiyecek bir şeyler hazırlayıp açlıktan guruldayan karnımı doyurdum. Televizyonun önüne geçtiğimde kursa da gitmemeye karar vermiştim. Bu gün hiçbir şey yapasım yoktu. Tek istediğim gece yarısının çabuk gelmesiydi. Onunla konuşmak istiyordum. Yeni yöntemin hoşuma gitmediğini söylemek içimi dökmek istiyordum. Ancak beklemek o denli zor geliyordu ki, kendimi kapıdan atmamak için zor zaptediyordum.

Odama dönüp dizi izlemeye karar verdim. Koltuğa yapışmış bedenimi zorlukla kaldırıp odama çıktım. Karar verdiğim gibi, öncesinde eğlenerek izlediğim dizinin kalan bölümlerini tepki vermeden izledim. Bu durumu düzeltmek için ne yapacağımı bilemez haldeydim.

Boşluk değildi bu. Dibi karanlık bir kuyuydu. İçerisine çiçekler ekilmesi gereken yalnız bir kuyuydu. Her saniye acısını tüm benliğime hissettiren bir kuyuydu.

Bilgisayarı kıracak kadar sert bir hareketle kapattım. Yatağımdan oflaya puflaya indiğimde saatin sekiz olduğunu gördüm. Annemler gelmek üzereydi.

Odadaki sessizlik yoğunlaştığında aşağıdan gelen telefon melodisini ancak duydum. Koşarak odadan çıkarken kimin aradığını çokta merak ettiğim söylenemezdi. Annem veya babamdı.

Salona ulaştığımda masanın üzerinde duran telefonumu kaptım. Beklediğim gibiydi. Arayan annemdi. Aramayı cevapladığımda annemin kadifemsi sesi kulağıma doldu.

"Nasılsın bakalım?"

"Daha iyiyim anne." dedim sesimi olabildiğince canlı çıkarmaya çalışarak.

Ne kadar başarılı olduğumu annemin tatmin olmuş sesini duyunca anladım.

"Ne yedin sabah?"

"Atıştırdım bir şeyler." diye geveledim.

"Biz geç geleceğiz. Ben senin için seveceğin şeyler sipariş ettirdim."

"Pekala. Seni seviyorum."

"Ben de seni güzelim. Çok geç uyuma." deyip kapattığında telefonu koltuğa fırlattım.

Bir süre daha yalnız kalırsam delirecek gibi olana kadar bekledikten sonra annemin bahsettiği seveceğim şey gelmiş, bende üzerime düşen görevi memnuniyetle yerine getirmiştim. Önümde duran büyük boy pizzayı tıkanana dek yedim. Son dilimi zorlukla indirirken aldığım nefesler derinleşmişti.

Yarattığım dağınıklığı toparlarken saat dokuzu geçiyordu. Acilen kendimi dışarı atmalıydım. Aksi halde bir duvarın dibine çöküp ileri geri sallanmam şaşılacak bir durum olmazdı.

Üzerimdeki tek renk pijamalarıma aldırmadan montumu aldım. Cep telefonumu sessize aldıktan hemen sonra evden çıktım.

Bedenim boş sokakta dans eden ayazı mutlulukla karşılarken aceleci adımlarla sahile doğru yürüdüm.

Çok geçmeden göz kadrajıma giren boş salıncakları üzgün bakışlar atarken buldum kendimi. Ayaklarımı sürüyerek her zaman oturduğum salıncağa doğru ilerledim.

Hantallaşmış bedenimi salıncağa bırakırken ayaklarım benden bağımsızca ileri geri sallandı. Diğer günlere nazaran daha şiddetli olan dalgalar ayaklarıma ulaşıyordu. Bu saatte bu kadar şiddet görülmüş şey değildi.

Ağır ağır arkaya doğru düşen başımı irkilerek düzelttim. Bir anda bastıran uyku beni hazırlıksız yakalamıştı. Kapanmak için yalvaran gözlerimi istediğini elde etmemesi için ardına kadar açtım.

Yüzüme doğru esip saçlarımı uçuşturan rüzgarı kirpiklerimi titreterek karşılaşırken bu sefer yana düşen başıma bir türlü engel olamıyordum. Salıncağın zincirlerine tutunan ellerim gevşeyip kucağıma düştüğü anda yana düşen başımın altına geniş bir omuz yerleşti. Gelmişti. Onun olduğunu biliyordum. Belki ıslak toprak kokusundan belki de öyle hissettiğimden biliyordum.

Daha fazla düşünmeme kalmadan bilincim her şeye kapandı. Bir tek onun saçlarımdan çektiği nefesini hissediyordum.

🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚🐚

DENİZ KABUĞU ~ ZEHRA SAĞIR

03.02.2017

DENİZ KABUĞU Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin