Multimedia Ozan Güven var. İyi okumalar.
Gözlerimi araladığımda odadaki beyaz ışık gözlerimi kamaştırmıştı. Bembeyaz yatakta doğrulduğumda odayı inceledim. Siyah duvarlarla kaplı büyük bir odaydı. Sadece üstünde olduğum yatak beyazdı. En son olanları zihnimde canladırmaya çalışmış fakat başaramamıştım. Başımın ağrısı engel oluyordu sanırım. Yanımda haraketlilik hissettiğimde sağ tarafıma döndüm. Beyaz saçları teni ile uyum içinde olan Ege'yi gördüm. Moraran dudakları ve kırmızı gözleri tenine ihanet ediyordu. Ellerimi uzattım ve yanağına dokundum. Teni buz gibiydi. İçimde hissettiğim özlem ve hasret ona sarılmama neden olmuştu. Ege'de beni kendisine çekerek sımsıkı sarıldı. Kollarımı boynuna doladığımda fısıldadı.
"Güzelim. Çok özledim seni. Niye ziyaretime gelmiyorsun hiç. Yoksa özlemedin mi beni ?"
"Çok özledim Ege. Her zerrem ile özledim."
"Bak ben sana geliyorum sevgilim. Her zaman yanındayım ben senin. Ne yaparsan yap hep seninleyim. Beni daha sık ziyarete gel olur mu. Özletme kendini. " Dedi ve anlımdan öptü.
"Hoşça kal kadınım. Seni çok seviyorum." diyerek uzaklaşmaya başladı.
"Gitme Ege. Daha yeni geldin. Lütfen biraz daha kal, Lütfen."
"Gitmem lazım sevgilim. Ben buraya ait değilim."
Simsiyah odada bastığı her yer beyaza dönüyordu. Arkasından gitmek istiyordum. Ayrılmak istemiyordum. Yataktan kalkmaya çalıştığımda güçlü birisi beni tutuyormuş gibi hissettim. Arkasından defalarca kez' seni seviyorum' diye fısıldadım. Ege son bir kez baktı ve yürümeye devam etti. Gözden kaybolana kadar gözyaşlarım ile onu izledim. Daha sonra odadaki duvarlar yıkılmaya, yattığım yatak kaybolmaya başlamıştı.
Gözlerimi açtığımda ilk fark ettiğim gözlerimden yanaklarıma doğru süzülen yaşlardı. Elimin tersi ile gözyaşlarımı sildim. Yataktan doğrulduğumda hastane odasında olduğumuzu gördüm. Yatağımın hemen yanındaki sandalyede Ozan, karşımdaki koltukta ise abim uyuyordu. Rüyamın etkisinden hala kurtulamamıştım ve bilincim hala Ege'nin sözlerine kayıyordu. Ben onu ne kadarda çok ihmal etmiştim. Türkiye'ye geldiğimden beri sadece 1 kez gitmiştim mezarına. Kolumdaki serumu çıkarttım ve yataktan kalktım. Üzerimdeki hastane kıyafetini çıkardım ve kendi eşyalarımı giydim. Daha sonra telefonumu da alıp odadan çıktım. Abimi uyandırmadım çünkü haber verseydim asla çıkartmazdı beni. Arabamın nerde olduğunu bilmiyordum o yüzden hastanenin yanındaki taksi durağına giderek taksiye bindim ve adresi verdim.
Mezarlığa girdiğimde kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Sırasıyla mezarlıkların önünden geçtiğimde yağmur kendisini gösteriyordu. Ege Candar yazan mezarda durduğumda yanına oturdum.
"Bak sevgilim. Geldim sana. Ait olduğum yere, yanına geldim. Hep burada olmam gerekiyordu zaten benim. Şuan beni görüyorsun biliyorum. 4 yıl geçti aramızdan sevdiğim. Koskoca 4 yıl. Eğer gitmeseydin belki de şuan çocuklarımız ile evimizde film izliyor, birbirimize mısır atıyor olurduk. Evlenme teklifini hatırlıyorsun değil mi ? Sinemada filmin ortasında aniden senin yaptığın video çıkmıştı. Sonra hiçbir şey demeden yüzüğü parmağıma takmıştın. Daha 19 yaşındaydık be Egem. O zamanlar toz pembe hayallerimiz vardı bizim. Daha ben gece aşerip seni kaldıracaktım sende sabaha kadar o şeyi arayacaktın. Sabah yorgun bir şekilde eve gelecektin. Bebeğimiz tekme atıyor diye ona kızacaktın. Anneye tekme atılmaz oğlum diyecektin. Dışarıya çıkarken arkamızda bir ses duyacaktık. Baba duyun ben daya çoyaplayımı giymeydim . Gülüp yardım edecektin kızımıza. Ama bak şuan ne haldeyiz sevgilim. " Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Yağmur damlaları gözyaşlarımla birleşmişti. Hıçkırıklarım arasında devam ettim.
