Chan'ın sağlığı iyi olsa bile arada sırada yine eski şeyleri hatırlıyordu ve mimiksiz bakışları yeniden yüzünü ele geçiriyordu. Bir şeyleri hatırlarken bunun kısa sürmediğini ve başının dayanılmaz bir ağrısı olduğunu,yanındaki insanları görmediğini ve aniden farklı biri olduğunu söylediğinde o günkü davranışlarına anlam vermeye başlamıştım.
Acıyı hissettiği anda sinirleniyordu ve etrafındaki insanlara korkunç bakışlar atıyordu.
ChanKing: Buluşmak ister misin?
PinkYang: Olabilir. Nerede?
ChanKing: Güzel bir yer keşfettim. Seni alırım.
PinkYang: Peki o zaman.
GörüşürüzChanKing: Görüşürüz
Şirketin çıktığımızı onaylamasından sonra hiçbir zorlukla karşılaşmadan ilişkimizi sürdürüyorduk.
Üstüme rahat ama sevimli bir şeyler giyindikten sonra Chan'ın mesajını beklemeye başladım.
Bir süre sonra mesaj gelmişti ve ben de aşağıya inmiştim.
"Çok güzel duruyorsun."
"Hadi ama Chan sadece etek ve gömlek ne kadar güzel olabilir ki?"
Arabaya bindiğimizde radyoda "Love Song" çalıyordu ve bu beni mutlu etmişti. Mırıldanmaya başladığımda Chan da bana eşlik etmişti ve tüm yolu beraber şarkı söyleyerek geçirmiştik.
Araba durduğunda karşımda duran manzara beni şaşkınlıktan öldürecek kadar güzeldi.
"Chanyeol burası mükemmel."
"Beğenmene sevindim. "
Denize manzarası olan bir yerdeydik ve bir sürü minik dükkan vardı. Burası çok şirin bir yerdi.
"Chanyeol hadi bütün dükkanlara bakalım."
Chan'ın kolunu tuttuğum gibi sürüklemeye başladım ve beraber dükkanları gezmeye başladık. Bazen hayranlarımızı görüyorduk ve fotoğraf çekiniyorduk.
Takı satan bir dükkana girdiğimizde içeride oturan yaşlı teyzeye selam verdik ve takılara bakmaya başladık.
"Siz gençler için çok güzel şeyler var. Mesela şuradaki çift yüzüklerine bakmaya ne dersiniz?"
Yaşlı teyzenin gösterdiği yere doğru gittiğimizde çok güzel yüzükler vardı.
"Chanyeol hadi bunlardan alalım."
"Bence böyle şeylere gerek yok. Tasma gibi değil mi?"
Sahte bir kahkaha attıktan sonra konuşmaya başladım.
"Tabii ki. Ne gerek var böyle şeylere. Köpek miyiz biz?"
Yeniden sahte bir kahkaha attıktan sonra dükkandan çıkıp arabaya doğru yürümeye başladım.
"Tasmaymış. Gerek yokmuş. Kliplerde yüzüğe bakıp mal mal gülmeyi biliyorsun ama kepçe kulaklı manyak!"
Sinirden kudurmuş bi şekilde konuşurken önümde duran Chan'ı görünce bütün cümleler boğazımda durmuştu.
"Demek kepçe kulaklı manyak ha? Ben de tam sana bir hediye almıştım."
Elindeki kutuyu ceketinin cebine koyunca aklıma yüzükler gelmişti.
"Chan yoksa düşündüğüm şeyleri mi aldın?"
"Bilmem ki. Ne düşünüyordun ki?"
Şeytani gülümsemesini gösterdikten sonra denizi izlemeye başladı.
"Neyse boşver. Ben de bir şey düşünmüyordum zaten."
Aynı şekilde ben de denizi izlemeye başlamıştım. Aramızda çok kuvvetli bir sessizlik vardı.
"Hatırlamadan önce de sana aşık olmuştum."
Chan'ın böyle bir şey diyeceğini düşünmüyordum.
"Hafızam yerinde değilken sana karşı bir şeyler hissediyordum. Hatırlamadan önce de sana aşıktım yani."
Yeniden büyük bir sessizlik.
"Bu bir evlenme teklifi değil. Sadece sonsuza kadar seni bırakmayacağıma dair bir söz. Bu yüzden aşırı tepki verme."
Uyarısını yaptıktan ceketinin cebine koyduğu kutuyu çıkarıp içindeki yüzüğün birini benim diğerini de kendi parmağına taktı.
"Chanyeol sanırım aşırı tepki vereceğim."
Sıkıca Chan'a sarılırken sevinç dolu bir çığlık attım.
"Yeniden söylüyorum bu bir evlilik teklifi değil."
"Biliyorum. Sadece beni sonsuza kadar bırakmayacağına dair bir söz."
"Aynen öyle."
Sarılmama karşılık verdikten sonra güldüğünü belli eden bir ses duymamla yüzümdemi tebessüm iyice genişledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memory//chanyeol ✔
FanfictionSenin gibi birini nasıl unuturum? Tüm hakları saklıdır.®