Söyledikleri...Ona bir cevap vermek istedim.
"Sora!Saçmalama.Babam seni seviyor.Sadece o...Biraz bitkin.Hem abin seni çok seviyor."
"Ben de seni çok seviyorum abicim."
Bunu duymak beni mutlu etmişti.Gözlerimi yumdum ve annemi hayal ettim.
Doğum günü..Sora'nın doğum günündeki yüzü..Kızıl saçları dağılmış ve terlemişti.Annemin bu doğumu yapmasının riskli olduğuni söylemişti doktorlar.Annemin zayıf bir bünyeye sahip olduğunu ve beni doğurmasının bile bir"mucize"olduğunu söylemişlerdi.Annemin elini tuttup ona herşeyin iyi olacağını söylemiştim.Sadece bir yalancıdan ibaretmişim.O günden sonra..Annemi göremedim.Babam annemin ölümünün suçunu üzerine atacak birisini aramıştı.O kişi Sora olmuştu.5 yıl geçmesine rağmen babam bu durumu devam ettirmişti.Her zaman suçlu kardeşim olmuştu.
O zaman 8 yaşındaydım.Şu an 13 yaşındayım.Sevdiğim tek şey"sayılar"Daha öncesinde "John Nash'ten"bahsetmiştim.John Nash şizofren hastası bir matematikçiydi.25 yıl boyunca gördüğü şok tedavisi ve sanrılarını"sayıları"ile yenmeyi başarmıştı.Matematik onun için sanrılardan ve gerçek yaşamdan çok daha "somuttu"
5 yıl benim için bir dönüm noktasıydı.8 yaşındayken de Matematikle ilgilenirdim.Ama çoğunlukla yaramazlıklarımla ünlüydüm.Annem öldükten sonra yemek yapmayı öğrenmeye başladım.Aşçılığım annem kadar olmasa da iyiydi.Ev işlerinde iyi değildim.Babam odasından çıkmazdı.Sora ve ben de kendi odalarımızda olurduk.
Miso çorbası yapmak istiyorum.Bugün Sorayla birlikte Şehire inecektik.Ramen Lokantasında Garson olarak çalışıyordum ve bugün izinli günümdü.Eve bolca erzak almayı planlamıştım.
"Hazır mısın Sora?"
"Hazırım!"
"Gidelim öyleyse dattebayo."
"Abi!Yine"dattebayo"dedin."
"Alışkanlık olmuş.Annemde "dattebane"yi sıkça kullanırdı.Etrafı inceledim.Birçok yeni market açılmıştı.Hangisinden alışveriş yapacağıma karar veremiyordum.Sora'nın tişörtümü çekiştirmrsiyle ne demek istediğini anladım.
"Parka gidelim."anlamına gelen ısrarcı bakışlara sahipti.Bu özelliğini de annemden almıştı."Israrcı ve inatçı"
"Önce alışverişi bitirmemiz lazım daha sonra gidelim olur mu?"
"Ama..Şimdi gitmek istiyorum."
Park çok yakınımdaydı.Bu teklifi reddetmemeye karar verdim.Salıncaklardan birine oturdum ve heyecanlı bir ifadeyle bana bakan kardeşimi süzdüm.
"Sorun ne?Parka da geldik."
"Beni iter misin abicim."
"Peki."
3 salıncak ve 5 kaydıraktan sonra bir banka oturduk.Sora uyuya kalmış,küçük başını omzuma yasladı.Havanın kararmaya başlamasıyla tedirgin hissettim eve dönmemiz gerekiyordu.Sokak lambaları yakılmıştı.Yaz mevsimini yaşadığımız için oldukça sıcaktı.Yanımıza birisi oturdu.Ona belli etmeden bakmak için çabaladım.Uzun lila saçlarını iki yandan sarı bir çiçek tokası ile bağlamıştı.Kolu ve boynu alçılıydı.Beyaz bir elbise giymişti ve dizlerindeki küçük sıyrıklar rahatsız ediciydi.Ona baktığımı hissetmiş olmalıydı.
....
Beklemediğim birşey oldu...
Göz göze geldik...
Onun gözleri...Herşeydi..
Hayatta bir sürü şeyle karşılaşırız.Bu şeyler bambaşkadır.Renklerin de bir anlamı vardır,
"Kırmızı;Aşkın, öfkenin, arzunun ve tehlikenin simge rengidir. "
Mavi, gökyüzü ve denizin simge rengidir .
Mor;Seçilmişlerin Rengidir.
Yeşil;Doğanın ve Baharın Rengidir.
Turuncu, Yeniden Doğuşun rengidir.
Siyah ,yalnızlığın, gizemin ve dengenin rengidir.
Ve beyaz...Beyaz herşeydir.Tüm renklerin birleşmesiyle oluşan,saflığı ve kalbin en güzel aynasıdır.
Onun da gözleri..
Bembeyazdı...
Gözleri..Renklerim barındırdıkları birçok farklı anlam gibi...Çok şeyi anlatıyordu.Çünkü beyaz her şeydi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ
FanfictionMatematiği delicesine sevmiş, Annesizliğe alışmaya çalışmış, Alkolik bir babaya, 5 yaşında küçük bir kardeşe, Ve Beyazın eşsiz güzelliğine , Sahip bir çocuk Uzumaki Naruto'nun hikayesi...