"Hepsi benim suçum biliyorum. Kendimi hiç affedemiyorum. Hayatımın en güzel zamanlarını yaşatan adam, benim yüzümden daha hayatını yaşayamadan öldü. Hani hep diyordun ya bana yarın ne olacağımız bile belli değil. O yüzden yarınımız yokmuş gibi yaşamalıyız. Anın tadını çıkar diye, yapamadım sevgilim. Ben senle olduğum hiçbir ana doyamadım. Ben seninle olduğum hiçbir saniyenin kıymetini bilemedim. Şimdiki herkes de öyle değil mi zaten. Kimse yanındakinin kıymetini bilemiyor. Herkes yarının hayali ile yaşıyor. Kimse kaybetmeden bir şeyleri anlamıyor. Keşke sevdiğim keşke yanında olabilseydim. Ama çok az kaldı. Sonunda kavuşacağız. Hani hep birlikte uyurduk ya biz. Bak ne olursa olsun yine birlikteyiz, Yine beraber uyuyoruz. İyi geceler sevgilim. Seni çok seviyorum."
Mezar taşını öptüm ve mezarlığın yanına uzandım. Yine beraberdik. Ne yaşanırsa yaşansın biz asla kopmayacaktık.
Birisinin beni kucağına aldığını hissettiğimde gözlerimi araladım. Etraf karanlıktı ve mezarlıktaydık. En son Ege'nin yanında uyumuştum. Kimin kucağında olduğumu öğrenmek için kafamı kaldırdığımda Ozan'ı gördüm. Güçlü kollarıyla sarmalamıştı beni. Arabanın yanına geldiğimizde ön kapıyı açarak beni oturtturdu. Emniyet kemerimi bağladı ve kendi tarafına geçti. Üstüme baktığımda çamurdan kıyafetlerimin rengi bile gözükmüyordu. Koltuğa daha da sinip konuşmasını bekledim.
"Ne kadar merak ettiğimizden haberin var mı Burçin ? Uyanıyoruz ve hanımefendi yatağında yok. Aramadığımız yer kalmıyor en sonunda mezarlıktan alıyoruz."
"Onu özlemiştim."
"Ne söylesem boş zaten. Eren seni evde bekliyor. Gerekli konuşmayı o yapar. "
Cevap vermeden camdan bakmaya başladım. Herkese ne kadar kolay geliyordu bu durum. Herkes ne kadar duygusuzdu. Ölümle hiç yan yana bile gelmeyen insanlar ne kadar kolay yargılıyordu.
Eve geldiğimizde arabadan indim. Çamura bulanmış koltuğu görünce yüzümü buruşturdum. Eve doğru ilerlemeye başladığımda Ozan arkamdan geliyordu. Zile bastığımda yardımcılardan birisi açmıştı kapıyı. İçeriyi pas geçerek direk odama yönelmeyi düşünsem bile izin vermediler. Abim merdivenlerin başında bekliyordu. Beni görünce hızlıca yanıma gelip sarıldı. Kollarımı boynuna doladığımda gerçekten hüzünlü bir aile tablosu vardı.
"Ne kadar merak ettim deli kız. "
"Merak etme abi. Ait olduğum yerdeydim ben. "
"Senin ait olduğun yer bir mezarlık değil veya Ege'nin evi değil Burçin. Senin ait olduğun yer burası. Kendi evin. "
"Ne söylersem söyleyeyim zaten ikna edemeyeceğim ki sizi. O yüzden konuşmuyorum bile Eren. Çünkü ben sana ne söylersem söyleyeyim bir gün tekrar bu konuşmayı yapacağız. Değişen hiç bir şey olmayacak. "
"Git ve güzelce dinlen kardeşim. "
Ozan'a son bir kez baktım ve odama çıkmaya başladım. Odama girdiğimde direk kendimi banyoya attım. Üzerimdekileri çıkarttım ve soğuk suda uzun bir duş aldım. Kendime geldiğimi hissetmiştim. Üzerimi giyinerek saçlarımı kuruttum ve topuz yaparak topladım. Daha sonra odama gidip en köşedeki tekli pufa oturdum. Onun hemen yanındaki kutuyu önüme aldım. Bu kutu Ege'nin evinde bulduğum kağıtların kutusuydu. Kutuyu açarak içindeki kağıtlardan bir tanesini elime aldım ve okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Aşkımız Siyah
Chick-LitÖlüm. Herkesin sonu olan bir bitiş. Çoğu zaman zorluklar karşısında istediğimiz son olsa da, hiçbirimiz sevdiklerimizin ölmesini istemeyiz. Peki ya çocukluk aşkınız sizi kurtarmak için ölse ne yapardınız ? Burçin, Ege'nin ölümü üstüne aşka küsmüş...