Şeyh külü teberkle karıştırıp muskanın içine döktü muskanın ağzını diktikten sonra boynuma astı... Babama dönüp:
Bu muska onü kötü niyetli varlıklardan koruyacaktır.(dedi) Babam: Allah razı olsun hakkınızı helal edin şeyhim...(dedi mahcup bir edayla)
Şeyh: Derdide dermanıda veren Allahtır evladım biz sadece aracıyız temiz ve kötlüklerden arınmış halis bir kalple dua eder taktiri ona brakırız...
Dedikten sonra hanımına seslendi: Hanıım çaylar nerde kaldı
Uzun süren bir sessizlikten sonra cevap gelmeyince şeyh tekrar seslendi:
Hanıım beni duyuyormusun
Hanımı: Hee duydum duydum bardakları yıkayıp geliyorum(dedi bıkkın bir ses tonuyla)
Şeyh babama dönüp gülümsedi:
Bizim hanımın kulakları da iyice ağırlaştı bişeyi anlaması için en az iki kez tekrarlamam gerekiyor.
Babam gülümseyip başını salladı. Sigarasını küllüge bastırıp söndürdükten sonra işaret parmağıyla kulağını gösterdi: Kadınların sorunu burda değil burda burda.(dedi parmağıyla başına dokunurken)
Şeyh güldü ağzından ve burnundan süzülen sigara dumanına aldırmadan dakikalarca güldü...
Gülmesi bitince öksürmeye başladı.Biyandan öksürüyor biyandan da kesik kesik nefes almaya çalışyordu.
Öksürme nöbetinden kurtulduktan sonra hanıma seslendi:
Hanııım bir bardak su getir dedi. Hanımın cevap vermesine fırsat vermeden aynı şeyleri bir kaç kez daha tekrarladı cevap gelmeden önce su geldi...
Suyu içtikten sonra küçük muhammedin başını okşadı su gibi aziz ol yavrum dedi...
Kapının esiğinde şeyhin hanımı gözüktü.Çay tepsisini göbeğine dayamış bir vaziyette:
Çay biraz gecikti kusira bakmayın dedi daha sonra sonra çayları dağıttı.(çocuk olduğum için bana çay verilmedi)
Babam çayını bitirince:
Şeyhim müsade varmı(dedi)
Şeyh: Nereye gidiyorsunuz daha meyve yiyecektik(dedi göbegi hararetle ramazan davulu gibi inip inip kalkan eşini farketmeden) Babam:
Ziyade olsun şeyhim yemiş gibi olduk bir dahaki sefere inş(dedi kalkmaya davranırken)
Şeyh: Tamam oldu dedi nefes nefse kalkmaya davranırken...
Dış kapıya geldiklerinde babam şeyhle tokalaşıp sarıldı elindeki yeşil kağıt destesini alıp şeyhin ceketinin cebine soktu...
(şeyh farketti ama farkedip parayı iade etmek işine gelmediği için farketmemiş gibi yaptı...)
Para konusuna gelmişken burda anlatmadan geçemeyeceğim bir konu geldi aklıma konu bütünlüğünü bozmadan özet olarak geçecem inş... Dağda yürürken daha önce hiç görmediğim yeşil bir kağıt gördüm. Alıp inceledim.Üzerindeki atatürk resmini ve lira yazan bölümü görünce para olduğunu anladım İsmet bakkala doğru hızla koşmaya başladım. Bakkala ulaşınca kesik kesik solur bir vaziyette: İsmet abi bu paraya nekadar şey geliyorsa hepsini ver(dedim)
İsmet amca elimdeki parayı alıp inceledi: Bu parayı nerde buldun(dedi şaşkın bir ifadeyle)
Başımı kaşıdım(yalan söylemeden önce böyle yapardım hep)
-Babam verdiii(dedim pişkin pişkin sırıtırken)
Tezgahtan çıkıp kulağımı çekti:
Yalan söyleme baban çok çok elli bin yüzbin taş çatlasın ikiyüz ellibin verir -Yooo babamın cüzdanında bu yeşil paralardan bissürü var hem benim babam zengin daha fazlasınıda verir _Şimdi anlarız
Dedikten sonra yakamdan tutup dışarı doğru çekti. Kendimi yere atınca kapıya doğru hızla sürükledi beni. Kapının eşiğine gelince toparlanıp ismet amcanıp kolunu ısırdım.Beni sert bir şekilde yitince kapının pervazına çarpıp yere düştüm.
Daha sonra kalkıp koştum hiç arkama bakmadan dakikalarca koştum...
Eve gelince kapının önünde annemi gördüm.Elindeki yeşil kağıtla sorgulayan gözlerle bana bakıyordu... Vay ismet vay hemen ispiyonlamış beni dedim kendi kendime.
-Bu parayı nerden buldun(dedi sinirle solurken)
-Yerde buldum(dedim göz teması kurmaktan kaçınırken)
-Yalan söyleme bakkal ismet çaldığını söylüyor
-Çalarsam allah beni cehenneminde yakar ben hırsızlık yapmam
-Çalmadıysan nerden geldi bu para
-Yerde bulduğumu söyledim ya
-Nerde buldun
-Dağda gezerken buldum calıların arasına sıkışmıştı...
-Tamam(dedi içeri girdi)
-Ne tamamı paramı versene
-Para senin değil
-Önceden yerindi daha sonra ben buldum benim oldu kim bulursa onundur...
-Bu paranın bir sahibi var
-Kim
-Şimdilik bilmiyoruz
-Bilmiyorsak sahibini nasıl bulacaz
-Bilmiyorum
-Bilmiyorsan paramı ver o zaman
-Sahibini bulamassak onun hayrına ihtiyac sahibi birine veririz parayı
-Ben ne olacam benimde paraya ihtiyacım var
-Sanada ikiyüz ellibin veririm anlaştıkmı
Düşünür gibi yaptım
-Bu parayı bozdursak kaçtane ikiyüz ellibin cıkar ??
Ensemin köküne okkalı bir sille geçirdikten sonra:
Fazla soru sorma dedi
-Niye işineme gelmiyor
Sert sert baktıktan sonra:
Parayı istiyormusun istemiyormusun dedi.
Elimi açtım: Tamam paramı hemen şimdi istiyorum
-Baban gelince veririm
-Babam geç gelir
-Bir saate kalmaz gelir
-Gelse bile parayı vereceği ne malum. Başını salladı: Verir verir daha fazlasıni bile verir dedi....
Yeşil kağıdın akibetini öğrenemedim hiç.Annem kendinede harcamış olabilirdı ihtiyaç sahibi birinede... Annem sözünü tuttu babam gelince ikyüz ellibinimi verdi daha fazlasını isteyincede yağlı bir sille attı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Avarenin Anıları
AdventureAcının ve yokluğun yok olduğu o güzel dünya sadece sana aittir. Orda efendi sensin.Canlı cansız tüm varlıkların tek amacı sana hizmet etmektir.... Orda efendi sensin.Senin varlığın onların varlığı,senin yokluğunda onların yokluğudur... Senin zihnind...