4. İTİRAFLAR

93 4 2
                                    

Merhaba arkadaşlar! Ben bu bölüme bayıldım gerçekten! Umarım siz de seversiniz! İyi okumalar!

Multimedya Erem'in kombini.

Bazı insanlar, sizi üzerler. Hem de bunu yaparken zerre kadar üzülmez, bilerek yaparlar ve olayın üzerinden zaman geçtikten sonra haksız oldukları halde özrü sizden beklerler. Belki de gururlarına yediremezler. Ve gurur, insana yanlış kararlar aldırır. Bir gün onu da üzer. Gurur insanı mutsuz eder. Gurur, insanları kötüye düşürür. Biriyle küssün ve barışmak istediğini anlatmak için bir mesaj atacaksın. Ve içinden bir ses 'sana yaptıklarını ne çabuk unuttun. Bak o da mutlu zaten, hiç senin gibi düşünüyor mu? Senin de bir gururun var. Boş ver, ilk adımı o atmazsa bırak barışmayın,' der. O an ertelersin ama gün geçtikçe üzülürsün. Yapmadığına pişman olursun. Ama bazı insanlar, haksız oldukları halde bile özür dileyip karşısındakinin gönlünü almaya çalışır. Peşinden koşar, onu kaybetmekten içi titrer ve gururunu ezip geçerek hareket eder. Haklı olduğunu o da çok iyi biliyordur ama, gurur yaparsa onu kaybeder. Onu kaybederse, kendini kaybeder... Ve sanırım Çağlar ikinci guruba giriyordu. Gurur yapmıyordu, bunu bugün anlamıştım. Ayrıca empati yapmakta da harika. Objektif olabiliyor ama yeri geldiği zaman da soğukkanlı olmayı başarabiliyor. Bugün gerçekten Semih'in bana söylediği laflara rağmen çok güzel bir gündü. Karın ağrıma bile şükretmiştim çünkü eğer ağrımasaydı onu aramazdım. Aslında orada da gurur yapmıştım. Biraz da mahcupluk vardı tabi ama sonuç olarak günüm çok güzeldi. Hiç bitmesin isterdim, eğer Çağlar yerine Semih olsaydı.

Evin yolunu on beş dakikalık bir maceradan sonra sonunda bulmuştuk ve gerçekten fazlasıyla yorulmuştum. O da yorulmuştu tabi. Eve geçtiğimizde yaptığım ilk şey küçük kanepemize kendimi atmak ve beş dakika hareketsiz orada durmaktı. Çağlar o halimle her ne kadar dalga da geçse umursamamış ve öyle uzanmaya devam etmiştim. Ta ki aklıma kısa mavi bir elbise giydiğim gelene kadar.

''Çağlar!'' Dedim bir anda yerimden kalkarak. Umarım frikik vermemiştim. Vermemişimdir değil mi?

''Efendim Erem.'' Bunu dalga geçerek söylese de takmadım ve aynı telaşla anlatmaya devam ettim.

''Şey... Boş ver ya.'' Dedim ve odama gidip kapımı kilitledim. Şimdi nasıl sorulurdu ki pat diye değil mi? Ya da ne söyleyebilirdim ki zaten?

''Erem ne yapıyorsun?'' Sesi salondan geldiği için ne dediğini kavramam uzun sürmüştü ama sonunda anladığımda cevap verdim.

''Üzerimi değiştireceğim.'' Dedim bağırarak.

''Ha.'' Dedi ve ses git gide uzaklaştı. Bu çocuk çok terbiyeli aynı zamanda. Bu huyunu sevdim.

Beş dakika sadece ne giyebileceğimi düşündüm. Rahat olsun istiyordum ama onun karşısında da pijamayla oturamazdım. O yüzden ne varsa döktüm. Sonunda giyebilecek düzgün bir şeyler bulduğumda üzerime geçirip çıktım. On beş dakika olmuştu ve Çağlar kanepenin üzerine oturmuş telefonuna bakıyordu. Beni görünce hemen kalkmaya çalıştı ve yere düşüyordu. Bu hali çok komikti. Zaten kahkaha atmaya başlamıştım bile.

''Ne gülüyorsun sen?'' Ciddi ciddi söyleyince korktum ama biraz sonra gülümseyince dalga geçtiğini anlayıp gülümsedim. O da gülümsedi. Çağlar'ı çok az çözmüştüm sanırım. Öyle kıro birisi değildi. Genellikle gülümsüyor, çapkınlık yapmıyor, kadınlara değer veriyor(fesat anlamda değil), ayrıca adam gibi adamdı. Yani bilmiyorum belki de benim yanımda öyle davranıyordu, ama gerçekten iyi bir insandı. Ve onunla iyi geçinmek istiyordum, her şeye rağmen.

ÇARESİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin