Meçhul Takip 2(Market)

34 3 0
                                    

Soğuk bir sonbahar sabahıydı.
Günün sessizliği yandaireyi boyluboyuna kuşatan çam ağacını mesken edinmiş kuşların cıvıltısıyla bozuluyordu...
Günün sessizliği havayı döven poyrazın keskin ssiyle bozuluyordu... Günün sessizliği yeri döven yağmurun trampetimsi sesiyle bozuluyordu...
Günün sessizliği rüzgarın önüne katıp sağa sola savurduğu çalıçırpı ve antebin işe yaramaz çerçöpünün hışırtısıyla bozuluyordu...
Günün sessizliğ ağır ilerleyen trafikte işe yetişmek içn kornaya basan sağasola küfürler yağdıran insanların sesiyle bozuluyordu...
Günün güzelliğini gün değil günu oluşturan asıl elementler bozuyordu... İnsan ve doğa birbirine zıt iki varlık.... Yolun üzerinde bir parça ekmek için cedelleşen iki serçe gördüm(Antepte başka kuş çeşidide yoktu zaten) Yaklaşan araba seslerini duyunca ekmeği gagalamayı brakıp en yakın ağaca kondular. Yol sakinleşince ekmeğe hucum edip bir süre daha cedelleştiler.
İri olanı yaklaşan araba seslerini duyunca uçup gözden kayboldu.
Ufak olanı ekmeği gagalayıp uçmaya çalışırken ekmek düştü.
Tekrar gagalayıp uçtu yolun yarısını katetmeden ekmeği düşürdü.
Üçüncu denemede belediye otobüsü minik serçeyi ezip geçti ekmek kana boyandı....
Yola doğru koştum.Asfalt yola yapışmış serçeyi gagasındaki ekmekle birlikte alıp şaşkın şaşkın bakan insanların arasından koşarak geçtim... Minik serçeyi kanlı ekmekle birlikte öpüp alnıma koydum.Daha sonra gömdüm.Merhumun ruhuna fatiha okuyup yoluma devam ettim...
Soğuk iyice bastırınca markete sığındındım.Üzerimdeki kıyafetler kuruyuncaya kadar dolaştım.
Arada dilenci muamelesi görmemek için atıştırmalık birşeylerde alıp çıkışa yöneldim...
-Üç lira yirmi krş litfen (dedi çiğnediği çilek aromalı sakızı yüzüme doğru patlatırken)
-Buyrun
Para üstünü hesaplayıp fişiyle birlikte verirken bir poşet rica ettim.
Poşedi verince yırtık olduğunu farkettim sağlam bir poşet istedim. Bayan kasiyer kısa süreli bir duraksamadan sonra Yeni bir poşet almak için uzandı.
O sırada dudakları oynuyordu(dudak okumasını bilmiyordum ama insanların zihnini o anki durumuda gözönünde bulundurarak okuyabiliyordum.
Büyük ihtimelle şöyle diyordu üç liralık alışveriş yapıyor poşet beğenmiyor görgüsüz aptal nolacak...) -buyrun poşetiniz(dedi geviş getiren danalar gibi sakız çiğnerken)
-teşekkürler dedim (içimden saydırırken)
-Rica ederim bidaha bekleriz
-tabi tabi (n.h gelirim).............. Marketten dışarı çıkınca soğuk hava keskin bir ustura gibi yüzümü kesti... Soğuktan korunmak için başımı öne eğip körlemesine yürürken yanlışlıkla çöp bidonuna çarptım.
Vücudumun tampon kısmı çarpmanın etkisiyle yana savrulurken abes kelimeler döküldü ağzımdan... Bidona sert bir tekme atınca ayağım incindi ring meydanını terkeden yaralı bir boksör gibi topallıya topalıya uzaklaştım ordan...
(bazen Allahın bir bidonla bile başa çıkamayan şu aciz kulunu niçin yarattiğını düşünür teessüfle iç geçirirdim)
Ayağımdakı acıının dinmesi için parktaki banklardan birine oturdum...
Kısa bir süre sonra güzel bir bayan saati sormak için yanıma yaklaştı(Parfümü esrar etkisi yapmış başımı döndürmüştü)
-Saatmi(dedim içimdeki heyecanı bastırmaya çalışırken
-Evet saat
-şşyy saat yok bnim saatim yok
-Yokmu
-Yok ama istiyorsan telefonu verebilirim.
Gerzrkalı ssppık deyip uzaklaştı. Arkasından bağırdım
-Bayan beni yanlış anladınız telfonun saati demek istemiştim...
Dedim ama beni duymadı topuklu ayakkabılarının çıkardı sesler eşliğinde kayboluncaya kadar yürüdü. Kaybolduktan dakikalar sonra bile ayakkabilarının çıkardığı sesi duyabiliyordum....
way way wayyy ne kadındı ama deyip haran hayran iç geçirdim... Başımımdaki küllahı çıkarıp birkaç dişi kalmış yoksul tarağımla arabanın camına bakıp saçımı taradım daha sonra tekrar yollara düştüm...
Yolda yürürken zengin ama çirkin bir zübbenin sevgilisi olarak tahmin ettiğim biriyle tlfonda tartıştığını gördüm.
Hakaret üstüne hakaret yağdırıyor bağırıyor çağırıyor birbirinden iğrenç kelimler dökülüyordu ağzından...
-Bana bak aslı sana geleceksin diyorsam geleceksin orspuluğun lüzumu yok anladınmı beni...
-.........
-Bak baak beni dinlee... sözümü kesme beni dinle diyorum sanaa.... Şırfffffffntııııııı deyip tlfonu benim olduğum tarafa olanca kuvvetiyle fırlattı.
Metrixteki neo gibi geriye doğru kaykıldım.telfon üzerimden roket hızıyla geçip arkamdaki ağaca çarptı .
Tlfonun herbir parçası bitarafa uçtu... Zübbenin arkadaşları koşup tlfonun parçalarını toplayıp tekrar birleştirdiler.
Son olarak bataryasınıda takıp zengin zübbeye iade ettiler...
Tlfon açılınca aynı kızi yine arayip kaldığı yerden devam etti...
Vaybe ne sağlam tlfonmuş deyip sonu gelmeyen yolda kayboluncaya kadar yürüdüm...

Bir Avarenin AnılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin