17. BÖLÜM : GÜNLÜK

33 3 0
                                    

--3 YIL SONRA--

00.06

"...Zamanın beni nerede bıraktığını, hangi yol ayrımında unuttuğunu veyahut bahçemde ki çiçeklerimin mevsimini hatırlayamadığım zamanlarda gözlerimi gökyüzüne dikmiş olmak, ruhuma adanmış en naif histi belki de. Biliyorsun çiçeğim, hiçbir günüme -sevgili günlüğüm- diye başlamıyorum artık. Çünkü hiçbir şey hayatımıza başlangıç olarak girmiyor, bir bakmışsın ortasındayız hayatın. Bugün olaylardan çok, ruhumu dillendireceğim çiçeğim.

Penceremin önünü iki ay önce aldığım karanfillerim süslüyor, vakit gecenin en karanlık yanı ve kağıdımın önüne iliştirdiğim mum ışığı aydınlatıyor ruhumu. Bazen beynimin içinde dönüp dolaşan tilkilerim, uçuşan balonlarımı patlatmaya yelteniyor. Bazense karanfillerim rüzgara meydan okuyor. Ama korkma çiçeğim, üstesinden geliyorum bir şekilde bu üç yılın. Çoğu zaman o karanfiller benmişim gibi hissediyorum mesela. Bir yanım güç bulurken diğer yanım soluyor. 

Üzgünüm çiçeğim, karanfiller soluyor. 

Karanfiller soldu.*"

Günlüğümü noktalarken geriye yaslanma ihtiyacı hissettiğimde, ellerimi yüzüme götürdüm bir an. Kafam o kadar karışıktı ki, korkunç bir sarmalın içerisinde buluyordum kendimi nedensiz. Kaç saniye o şekilde kaldım bilmiyorum ama boynum ağrımaya başlamıştı bile. Kapattığım gözlerimi hafifçe aralarken mum da dibine akmayı bırakmıştı. Ellerimi defterime uzatıp sayfalarını üstünkörü dolaştım ve kapattım. Mumu üflerken yolda ki karartıya takılmıştı gözüm. Kaldırım kenarına oturmuş, ellerini kapüşonunun cebine koymuş soğuktan tir tir titreyen birisi. İçimdeki merağın, tedirginliğimin önüne geçtiği an cama yaklaştım. 

Ellerini cebinden çıkarıp ağzına götürdüğünde nefesi gökyüzünde bulutlar oluşturdu. Paketinden bir dal sigarayı ağzına götürürken gözleri gözlerime kenetlenmişti. Eliyle koymuş gibi bulmuştu gözleri gözlerimi. Kalbim çıkacak gibi atarken yapabildiğim tek şey yatağıma atmaktı kendimi, öyle de yaptım. Derin nefes alırken olan her şeyi sorgulamayı ihmal etmemiştim. Yeniden cesaretimi toplayıp cama yönelirken o karartının yerinde yellerin estiğini gördüm. Üç senedir birkaç ayda bir, özellikle de pazartesi günleri bir şekilde karşıma çıkıyordu. Tam alıştığım an da yokluğuna, her defasında yeniden kendini hatırlatmayı başarıyordu. Ve ben her defasında yenik düşüyordum. Merak ediyordum doğal olarak ama her defasında o merak yerini korkunç bir öfkeye bir o kadar da dehşet verici korkuya dönüşüyordu. Yeniden kapattığım günlüğümü açıp birkaç yıl öncesine kadar gittim hızlıca sayfaları çevirirken. Yüzünü hiç tam anlamıyla görmemiştim. Gördüklerim hep karanlıkta, sokak lambasının ışığında gölgeli birkaç detaydan ibaretti. Ama en azından parçaları birleştirmem gerektiğini düşündüm. Bu her kimse gittiğim kütüphaneden, yürüdüğüm caddeden, oturduğum parktan birisi olmalıydı. Başka ihtimal olmayışından emindim, her zaman gittiğim yerler, her zaman baktığım yüzler, her zaman hissettiğim hisler... 

Sayfaları karıştırıyordum hala, seneler öncesine gitmek zor olsa da, onu ilk yakınımda hissettiğim zamana dönmem lazımdı. Çünkü bir iz bulabileceğim tek yerin bu olması beni fazla kısıtlıyordu. 

Tarih: 15 Şubat 2017

"... Evime bir zarf bırakıldı bugün. Kim olduğunu hakkında hiçbir bilgim yok. Öykü'nün söylediğine göre açık kahverengi gözleri olan birisiydi karanlık adam. Bunu söylemesi fazla komik ve diğer yandan da çok korkunç. Karanlık adam..."

Bu satırları okumak beni ilk güne götürmüştü. Nereye gideceğini şaşırmış, attığı adımdan endişe eden birisi haline dönüşmüş olmak ruhumu da karartıyordu. Kimseye bir şey anlatmamış olmak beni bir nebze geriyor olmasına rağmen hiç pişmanlık hissetmemiştim. Kendimi, kendime kanıtlama zamanı olduğuna inanıyordum. Bu üç yılı kendime adayıp bir nevi ritüel yaparcasına yaşayıp gidiyordum. Bu sırada sayfaları da çevirmeye devam ettim.

BAHAR YILIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin