Herkese merhabalar! Yeni bir bölümle daha beraberiz! Arkadaşlar sanırım Erem'e çok benzeyen bir model buldum ayrıca stalk yapmaktan beynim yandı diyebilirim. Uzun zamandır Erem'e benzeyen birini bulmaya çalışıyordum, sonunda aklıma birisi yattı. Kesinleşirse sizinle de paylaşacağım. Herkese iyi okumalar! Bu arada bölüm gayet kısa oldu. Çok uzun tutmayacağım artık ama çok da kısa olmayacak.
Multimedya, bölümden bir kesit.
Yalancının mumu yatsıya kadar derlerdi. Öyle de olmuştu. Tunç Rüya'yla sevgili olacak zamanı bulmuştu ve üstüne üstlük Semih'e yakalanmışlardı. Şimdi de rolü devam ettirmem gerektiği için üzülmüş rolü yapmak zorundaydım. Ya da bir şekilde bir şeyler kıvırarak işi yürütmeye çalışacaktım. Ama anlamadığım nokta şuydu: onlar bana benim onlara söylediğimden çok daha büyük bir yalan söylüyorlardı. Daha ortaya hiçbir şey çıkmamıştı. Bu bir şans mıydı? Yoksa çok mu iyilerdi yalan söylemekte?
Belki de ben şanssızdım.
''Sırf sen bana çektiğin iki-üç fotoğrafı gösterdin diye burada Tunç'u suçlamayacağım. Bunu ona sormam gerek.'' Gözlerinin tam içine bakmıştım bunları söylerken. Kendime şaşmaya başlamıştım çünkü yalan söylemekten ve söyleyenlerden de nefret ederdim. Kendimden bunu yaptığım için zaten nefret ediyordum ama insanları da kendimden nefret ettiriyordum aynı zamanda... Benim ne farkım kalmıştı ki Çağlar'dan, Nur'dan, Semih'ten? Ben ne yapıyordum böyle? Kendime ne yapıyordum?
Onlara bana yalan söyledikleri için kızıyordum zaten, şimdi de ben yalan söylüyordum. Yazık.
''Aptal mısın yoksa salak saf âşık mı?'' Öyle bir ciddiyetle sormuştu ki bunu bir an kendimden tereddüt ettim ama hemen toparladım kendimi. Aslında haklı sayılırdı. Şuan ağlamam falan gerekiyordu ama şuan olgun kızı oynuyordum. Bilip bilmeden yargılamak yok!
''Siz ikiniz yarım saattir ne konuşuyorsunuz?'' Ve Çağlar Duman günlük rutinini uygulayarak ağabeyim rolüne bürünür ve konuştuğum tüm erkeklerle muhabbetimi böler. Bu çocuğun amacı neydi sahiden? Bir abim olsa bu kadar sıkmazdı beni. Gerçi, bir abim olmadığı için bunu düşünmek gayet saçma geliyordu kulağa.
''Sana ne?'' Ona döndüm ve dik dik ona bakmaya başladım. Söylediğim şeye bozulduğunu görmüştüm ama o da benim gibi hızlı davranıp hemen kendin toparlamıştı. Bu işte benden çok daha ustaydı zaten.
''Çağlar bi' gelsene, bana inanmıyor. Şunlara bir bak.'' Çağlar kaşlarını çatarak Semih'e doğru ilerledi. Nur da bize doğru geliyordu.
''Şaka gibi.'' Arkasından bir kahkaha patlattı Çağlar. Ona atabileceğim en iğneleyici bakışı attım. Kahkahası yarıda kesildi. Kendi kendine ne düşünmüştü bilmiyordum ama hem bana onu bilmeden yargıladığım için kızıyordu, şimdi onun yaptığına bir bakın!
''Bilip bilmeden onu yargılayamazsınız! Özellikle de siz!'' Semih ve Çağlar verdiğim tepkilere şaşırmışlardı ama bozuntuya vermedim. Çağlar kaşlarını daha da çattı.
''Herkesi hemen yargılıyorsun da şimdi olgun olasın mı geldi?'' Gözlerini tam da üzerime dikmişti. O bana böyle bakarken yalan söylemek imkânsız olduğu için doğru bir şeyler düşünmeye başladım ve kendimden emin bir şekilde gözlerine bakarak yine kendimden emin bir şekilde ellerimi göğüslerimin altında birleştirerek konuşmaya başladım:
''Bir zamanlar çok fazla güvendiğim birisi vardı, böyle onun da bana sonuna kadar güvendiğini düşündüğüm. Bana insanları yargılamanın ne kadar iğrenç bir şey olduğunu o öğretmişti. Bir hata yapmak sorun değil ama o hatayı ikinci kez tekrarlamak aptallıktır. Daha fazla aptallık yapmamaya karar verdim.'' Çağlar sinirle sırıttı. Kafasını sağa sola salladı birkaç kez. Semih de ona bakmaya başlamıştı. Nur da yanımıza gelmeyi başarmıştı. O topuklularla anca bu kadar hızlı olunabiliyordu demek ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARESİZ
Fiksi RemajaSırlar ve yalanlarla dolu bir hikaye? Bütün bu sırların ve yalanların arasında boğulmuş olan bir kız? Ve onu yalanlarla koruduğunu zanneden bir grup insan? Hayır, ona zarar veren insanlar. Bu, kendini tamamiy...