Bölüm 6

2.3K 233 7
                                    

Bilmem kaçıncı sürtüşümden sonra taşdan bir kıvılcım sıçrayıp otların arasına düştü birden alev alan çalıların arasına tavşan etini koydum. Aslında bu halde avlayabildiğim tek hayvanı.

Et pişince yemeğe başladım. Birden bir kükreme sesi geldi. Hemen bir küfür savurup ateşin üstüne toprak atmaya başladım. Hangi akılla ateş yakmıştım ki.
Hemen bir ağaca tırmanmaya başladım. Ağacın en tepesine çıktığımda aşağı incelemeye başladım.

Hiçbirşey yoktu oysa sese göre yaratık yakın olmalıydı.
Aniden sırtımda 2 pençe hissettim ve havalandım.
Sadece Yaratığa Küfürler savurup çığlıklar atabiliyordum. Yerden kaçarken göğe yakalanmıştım.  Şansımı ####.
Bir kaç kilometre ilerledikten sonra
İleride bir dağ gözükmeye başladı. Kuş dağa doğru alçalıp bir mağaraya girdi. E tabi bu kadar büyük olsam bende üşenirdim yuva yapmaya.
Mağara o kadar derindi ki kuş hala uçuyordu. Sonunda bazı yavru sesleri duyulmaya başladı.
Bir kaç dakika sonra yavruyu net olarak gördüm. Ama bir taneydi. Ancak 2 tanesinin sesini duyduğuma emindim. Birden kuş beni pençelerinden yere bıraktı. Ayağa kalktım burası derin bir mağaraya göre fazla aydınlık değil miydi. Arkamdan kükremeyi duyunca oraya döndüğümde hapı yuttuğuma emindim. Bu bir Anka'ydı bu yüzden etraf bu kadar aydınlıktı. Uzun tüyleri turuncu bir kızıllıkla parlıyordu. Gagasıyla beni ilerde bulunan yarığa itmeye başladı. Ne yani beni aşağı mı atacaktı.
Tam yarığın kenarında itmeyi bıraktı. Ve bana baktı. Birden yarıktan bir yavru sesi duyuldu. Hayretle anakaya baktım.
"Ne halt ettinde başardın böyle birşeyi?" Diye sordum.
Ne dediğimi anlamış olacak ki mahcuplukla kafasını yana eğdi. Sonra tekrar bana döndü ve ilk önce yarığı sonrada çıkışı işaret etti.
Bana yavruyu kurtarırsam gidebileceğimi mi söylüyordu yani? En azından bir umudum vardı. Kabul ettiğimi anlaması için kafamı salladım. Peki onu ordan nasıl çıkaracaktım? Bana halat lazımdı. Tam dışarı yönelip halat benzeri birşey arayacaktım ki önümü kapatıp tısladı.
İrkilerek çekildim ve ona ip lazım olduğu ile ilgili işaretler yapmaya başkadım. Bir süre boş boş baktıktan sonra anlamış gibi uçarak mağaradan çıktı. Döndüğünde ağzında uzun bir sarmaşık vardı.
Sarmaşığı önüme atıp yarığı işaret etti. Sarmaşığı dikkatle alarak bağlayacak bir yer bulmaya çalıştım ama mağara o kadar düzdü ki bağlayabileceğim hiçbirşey yoktu. Sonra Anka'ya gözüm takıldı. Tereddütlü adımlarla yanına yaklaştım ve bacağını işaret ettim. Anlamış olacak ki hemen sağ bacağını uzattı. İpi çok sıkmamaya çalışarak bağladım. Kızmasını istemiyordum. Sonra en ufak tereddüt etmeden öbür ucunu kendime bağlayıp yarıktan inmeye başladım. Anka'nın girememesinin nedenini anlıyordum benim için bile dar bir yerdi. Yavaşça inereken yavrunu sesinin yaklaştığını duyabiliyordum. Ve beş metre daha indiğimde onu gördüm tamamen aşağı düşmemişti. Yarığın oyuklarından birine düşmüş ve kenara sinmiş bir şekilde bekliyordu. Ancak bu yavru diğerinden üç kat daha büyüktü ve neredeyse benden bile daha ağırdı. Özgürlüğün hevesiyle hemen kuşa atıldım ve onu tuttum bir an önce onu yıkarıp çıkarıp annesi yada babası hangisiyse ona verip gitmek istiyordum.
Ancak bir şeyi hesap etmemiştim, kuşun ağırlığını.
Sarmaşık gürültülü bir şekilde koptu.
Son duyduğum şey yetişkin Anka'nın yukarıdan sinirle ve telaşla cırlaması, yavru ankanın bana lanet okuyormuşçasına ötmesiydi. Bide o cırtlak  çığlıklar. Benim çığlıklarım.

GardiyanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin