Merhaba arkadaşlar! Bu bölüm gerçekten çok uzun oldu. Ama duygusal da oldu bence. Neyse. Herkese iyi okumalar.
Değer vermek bence her insanın yapısında bulunan bir şeydi. Yani, her insan birine değer verirdi değil mi? Çocuğuna, sevdiğine, ailesine, arkadaşına... Ama bence, herkes değer verirdi birine. Belki de okuduğu kitaptaki bir karaktere. Kim bilebilir? Ve ben, bu yıl kendimi çok değiştirdim sanırım. Yeni kişiler tanıdım. Onlarla zaman geçirdim. Eğlendim, kırıldım. Hayatımın şokunu yaşadım. Fakat hayat, her şeye rağmen güzeldi. Devam ediyordu. Bazı olaylar, bizim değer verdiğimizi bilmediğimiz ama aslında gerçekten çok değer verdiğimiz insanları ortaya çıkarıyordu. Son olan olaylarda Çağlar'a çok fazla kırılmıştım. Söylediği sözler çok ağırdı ama ben ona değer verdiğim için onu ciddiye almıştım. Semih olayında da öyle. Çünkü karşıma nefret ettiğim biri çıksa ve bana istediğini söylese umurumda bile olmaz. Ama hayır, karşınızdaki kişi değer verdiğiniz biri olunca işler değişiyor. Ben bunu, çok iyi anladım. Ve bir ders de çıkardım. O değer verdiğiniz insanlar var ya, işte onların kıymetini bilin. Sonuna kadar.
Düşünürken aramızdaki mesafeyi o kadar çok açmışım ki ona yetişebilmek için koştum. Sonunda yetişebildiğimde nefes nefese kalmıştım ve nefes alış verişim hızlanmıştı. Böyle bir huyum vardı. Çok, çok az bile koşsam hemen karnıma ağrı giriyordu, yoruluyordum.
''Gören de maraton koştu zannedecek. Bu ne hâl kızım? Alt tarafı beş saniye koştun.'' Deyince gülümsedim. Bu çocuk komikti. Ama sinir de ediyordu. Sinir şey.
''Katlanacaksın artık ne yapayım?'' Dedim ve gülümsedim. O da ters ters bakıp:
''Katlanmayacağım dediğimi hatırlamıyorum.'' Dediğinde gülümsedim ve:
''Ben de.'' Dedim. Sonra ikimiz de gülümsedik. Gülümsemem gelen telefon sesiyle son buldu. Arayan kişi Semih'ti.
''Kim arıyor?'' Dedi Çağlar bir anda buz kütlesi haline dönerek.
''Semih.'' Dedim. Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşmuştu.
''Açma.'' Dedi buz gibi bir sesle. Ah sevgili dostum, arkadaşını tanımıyor musun sen? Tabi ki açacağım. Bunu o buz gibi sesin bile engelleyemez.
''Alo Semih?'' Diyerek telefonu açtım. Çağlar da bana 'bunu sonra konuşacağız' dercesine bakıyordu.
''Seni merak ettim Erem. Sana bir şey yapmadı değil mi?'' Dediğinde Çağlar'a baktım. Sinirli görünüyordu. Hadi ama! Bunun için mi? Oh, Çağlar!
''Bir sıkıntı yok Semih. Merak etme. Zaten seninle tekrar buluştuğumuzda iyice konuşuruz.'' Dedim gülümseyerek. Evet, Çağlar öfke nöbetine girmiş olabilirdi. Gerçekten. Gözleri alev almış gibiydi adeta. Tamam, dostumsun ve beni başka bir arkadaşımdan kıskanmana gerek yok. Yani hayallerimdeki erkek arkadaşımdan. Tamam mı?
''Zaten o gün boşu boşuna günahını aldığım içinde özür dileyemedim ve telefonda da bunu konuşmak istemiyorum. Şimdi de Çağlar'la berabersen ben seni daha sonra ararım. Bir şey olursa söyle.'' Dediğinde istemsizce gülümsedim ama Çağlar bana dik dik bakınca maalesef gülümsemem de yarım kaldı.
''Görüşürüz.'' Deyip telefonu kapattım. Sonra Çağlar'a baktım. Bakmamalı mıydım acaba? Gözlerinden alev fışkırıyordu.
''Onunla mı buluşacaksın?'' Dedi sinirli sinirli. Çağlar'dan korkmalı mıydım acaba? Yani cidden?
''Aramızdaki yanlış anlaşılmayı düzeltmemiz gerekiyor Çağlar. Biliyorsun Semih'le küs kalmak isteyeceğim en son şey.'' Dediğimde daha da sinilendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ
Teen FictionSırlar ve yalanlarla dolu bir hikaye? Bütün bu sırların ve yalanların arasında boğulmuş olan bir kız? Ve onu yalanlarla koruduğunu zanneden bir grup insan? Hayır, ona zarar veren insanlar. Bu, kendini tamamiy...