Yang büyük gözleriyle Chanyeol'e bakıyordu. Chan tekrar etti. "Love Song". Küçük kız koşarak Chan'a sarıldı. Ve göz yaşları içinde konuştu "Hatırlayacaksın".
Yang bütün görevlerini bitirmişti. Üzerindeki yük kalktığına göre birazcık dinlenebilirdi. Dışarı çıkıp parka doğru yürümeye başladı.
Chan bir türlü aklından çıkmamıştı. O gerçekten hatırlayabilecek miydi?Yaşadıklarını,verdiği sözleri,kurdukları hayalleri... Kız bunları düşünürken eli telefonuna gitti ve Chan'a mesaj çekti.
PinkYang: Nasıl hatırladın?
Uzun süre cevap gelmeyince telefonu kapattı ve salıncağa doğru yöneldi. Ayağıyla salıncağı sallıyor ve telefonunun kilidini açıp bildirimlere bakıyordu.
Kısa bir süre mesajına cevap gelmişti.
ChanKing: Neredesin?Şirkette seni göremedim.
PinkYang: Şirketin ilerisindeki parka geldim. Neden ki?
ChanKing: Konuşmak istiyorum.Beni orada bekle.
Min Yang telefonu çantasını koydu ve çantayı salıncağın yanına bıraktı. Salıncağın zincirlerini sıkıca kavradı ve gökyüzüne yükseldi.
Bulutlara ulaşmaya çalışırken birisi salıncağı durdurdu. Chan gelmişti. Salıncaktan indi ve beraber ağacın altındaki bir banka oturdular.
Dün gece dışarı çıktım ve çimenlere uzanıp telefonumdan şarkı açtım.Love Song çaldığında düşünmeye başladım. Kendimi olabildiğince çok zorladım ve kafamın içinde belirli sesler oluşmaya başladı.Bir kızın sesi.O... senin sesin olabilir değil mi? Yani ben öyle düşünüyorum, dedi Chan.
Min Yang ''Hâlâ çimenlere uzanıp yıldızları izliyor musun?'' dedi.Chan kafasını olumlu anlamda salladı ve Min Yang'a döndü.
◘◘◘◘◘◘◘
Chan yurda gittiğinde kendini yatağa attı. Gözünü kapatıp bir şeyler hatırlamak umuduyla düşünmeye başladı. Kendini çok zorluyordu. Gözünün önüne belli belirsiz tonlarca görüntü geliyordu. Kendini daha çok zorlamaya karar verdi.
♦♦♦♦♦
Min Yang çalan telefonuna baktı. Suho arıyordu. Telefonu açtığında endişesi sesinden okunan bir Suho ile karşılaşmayı beklemiyordu.
''Min Yang acilen bizim yurda gelmelisin. Chanyeol çok kötü. Senin ismini sayıklayıp duruyor.''
Bu cümleden sonra telefon kapanmış ve ardında korkmuş bir Yang bırakmıştı. Üzerine hırkasını ve cüzdanını aldı ve koşarak taksi aramaya başladı. Yaklaşık 10 dakika sonra boş bir taksi buldu ve yurdun yolunu tuttu.
Yurda geldiğinde parayı ödeyip taksiden indi.Çevrede fanlar vardı. Ama şu anda hiçbir şeyi düşünemezdi. Kafasında Suho'nun dedikleri yankılanıp duruyordu. Kapıyı çaldı ve beklemeye başladı. Kısa bir süre sonra Sehun kapıyı açtı ve ikisi hızlıca içeri geçtiler.
Odaya girince yatakta yatan ve yüzü bembeyaz olmuş bir Chan ile karşılaştı. Koşarak yatağın yanına gitti ve dizlerinin üzerine çöküp Chan'a baktı. O...ölü gibiydi. Ateşi çıkmıştı ve sürekli Yang'ın adını sayıklıyordu.
Yang elini Chan'ın kırmızı saçlarına götürdü ve şefkatle oynamaya başladı. O sırada Chan aniden uyandı. Kabus görmüş olmalıydı. Etrafına baktığında Yang ile karşılaşmayı ummuyordu. Yang ne yapacağını bilemediği için ayağa kalkmış ve Chan'a bakıyordu. ''İyi misin?'' dedi. Sesi titremişti. Onun için çok endişelenmişti.
Chan yavaşça Yang'ın kolunu tutup yatağa oturttu. Yang hâlâ endişeli görünüyordu. Kollarını kaldırdı ve Yang'a sarıldı. Yang ne yapacağını bilmiyordu bu yüzden öylece durdu. Chan geri çekildiğinde ağzından tek bir cümle çıkmıştı ve daha sonra gözleri kapanmıştı.
Bayılmıştı. Ateşi o kadar çok yükselmişti ki... Suho yurda doktor çağırmıştı. Doktor Chan ile ilgilenirken Yang Chan'ın söylediğini düşünüyordu.
''Beyaz elbiseli doğum günü kızı''
Yorum ve oylarınızı bekliyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memory//chanyeol ✔
FanfictionSenin gibi birini nasıl unuturum? Tüm hakları saklıdır.®