11.BÖLÜM : SÜRPRİZ

162 76 20
                                    



"Melisa, hadi uyan güzelim. Bir şey göstereceğim sana ."

Fısıldayarak odanın içinde birkaç tur atıp geri yanıma gelen Anıl büyük çabalar sonucunda beni uyandırmayı başarabilmişti. Bir gözüm açık şekilde neler olduğunu anlamaya çalışırken pencereye doğru döndüğümde her tonun hakim olduğu rengarenk balonlar ve mis kokulu çiçekler olduğunu görmüştüm.

"Sen uyurken sevdiğin, tanıdığın ve tanımadığın birçok kişiden geldi bunlar."

"Hepsi çok güzeller Anıl, benim için çiçeklerin üzerindeki notları okur musun?"

"Seve seve okurum güzelim. Öncelikle şunu söylemek istiyorum sana sen uyurken birçok kişi geldi buraya. Seni uyandırmak istediler ama kıyamadım ben. O yüzden odanın en güzel köşesine yerleştirdim hepsini. İlk not ile başlamak istiyorum bayağı uzun bir not hatta mektup bile diyebilirim. İlk çiçeğimiz ismini vermek istemeyen hediyecimizden:

Geçmiş olsun elma kurdum. Seni yakın zamanda ayakta görmek istiyorum. Alışkın değiliz biz böyle şeylere. Birlikte onca şey atlattık bunu mu atlatamayacağız?Sen de biliyorsun birimizin canı yansa ötekimizin gözüne uyku girmeyeceğini. Ben gerçek dostluğu sende buldum yavru fındığım. Seninle birlikte gülmeyi öğrendim ve seninle birlikte ağlamayı... İnsanın dostum dediği kişinin yanında olamaması ne kadar kötü bir şeymiş. Karşında durduğu halde hiçbir şey yapamamak, elinden hiçbir şeyin gelmemesi ve ellerin kolların bağlı bir şekilde sadece izlemek... Çok kötü bir duygu anlatamıyorum. İçim o kadar buruk ki. Her kelimelerim boğazıma düğümleniyor bir bilsen, bir görsen. Tanıdığım tanımadığım herkesin bulunduğu ortamda yüreğimin tek ısındığı kişisin Melisa. Kardeşliğin en zarif hali. Bir an önce iyileşmeni istiyorum. Birlikte salıncaklara binip gökyüzüne dokunabilme hayalini özledim. Hatta yağmurlu günün nasibini almak, arabaların yanımızdaki su birikintilerinden geçip bizi sudan çıkmış balığa döndürmesini özledim. Hatırlasana ikimizde eve gidince büyük bir fırça yemiştik annelerimizden. Bu günler bizlere uzak değil kardeşim. Seni çok seviyorum. Bir an önce iyileşip koca koca pastalar yememiz dileğiyle."

Gülümsemelerime gözyaşlarım eşlik ediyordu. Özellikle son cümle gerçekten samimi bir dilekti benim için. Ne demek koca koca pastalar yemek yahu? Ama bu bile beni gerçekten mutlu etmeye yetmişti. Birileri tarafından gerçekten sevilmek bambaşkaydı. Islak gözlerim ile Anıl'a çevirmiştim başımı. Yine o takındığı narin gülüşü tüm dünyama ışık saçmaya yetebiliyordu.

"Melisa ağlama yeter artık sümüklüye bağladın resmen. Ağlama lütfen beni de ağlatacaksın. Yumuşak bir erkek değilim ama seni ağlarken görmek ciğerlerimi parçalıyor. Neyse ya daha nice notlar var burada. Şimdiden başlama durduramam yoksa seni. Çirkin kızlardan olma ve sil şu burnunu."

Uzattığı mendili elinden alırken aklıma takılmıştı.

"Ne yani sen bana mı sümüklü dedin şimdi?

"Değil misin sanki?

"Değilim tabii ki de bay şişko."

"Ben mi şişkoyum?"

"Değil misin sanki?"

İkimizde birbirimize tuhaf ama komik bir yüz ifadesiyle bakıp kalmıştık. Dayanamayıp içimde tuttuğum ne kadar kahkaham varsa bir anda boşaltıvermiştim. O ise şaşkın bir ifadenin ardından bana eşlik etmişti.

"Biliyor musun Melisa? Siyah kadar asil, beyaz kadar saf, mavi kadar gökyüzü ve mor kadar ulaşılması mümkün olmayan galaksi gibisin. Ama içinde bir yerlerde hala gülmekten bıkmayan, düşmekten yorulmayan bir çocuk var, en saf hali ile..."

BAHAR YILIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin