Kahvemden bir yudum daha alarak saatime baktım. Belirlediğimiz saatten 30 dakika geçmişti.Barış abi hala ortalıkta gözükmüyordu. Dün şirkette onu gördükten sonra ağlayarak çıkmıştım odadan. Daha sonra hata yaptığımı, orada kalıp Barış abiyle konuşmanın doğru olduğunu anladım. Barış abiyi arayıp deniz kenarındaki bir kafede buluşmak istediğimi söyledim. Anlayışla kabul etti. Aniden karşımdaki sandalye çekilince düşüncelerimi bir kenara bırakıp, Barış abiye baktım. "Hoş geldin Barış abi "
"Hoşbuldum Burçin.Biraz geç kaldım kusura bakma "dedi mahcup bir sesle. " Önemli değil " dediğimde gayet sıcak bir şekilde gülümsedi. " Dün için özür dilemek istemiştim ben. Birden seni görünce Ege geldi aklıma. " dediğimde sesim titremişti. Aldırış etmeyerek devam ettim " hala kendimi suçluyorum abi. Sizin yüzünüze bakamıyorum. Eğer ben olmasaydım, Ege ölmeyecekti. " dediğimde gözyaşlarım birbirini takip ediyordu. " Seni anlıyorum Burçin ama kesinlikle öyle düşünme. Sen çocukluk aşkını, ben ise kardeşimi kaybettim. Ege'nin seni ne kadar sevdiğini çok iyi biliyorum. Kardeşim çok erken öldü ama emin ol aileden kimse seni suçlu olarak görmüyor. En yakın zamanda annem ve babamda bekliyorlar seni. İtalya'dan döndüğünü duymuşlar." dediğinde "Sağ olun Barış abi. Her zaman ikinci ailem oldunuz fakat gerçekten şuan Canan teyzenin yüzüne bakabileceğimi sanmıyorum. "
" Sen bilirsin Burçin. En yakın zamanda kendini topla. Ege seni bu halde görmek istemezdi." dedikten sonra derin bir nefes alarak devam etti " Ege'nin evinin anahtarını getirdim sana. 4 yıldır hiçbir şeye dokunulmadı. Sadece her hafta gidip yüzeysel temizlik yapıyorlar." diyerek cebinden anahtarı çıkardı. Bana uzattığında anahtarı alıp " Çok teşekkür ederim Barış abi. " dediğimde anlayışla gülümsedi. " Ben artık kalkayım. Tekrar özür dilerim abi. " dediğimde " tekrar görüşelim.Ne zaman konuşmak istersen buradayım abicim. " gülümsemekle yetindim ve kafeden hızlı adımlarla çıkarak arabama atladım. Ege'nin ailesi bana her zaman onun şevkatini veriyorlardı.
Ege'nin evinin önüne geldiğimde yavaşladım. Arabadan inerek yol boyunca uzanan sokağa baktım. Buradaki anılarım tek tek zihnimden geçiyordu sanki. Gecenin bir vakti sokağın ortasında yatıp, yıldızları izlemiştik. Sarhoş olduğu bardan aldıktan sonra, bu sokakta zar zor taşımıştım onu. Evinin camından bu yoldan geçen insanlara yumurta atıyorduk.
Kendimi toparlayarak cebimdeki anahtarı çıkardım ve kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde gerçekten hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu gördüm. Salona doğru ilerledim. Televizyonun yanında birlikte izlediğimiz filmler vardı. Yaklaşık 1000'e yakın film. Daha şimdiden gözlerim dolmaya başlamıştı. Salondan çıkarak Ege'nin odasına doğru ilerledim. Ege'nin odasına girdiğimde, en sevdiği renk olan mavi odanın her yerine hakimdi. Sanki ilk girişimdi bu odaya. Yatağına giderek oturdum. Bizim resmimizin basılı olduğu 3-4 yastık vardı yatağında. Birisini alarak kokusunu aradım, yoktu. Yastıklar onun kokusu kokmuyordu. Bu evde onun kokusu yoktu. Artık o yoktu. Kabullenemiyordum. Onun benim için ölmesini kabullenemiyordum. Evlenecektik biz. 7 yaşımızda sevgili olmuştuk. O beni korumuştu her şeyden. Ne zaman üzgün hissetsem yanımda o vardı. Şimdi neredesin Ege ? Niye beni bırakıp gittin ? Gözlerimden ardı ardına akan yaşları umursamayarak yastığı elimden bıraktım. Onun kitaplığına doğru ilerlediğimde, her kitaptan 2 tane vardı. Birlikte okurduk hepsini. Ege'nin belkide en sevdiği şeydi kitap okumak. Kitaplığı geçtikten sonra çalışma masasını gördüm. Çalışma masasına gittiğimde, üstündeki lep topu fark ettim. Ege ile aynı üniversitede, farklı bölümlerde okuyorduk. O Yazılım Mühendisliği, ben ise Bilgisayar Mühendisliği okuyordum. Onunla çoğu vaktimiz bilgisayarda geçerdi. Bilgisayarı açınca ikimizin fotoğrafı ve şifre çıktı. Şifresini biliyordum. Benim doğum tarihimdi. 16.05.1993 yazıp girdiğimde bilgisayar açıldı. Masa üstündeki 'Fotoğraflar' klasörüne girince 1000'e yakın fotoğraf çıktı. İlk fotoğraftan başlayarak bakmaya başladım. İlk fotoğraf benim 18.doğum günümde pasta üfler kendi. İkincisi ise gittiğimiz herhangi bir barda çekilmiş, benim elimde bira şişesi ile ortada dans ederken, Ege köşeden dilini çıkararak poz verdiği bir fotoğraftı. 3.fotoğraf ben onun evini temizlemeye çalışırken çekilen garip bir fotoğraftı. Fotoğraflar bu şekilde devam ediyordu. Bilgisayarı kapatarak tekrar yerine koydum. Gardırobuna doğru ilerledim. Açtığımda Ege'nin kokusunu çok azda olsa hissede bilmiştim. Hırkalarından en sevdiğini alıp üstüme geçirdim. Her zaman onun kıyafetlerini giymem çok hoşuna giderdi. Gardırop kapatacağım sırada, en altta bir kutu dikkatimi çekti. Kutuyu alıp yatağına oturduğumda kutuyu açtım. İçinde bir sürü kağıt vardı. Bir tanesini elime aldığımda telefonumun sesini duydum. Arka cebimden çıkardığımda Emir arıyor yazısını gördüğümde onlarla buluşacağımı tamamen aklımdan çıkarmıştım. Telefonu açıp " Geliyorum 10 dakikaya " dedikten sonra kapattım. Kutuyu elime alıp evden çıktım. Kapıyı kitlediğim de anahtarı cebime koyup, arabaya geçtim. Kutuyu arka koltuğa koyarak bende sürücü koltuğuna geçtim. Arabayı çalıştıracağım sırada birisinin adımı söylediğini duydum. Camdan dışarıya baktığımda karşı evdeki Nurcan abla olduğunu gördüm. Arabadan inerek yanına gittim.
