KUMA 2.

13.7K 422 41
                                    

Korkuları vardır insanın, tüylerini ürpertecek kadar güçlü olan. Her an tehlikede olduğunu bağıran. Gözlerini kapatsa sanki o korkuya yenilecek gibi hissettiren...

Yutkundu genç kadın. Sessizce, korkuyla....
Daha sonra ise derin bir nefes aldı. O korkusuna yenilmekten nefret ederdi ve her seferinde yenilen o oluyordu. Derin bir iç çekti. Bu sefer korkusuna yenilmeyecek, mücadele edecekti. O ayakta durmayı küçük yaşlardayken öğrenmişti. Küçükken babasını kaybettiğinde...

Derin bir nefes alıp karşısında ki adamı inceledi. O farklıydı... İnsanın içine işleyecek kadar kalıcıydı. Kokusunu özlemişti onun, sarılışını, sahiplenişini, her şeyini özlemişti...
Fakat özlemine ağır basan korkusu ise karşısında ki sert bakışların önüne geçmişti. Genç kadın korkuyordu ama korkusunu saklamayı iyi öğrenmişti.

''Azad...'' diye fısıldadı. Ses tonu biraz önceki ses tonuna göre daha alçaktı. Fakat yine bütün hırçınlığını koruyordu.

Derin bir nefes alan adam gözlerini kapatıp sabır diledi. Artık bıkmıştı. Sürekli aynı şeyleri yaşamak onu boğuyordu. Artık nefes alamayacak hale gelmişti. Sıkılmıştı bu iki kadının kavgalarından. Yüzünü avuçlarının içine alıp sesli nefesini verdi. Bu sırada arkasına dönen Şevval ise korkuyordu. Konağa gelir gelmez kavga çıkmasından korkuyordu. Üstelik Azad'ın hiç bir şey dememesi onu daha da korkutuyordu. Titreyen bedenini kontrol altına almaya çalıştı. Titriyordu korkudan ve kendisini sıkıyordu. Sanki kendisini sıkarsa korkusu geçecek gibiydi...

''İkinizde odalarınıza çekilin. İşimi halledip geleceğim!'' diyen adamın sesinde ki bıkmışlık ortadaydı. Artık sıkılmıştı bu iki kadının kavgalarından. İkisinin de yanındayken mutluydu fakat ikisi de bir arada olduklarında etraf savaş alanından farksızdı. Boynunu yana yatırıp merdivenleri çıkan kadınlara baktı. İkisi de korunmasızdı. İkisinin de sevgiye ihtiyacı vardı. Fakat genç adamın kalbi hangisine yetecekti ki?

''Allah'ım sen yardım et...'' diye fısıldadı genç adam bahçeye geri çıkarken. Gözleri çardakta oturan kardeşine takıldığında adımlarını oraya doğru çevirdi. Mirzah dirseklerini dizlerine dayamış, kafasını da avuçlarının arasında sıkıştırmış oturuyordu. Düşünceli olduğu her halinden belliydi. Acı çekiyordu. Yüreği yanıyordu, nefessiz kalıyordu. Bu belliydi çünkü genç adam da bunları çekiyordu. O da acı çekiyordu iki kadınıyla...

''Mirzah..'' dedi genç adam kardeşinin karşısına otururken. Genç adam kafasını kaldırıp abisini inceledi. Daha sonra ise bedenini dikleştirdi.
''Gelmişsiniz.'' dedi sadece. Zaten ne diyebilirdi ki. Sıkışan yüreği konuşmasını bile istemiyordu. Konuştukça bıçak saplanıyordu yüreğine. Artık dayanacak gücü yoktu. Hissizleşmişti sanki. Ruhu ölü bir bedeni aratmıyordu.

''Evet geldik.'' dedi Azad. Ne diyeceğini bilmiyordu. Çünkü söyleyeceği sözlerin kardeşi için gereksiz olduğunu biliyordu. O hiç bir şeyi dinlemeyip aşkının peşinden gidecekti. Zaten aşkı için karşısına babasını almıştı. Korkmuyordu kardeşi. Sevdiği için mücadele etmekten korkmuyordu...

''Seviyorsun değil mi?'' diye sordu genç adam. Sorduğu soru çok saçmaydı, bunun farkındaydı ama sormak istemişti. Bunu Mirzah'tan duymak istemişti.
''Hayır!'' dedi genç adam.
''Ben ona bağlandım. Ben onun gözlerinde kayboluyorum. Onun gözleri benim gökyüzüm.'' dediğinde genç adamın dudağının kenarı kıvrılmıştı. Düşünceleri doğruydu. Kardeşi sırılsıklam aşıktı. Gurur duydu genç adam. Kardeşinin adam gibi sevmesi ile gurur duydu....

''Biliyordum.'' diye fısıldadı. Daha sonra ise derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
''Begüm'ü seviyorsun, belli oluyor. Ama onun bizim adetlerimizin uzağında bir kadın olduğunun farkındasın değil mi?'' diye sordu genç adam. Karşısında ki adamın aşktan gözünün hiç bir şey göremediği belliydi. Saf seviyordu, masum seviyordu...

KUMA 2. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin