1. HACİZ

127 6 7
                                    

Merhaba arkadaşlar! Bu benim yeni hikayem ve gerçekten çok uğraştım. Umarım beğenirsiniz. Bölümleri hangi aralıklarla yayımlarım bilmiyorum ama bir düzene soktuktan sonra söylerim.  Ayrıca bu ilk bölüm olduğu için asıl konuya giriş yapmadık. Biraz daha okuyun. Özellikle sekizinci bölümden sonra her şey yavaş yavaş başlıyor. Her neyse! Umarım beğenirsiniz! İyi okumalar!


Saat 6:00'dı. Alarmın lanet sesi beni uyandırmıştı, yine.

Üzerime formamı giymiştim bile. Anneannem kahvaltıyı hazırlamıştır, inmemi bekliyordur. Ama saçımı daha yapmadım. Beklemek zorunda.

Toka kutumdan elime geçen tokayı aldım ve hızlı bir şekilde saçımı at kuyruğu yaptım. Yüzümü yıkadım ve tipime baktım. Tam anlamıyla çaresiz bir kız gibi görünüyordum. Kahverengi gözlerim yorgun görünüyordu. Saçlarımın uçları kırık, cansız. Yüzüm ise gerçekten berbat. Gözlerimin altı şiş olduğu için bütün yüzümü mahvediyor. Ayrıca yanağımda belirgin olan sivilce ise daha da sinir bozucu.

En sonunda tamamen hazırlanıp odadan çıktım ve iki kişinin zor sığdığı mutfağa girdim. Anneannem patates kızarmıştı. Gerçekten enfes görünüyordu ama genelde sabahları kalkar kalkmaz bir şeyler yiyemediğim için muhtemelen patatesleri saklama kabına atıp çantama koyacağım. Genelde böyle yaparız.

Anneannem her şeyi halletmişti. Giderken yanağını öptüm.
''Dikkat et kızım!'' Diye tembihlemeyi de unutmadı. Eğer havam yerinde olsaydı, gülümserdim.

Tramvay doğru yürümeye başladığımda, tramvaya binmek için karışık çantamdan pasomu bulmaya çalışıyordum. En sonunda buldum ve bileti bastım. Geriye sadece tramvayı beklemek kalmıştı.

Sonunda tramvaya binmiştim. On dakika sonra okulda olurdum muhtemelen. O yüzden kulaklığımı çıkardım ve 'Müziklerim'e girdim. Favori şarkım olan 'I Know Places' şarkısını açtım ve dinlemeye başladım.

Tramvay okulun çok yakınında durduğu için okula çok yürümüyordum. Bu benim için artıydı tabi ki.

Ben şehrimizin fen lisesinde okuyordum. Gerçekten okul hayatım boyunca çok çalışmış ve emeklerimle bu okula gelmiştim. Bu sevdiğim tek yönümdü.

Bu okulu çok seviyordum. Ders çalışmak ise yapabildiğim en iyi işti sanırım. Sadece birkaç dersim kötüydü ama yine de notlarıma bakarsak 'kötü' değillerdi. Belki de ben öyle düşünüyordum.

Bu okulu sevmemdeki başka bir etken ise oydu. Semih. Yedinci sınıftan beri bir şekilde ondan hoşlanıyordum ama o beni tanımıyordu bile. Aynı yaşıtız ama o başka bir sınıftaydı. Yani sınıfımdaki kişiler bile beni bilmezken, başka sınıftan birinin beni bilmesi komik olurdu.

Bu okulda tanıdığım bir kişi daha vardı tabi ki. Çağlar. Ev sahibimizin oğlu. Paraya para demiyorlar. Çok zenginler ve oturduğumuz apartman onlara ait. Gelir kaynakları sadece apartman değil tabi ki. Babası bir yapımcı ve gerçekten çok para kazanıyorlar. Ayrıca Çağlar çok yakışıklı olduğu için bazı markalar için kamera karşısına geçiyor ve modellik yapıyor. Birçok kız arkasında kuyruk gibi dolaşıyorlar. Yazık. Kendilerini küçük düşürmekten başka bir işe yaramıyor bence.

Çağlar'ın, ne kadar tuhaf olsa da sevgilisi yok. Sanırım biraz sert, soğuk. Ya da dışarıdan öyle görünüyor. Yani, kirayı almaya bazen o gelirdi ve sadece kirayı alıp geri dönerdi. Hiç konuşmaz, mecbur oldukça yüzümüze bile bakmazdı. Gıcık bir tip yani.

Semih ise çok sevecen olmasıyla beraber, çokta sıcakkanlı birisi aynı zamanda. Ortaokuldayken okulun futbol takımındaydı ve maçları izlemeye sınıfça toplanıp giderdik. Molalarda bizlere selam verir, hatta birkaç kişiyle konuşurdu. Oradan biliyordum, ama zaten şimdi aynı sınıfta olduğumuz için bu yönünü daha iyi görebiliyorum.

ÇARESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin