Oy ve yorum yapan herkese çoooooooook teşekkürler..
Keyifli okumalar....
2 saatlik uykuyla gözlerimi araladım. Gece o kadar gaza geldim ki tüm gece uyumayıp hikaye yazdım.
Yataktan kalkarken sendelediğimden yeniden yerime oturdum. Acayip uykum var be. Zorda olsa kalkıp banyoya girdim. Kısa bir duştan sonra kendime aynadan bakınca tırsmadım değil.
Bu aynadaki surat kimin be. Gözlerim kan çanağına dönmüş. Görende beni tüm gece uyumayıp ağlamışım sanır. Aslında şans benden yana nedense.
Üstümü giyinip saçlarımı ördüm. Hazırlanmam bittikten sonra yavaş adımlarla odamdan çıktım. Zümrüt'ün odasından ses gelmiyordu.
Uyuyorlardır kesin. Çokta umurumdalar. Benim için hava hoş ama Zümrüt kendisi kaşındı. İlk günden o yılan dilini gösterdi, bana meydan okudu. Bana da kabul etmek düştü. Yoksa ne umurumdalar.
Merdivenlerden dikkatle inip en son basamakta durdum ve derin bir nefes aldım. Nedir benim bu halim ya.
Birinin beni kolumdan tutmasıyla, tutana baktım. Yılmaz ağa yüzüme bakınca, "Bu halin ne kızım senin?" diye sordu endişeyle.
"İyiyim baba ben." dediğimde yine Yılmaz ağa bir şey söylemek istiyordu lakin kaynanam "Ne oldu ağam?" diyerek sözünü kesmiş oldu.
"Bu gelinin hali hal değil." dedi bana bakarak. "Bana bırak ağam." Dedi kaynanam olacak yelloz kolumu tutup sıkarak.
Babam yanımızdan ayrılınca "Kendini oğluma acındırmaya mı çalışıyorsun sen? Utan bu yaptığından!" dedi ve beni sinirle bırakıp gitti. Asıl sen utan! Yelloz karı. Sinir şey.
Kendimi toplayarak güclü görünmeye çalışarak mutfağa gittim. Kadınlar bana cidden acıyarak bakıyordu. Ben bu hallere düşücek kız mıydım?
Sinirle sofrayı hazırladım. Baran ve Zümrüt daha yeni geliyordu. Baran yanıma gelip "Günaydın" diyince ona dönüp "Günay..." sözümü yarıda keserek "Bu halin ne senin?" dedi elini yanağıma koyarak.
Elini yanağımdan çekip "Ben iyiyim." dedim ve yüzümü çevirdim. Herkes sofraya oturunca ben çayları servis ettim. Sessiz geçen kahvaltıdan sonra erkekler işe gitmeye hazırlandılar.
Ben anahtarların ve telefonunu ona verirken Zümrüt mutfağın camından bizi izliyordu. Herkesin duyabileceği bir seste "Ben gelene kadar odandan çıkma. Şimdi doğru odana." Diyerek elimden anahtarını telefonunu aldı ve gitti.
Bende hafif gülümseyerek hızla odama gittim. Uykum o kadar geliyordu ki yağan yağmurda bunu tetikliyordu. Üstümü çıkarıp koltuğa bıraktım ve uzun geceliğimi giyindim.
******
Kapının kapanma sesi gelince hemen uyandım. Hava kararmış odanın tavanında ki loş ışıklar açıktı. Doğrulup yataktan ayaklarımı sarkıttığımda Baran yanıma geldi ve elini alnıma koydu.
"Hoş geldin!" Dedim. Saate baktığımda 8 olduğunu görünce yerimden sıçradım. "Ay saat kaç olmuş ya. Anam beni öldürecek!" diyerek gitmek isterken beni durdurdu ve yatağa oturttu.
"Ezo beni sinir etme. Anam benim lafımın üstüne laf edemez!" dedi ve sinirle odanın kapısını çarpıp gitti.
Ne yaptım ki ben onu o kadar sinirlendiricek. Bir anlam veremiyorum.
Ayağa kalkıp hızla hazırlanıp odadan çıktım. Aşağı indiğimde sofra hazırdı. Yerime gidip oturmak isterken benim yerimde Zümrüt'ün oturduğunu gördüm. Kırılmadım değil. Zümrüt sırıtarak bana bakarken bende ona hafif gülümsedim ve kaynanamın yanına oturdum.
Yemeklere bakınca midem kalkmadı değil. Soğanları büyük büyüktu ve bana resmen el sallıyorlardı.
Soğanı sevmem hiç. Eğer yemekte küçükse yerim ama böyle büyükken yiyemem.
Ne yiyeceğim diye düşünürken peynir ve domates bana göz kırptı. Ekmek arası yapıp yemeye başladım. Herkes sessizdi. Yelloz sessizliği bozarak "Gelinimiz pek maharetli ağam. Çok güzel yemekler yapmış!" dedi. O kadar güzel yapmış ki parmaklarımı yiyicem nerdeyse anacım dememek içim kendimi zor tuttum.
Yemekten sonra sofrayı topladım ve salona kahveleri götürdüm. Bir baktım Zümrüt yine Baran'ın yanına oturmuş.
Kahvelerini verdikten sonra hemen salondan çıktım ve mutfağa yürüdüm.
Bulaşık falan derken mutfağın temizliğini bitirdim. Yorgunluğum gitmiş enerji doluydum. Buzdolabını açıp içine baktım.
Meyve suyunu çıkararak bardağa döktüm ve içtim. Sonra da tatlı yapmaya karar verdim. Bu böyle olmaz zaman geçmiyor. Odama şu an çıkmam. O yüzden bende tatlı yaparım.
Çikolatalı, muzlu güzel bir tatlı hazırlayıp buzdolabına bıraktım. Biraz donduktan sonra çıkarıp şekil verdim ve yeniden buzdolabına koyma kararı aldım. Yarın işe gitmeden önce veririm yerler.
Kapı açılınca kapıya döndüm bir baktım Baran gelmiş. Yanıma yaklaşıp yaptığım tatlıya baktı. Ona hızla bir çatal uzattım. "Bak nasıl olmuş?" dedim.
Birini yedikten sonra düşünür gibi yaptı ve "Bunun tadını tam alamadım yine istiyorum." dedi ve yine birini alınca hemen eline hafif vurdum.
"Yalancı. Yemek istediğini söylesene!" dedim ona gözlerimi kısıp bakarak. "Imm güzel olmuş ve yemek istiyorum!" dedi ve hızla birini daha bitirdi. Bende kalanları buzdolabına geri koyarak "Yarın erkenden yersin." dedim.
Bulaşıkları makineye dizdikten sonra ona çay yaptım. Mutfakta oturup içerken ona "Bu gece bizim odada mısın?" dedim. Başın sallayarak "Evet" dedi.
Yeniden arkamı dönüp sırıttım. Bulaşıklar bitene kadar bende kendime çay süzüp onunla karşılıklı oturdum.
"İşlerin nasıl geçti?" dedim.
"İyi geçti." Dedi ve "Dün gece neden uyumadın?" diye ekledi sakin bir sesle. Bir anda sessizlik hüküm sürdü mutfakta. Ona hikayemizi yazdığımı söyleyemem ki.
"Şey oyun oynamaya dalmışım. Bir baktım kalkacağım saate 2 saat var. Hızla uyudum ama hiç yardımcı olmadı." dedim.
"Geç saatlere kadar oyun oynama dememiş miydim sana ben?!" dedi. Başımı suçlu çoçuklar gibi önüme eğip "Evet ağam demiştin." dedim.
"Neden dinlemdin sözümü o zaman?" dedi. Şu an çoçuk gibi beni azarlıyordu. Dudaklarımı büzerek "Sen odada olmayınca bende unuttum saati falan." dedim ve dudaklarımı ısırmaya başladım.
Kapı açılınca ikimizde kapıya döndük. Zümrüt elinde tepsiyle bulaşıkları getirmişti. Bana kötü kötü baktıktan sonra Baran'a gülümsedi. Bende Baran'a baktım. Tepkisini merak etmiştim. Ayağa kalktı ve mutfaktan çıktı.
Kapı kapandıkdan sonra Zümrüt yanıma yaklaştı ve kulağıma eğilip, ürpertici bir sesle "Yakında gidiceksin bu evden!" dedi. Ben bir şey demek isterken içeri teyzeler girdi. Bulaşıkları falan yerleştirirken Zümrüt hemen mutfaktan çıktı.
Bende işimi bitirdikten sonra merdivenlerden çıkarken Zümrüt ve Baran'ın sesin duymamla durdum. Neden durduğumu bilmiyorum ama konuşmalarını merak etdim.
"Ben yeni geldim bu eve. Hep onun yanındasın zaten ağam. Gel benim yanıma." diyerek onu resmen odasına sürüklüyordu. Baran'ın arkası bana dönüktü lakin Zümrüt beni görüyordu.
"Zümrüt eşit olmaya çalışıyorum ikinizede!" dedi. Ama Zümrüt ona hemen sarıldı ve dudaklarına yapıştı. Ben gördüğüm manzaranın şokuyla merdivenin trabzasına (bu muydu adı? Nyse) tutup durdum.
Baran da ona karşılık veriyordu ve Zümrüt onu sürüklüyerek odasına soktu ve kapıyı kapattı.
Ben galiba yakında bu evden gideceğim......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumam
General FictionDüşman gelinler.... Bir birini sevmeyen iki gelin... Hep kumalar mı kazanacak?!