lily luna potter
°
Siyah çoraplarını ayağına geçirerek botlarını aramaya başladı. Dün akşam yorgun olduğu için, öylece gelip uyumuştu, doğal olarak da eşyalarını düzgün yerleştirmemişti.
Aradığını sonunda pencerenin altında bulunca sırıtması yüzüne yayıldı. "Lils? Hazır mısın?"
"Geliyorum!" Botlarını ayağına geçirince Jessica'yı bekletmemek adına hemen çantasını kaparak aşağı indi. "Bu halin ne?"
Arkadaşının bağırmasını görmezden gelerek sordu. "Ne varmış halimde?"
"Sen hiçbir zaman saçını açık bırakmazsın. Ayrıca, bu soğuk havada sadece çorap mı giydin?"
"Ya hiç vaktim yok, acıktım hem de." Jessica'yı kolundan sürükleyerek kapıya -tabloya- yaklaştı. "Bu günlük böyle olsun."
"Sen bilirsin."
Tabloyu iterek dışarı çıkan ikili karşılaştıkları manzara ile sustu. "Burda ne işiniz var?"
"Rose'u bekliyoruz. Ayrıca, sana hesap vermek zorunda da değilim, kardeşim." Lily gözlerini devirerek ağabeyi Albus'un yanından uzaklaştı.
"Sanki bilmiyormuş gibi konuşma, Al. Bizim Lily Potter'a hesap verme gibi bir mecburiyetimiz vardı, unuttun mu?" Gözlerini sıkıca yumarak sakinleşmeye çalıştı.
Lanet olası Malfoy.
"Sen her işe burnunu sokmasan da olmuyor, değil mi? Gördüğün üzere sana değil, ağabeyime sordum, Malfoy!" Scorpius elini boş-işler-bunlar der gibi savurdu ve onun arkasından Büyük Salon'a ilerledi.
"Hiç altta kalma sakın."
"Senin altında kalmayacağıma emin olabilirsin."
Scorpius aklındaki düşünceleri savurmak için başını salladı. "Çok fazla konuşuyorsun, Potter."
"Sen susmadığın içindir." Jessica gözlerini devirerek yanına yaklaşan Rose'a baktı. "Ve Hogwarts'ın 1793. Potter - Malfoy savaşını açık ilan ediyorum."
Rose gözlerini devirerek onları umursamadan tartışmaya devam eden ikiliye baktı. "Cidden, hiç sıkılmıyorlar mı?"
"Baksana Potter, bana aşık falan mısın? Sürekli sohbet etmek için çabalar falan." Lily kıpkırmızı kızararak çantasını onun omzuna geçirdi. "Sen nasıl bir manyaksın ya?!" Sinirle soluyup ondan olabildiğince uzağa kaçtı.
"İnkar etmedin, kesin bir şeyler var, Potter." Kızıl saçlarını savurarak onu umursamadığını belli etmeye çalıştı, zira Malfoy'a olan hislerini ifade etmeye kalkarsa işin sonunda katil olup Azkaban'a gitme olasılığı yüksekti.
Tahminen iki saat gibi bir sürenin sonunda genç kız İksir dersi için arkadaşıyla birlikte mahzene inmişti. Kış aylarının yaklaşmasının yanı sıra, mahzenlerin soğuk bir havaya sahip olması iki arkadaşın soğuktan titremesine neden oluyordu. "Sana kalın giy, demiştim."
"Dayanabilirim." O bir Potter'dı, dayanıklık gücü tartışmaya açık olamazdı.
Profesörün dediklerini dinlerken, aynı anda uygulamaya çalışıyordu. Bir eli kazanı karıştırıyor, diğer eliyle de kayan gözlüğünü düzeltiyordu. "Ve üç adet örümcek kurusu." Kendi halinde mırıldanarak ikinci örümceğini atmıştı ki, etraftaki sesleri duymasına engel olan bir ses yükseldi yakından. İnsanların söyledikleri uğultu halinde kulağına ulaşıyor, lakin birşey anlamıyordu.
Olanları anlaması uzun sürmüştü - belki de anlamak istememişti -, onu şoktan ayıltan Jess'in onu sarsması oldu. "Lils!"
"İ-iyiyim." Dolu gözleri etrafını sarmış olan arkadaşlarının üzerine çevrildi. "Sorun yok, iyiyim."
İyi değildi. Hayatında ilk kez İksir'de başarısız olmuştu. Kazanı patlamıştı. "Ellerim..."
"Kızarmış. Miss Potter, en iyisi revire görünmeniz." Başını sallayıp, kaşığı şişmiş ve kırmızı renge bürünmüş elinden almasına izin verdi. Kısa sürenin ardından ellerini kendinden uzak tutarak revire ilerlemeye başlamıştı.
"Potter, bekle!"
(...)
Soğuktan sakınmak için hızla seraya girdiğinde hissettiği rahatsızlığın sebebini bir süre sonra anlamıştı. "Scorp..." Hapşırığından dolayı Albus'a zar zor cevap verdi. "Ben-" Ve bir hapşırık daha.
"Bekle, Mr. Longbottom'a haber vereyim." Bugün işleyecekleri bitkinin ne olduğunu bulması uzun sürmemişti. Adamotu. Alerjisi tekrar nüksedince kendisini tutamayıp tekrar hapşırdı. "Scorp, iyi misin?"
Rose'a başını sallayıp, Albus'u beklemeye başladı. "Alerji." Rose anlayışla karşılayıp arkadaşlarının yanına gitti. Beklenen Potter kısa süre sonra gelince hemen dışarı fırlamıştı. "Longbottom revire gitmeni istiyor, ama benim gelmeme izin vermedi."
"Ben-" Hapşırık. "Giderim." Bir hapşırık daha.
Kısa süre sonra adımları seralardan çıkıp hastane kanadına doğru yol çizmeye başlamıştı. Gelene kadar kaç kez hapşırmıştı, sayamamıştı bile.
Revirin kapısını itip içeri girdiğinde, gördüğü manzara ise alerjisini unutturacak cinstendi...
Kızgın boğa gibi onun üzerine atlamak, lanetle işini bitirmek isterdi şu an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akrep ve Zambak || ScorLily
FanficKüçük çocukların, mutlu hikayelerin olduğu bir masaldı bu. Ta ki, herşey kanlı bıçakla kesilmiş gibi bitmişti. Bitmek de bir bakış açısıydı, genç adam yıllar sonra duygularını bastıramamış, herşey birden patlak vermişti. Ona göre bitmek değildi çünk...