" Nasılsın kızım. Kaç yıldır yoksun buralarda merak ettim. Numaranı da değiştirmişsin sanırım, ulaşamadım sana."
" Ege'den sonra burada kalmamak için, İtalya'ya gittim Nurcan abla. Daha döneli 1 hafta oluyor. " "Başın sağ olsun kızım. Duyunca çok üzüldük.Her hafta okuyorum ona. Nur içinde yatsın. Pek neşeliydi. Çok erken oldu. "
" Çok sağ ol Nurcan abla. Ben artık gideyim kendine iyi bak "
" Hadi görüşürüz kızım. Özletme kendini, Gel yine." Diyerek uğurladı beni . Arabaya binerek hızla alışveriş merkezine sürmeye başladım.
Yaklaşık 5 dakika sonra Alışveriş Merkezinin önündeydim. Arabamı park ederek Emir'i aradım. psikologum Hilal hanımı dinleyerek arkadaşlarım ile vakit geçirmeye çalışıyordum. Emir telefonu açtığında nerede olduklarını sordum. Oldukları mağazanın adını öğrendikten sonra hızla oraya çıkmaya başladım. Emir ve Buğlem görüş açıma girdiğinde yüzümde küçük bir tebessüm oluştu. Buğlem beni görür görmez koşarak yanıma gelip boynuma atladı. " Kızım ilk defamı görüşüyoruz. Yavaş ol, nefes alamıyorum. " dediğimde Buğlem bana şaşkın gözlerle bakıyordu. " 4 yıl aradan sonra ilk görüşmemiz Burçin. Çok özledim kızım seni " diyerek tekrar sarıldı. Bu sefer sarılması tek taraflı değildi, bende ona sarılıyordum. Buğlem'den ayrıldıktan sonra Emir ile kucaklaştık. Lisede tanışmıştık hepimiz. Buğlem, Emir, Ben ve Ege çok yakın arkadaş olduk.Lise bittikten sonra Emir ve ben Bilgisayar Mühendisliğini tercih ettik. Ege ve Buğlem Yazılım Mühendisliği istediler.Üniversitenin ilk yılı ben kaçırılmıştım. Ege öldükten sonra Emir ve Buğlem'de kendilerini toparlamak için 1 yıl İngiltere'de kaldılar. Buraya geldikten sonra okullarına devam ettiler. Herkes bir şekilde hayatına devam etmişti zaten. Kalan sadece ben olmuştum.
Buğlem'in kolumdan çekiştirmesi ile bir mağazaya girdik. Etraftakiler açıkçası ilgimi çekmiyordu. Emir'inde aynı durumda olduğunu görünce gülümsedim. Emir bana dönerek " Hey, neden gülüyorsun bakalım?"
" Sıkıldım. Seninde aynı durumda olduğunu görünce güldüm."
" özledim seni " diyerek kolunu omzuma attı.
" Bende kardeşim bende. " diyerek tekrar sarıldım.
Emir'den ayrıldığımda Emir " Buğlem'i bulalım yoksa iflas bayrağını çekeceğim. " dedi. Gülerek Buğlem'i aramaya başladım. Adeta alışveriş manyağı olan arkadaşım, nereye gitmişti acaba. Buğlem'i aramak için dolanırken karşımda Ozan'ı görmemle gözlerimi büyütmem bir oldu. Yanındaki kız ile kıyafet bakıyorlardı. Gayet samimi olmaları ise gözümden kaçmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Aşkımız Siyah
Chick-LitÖlüm. Herkesin sonu olan bir bitiş. Çoğu zaman zorluklar karşısında istediğimiz son olsa da, hiçbirimiz sevdiklerimizin ölmesini istemeyiz. Peki ya çocukluk aşkınız sizi kurtarmak için ölse ne yapardınız ? Burçin, Ege'nin ölümü üstüne aşka küsmüş...